Bu Blogda Ara

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Ofsayt Osman


Bazen cennet ile cehennem arasında kendimi sıkışmış gibi hissederim. Bildiğiniz tam anlamıyla Araf’tayımdır böylesi anlarda. Hareket etmek isterim ama sıkışmış, kıpırdayamaz durumdayımdır. Haykırmak, bağırmak, yardım dilemek isterim ama ne sesim çıkar, ne de çıkmayan sesimi bir duyan. Kurtulmak, silkinmek, yeniden başlamak isterim ama çoğu kere nafile bir çabadan öteye geçmez bu isteğim. Gün doğsun ve hayatım aydınlansın isterim ama her yer bana inat hala zifiri bir kör karanlıktır. Işıksız bir karabasan üstüme çöker durur büyük bir keyifle. Yaz gelse de ısınsam derim ama payıma hep kara kış düşer böylesi dönemlerde. Duvara toslamak gibidir. Acı değil de çoğu kere hüzün verir. Böylesi anlarda en çok da kıydığım, tükettiğim ve istemeden büyümesine neden olduğum içimdeki çocuk için üzülürüm. Dedim ya ben bazen cennet ile cehennem arasındayım gibi hissederim. İçmem için artık şarkı dinleyecek yaşı da mezeyi de çoktan geçmiş durumdayım. Keyif olmaktan çoktan çıkıp ihtiyaç olmuş artık. Eski dostum sigara en çok özlediğim. Yine beraber olsak eskisi gibi, yine üçümüz diyor ama  ben hala hayır demeyi başarabiliyorum. Daha ne kadar başarabilirim onu da bilmiyorum.

Böylesi anlarda aklıma Ofsayt Osman filmi ve ölümsüz büyük usta Sadri Alışık gelir. Işıklar içinde yatsın filmin sonundaki tiradı unutulmazdır ve kendimi böylesi anlarda onun gibi hissederim:

Ölecekmiş , ölmesin dedim. Bir can kurtulsun dedim. Bütün hayatımda ofsayt dediler. Bir işe yaramaz , sümsük dediler. Varsın gene desinler dedim. Hayatımda bi defacık bi kız sevdim. Onu da kaybedeyim dedim. Hayatımda bi kerecik bi şey kazanacak oldum , onu da kaybedeyim dedim. Tek bi can kurtulsun dedim. Çocuğu kurtaracak kadarını aldım , üst tarafına el sürmedim. Fena mı oldu?

Sizler hepiniz , hepiniz , hepiniz hakem olun abiler . Ya bu maç be tıpkı bi maç ama böyle hayat sahasında oynanıyor. Oyuncuları bizleriz; topumuz da namusumuz, vicdanımız, insanlığımız. Ben, ben Osman.. Ofsayt Osman . Söyleyin be, Allah rızası için söyleyin be gene mi atamadım golü hahh? Bu da mı gol değil be? Gol mü? Bu da mı gol değil be? Bu da mı gol değil ? Adaletine insanlığına kurban olayım hakim bey. Bu da mı gol değil?

Film duruşmadaki dinleyicilerin ve hakimin “Gol” demesi ve Sadri Alışık ile Filiz Akın’ın sarılmasıyla biter. Güzelim Yeşilçam filmleri, tarihsel süreç içinde üretilmiş ve kuşaktan kuşağa aktarılmış her türlü özellikler bütünüdür bu filmler. Kültürümüzdür. Toplumsal kimliğimiz, yaşayış ve düşünüş tarzımızdır. Biz olma bilincimiz, birlik duygumuz, toplumsal dayanışmamızdır. Ben eski Türk filmlerini severim. Bir kaçış, sığınacak bir liman, soluklanacak bir andır benim için. Hayatın tersine basit ve naif olmalarını severim. Ben Türk filmlerinde her şeyin olabilmesini severim. Basit şeylerle yakalanan mutlulukları, bana hissettirdiği huzuru ve bu iyi insanların duyduğu ve hissettirdiği güven duygusunu severim.

Benim son zamanlardaki Türk filmim ise devam etmekte olduğum briç kursum. Ofsayt Osman’dan Gol kralı Osman’a dönüştüğüm yer. Nasıl keyif alıyorum, nasıl her şeyi unutup, huzur dolabiliyorum size anlatamam. Hayatımız ve tercihlerimiz yalnızca bizlere aittir. Bizleri gülümseten, gurur duymamızı sağlayan ışıl ışıl, aydınlık günlerin de yaratıcıları bizleriz, en koyu gri karamsar günlerin de. Hayatımız seçtiklerimizin bir bütünü aslında. Ofsayt Osman gibi olduğum, hissettiğim dönemlerde kendimi böylesi kişisel hobilere zaman ayırıyorum diye suçladığım anlarım çokça da olsa dağıtılan ilk el ile suçlama yerini takdire bırakıyor. Yeni edindiğim, beraber güldüğüm, zaman geçirmekten büyük keyif aldığım arkadaşlarım var. Briç artık yalnızca briç değil bizim için.

Her zaman dediğim bir şeyi tekrarlamak isterim: Tüm çocuklar büyüyorlar. Kimisi başarılı oluyor kimisi daha az başarılı.Ben oğlumun mutlu ve huzurlu olarak büyümesini istiyorum ve bunun için önce benim mutlu ve huzurlu olmam gerekiyor. Mutluluk için gerek ve yeter şart insanın kendisiyle ters düşmeden, barışık olarak yaşayabilmesi. Bu da ancak hayallerini arka plana itmeyerek olabiliyor. Önemli olan aynada kendimizle göz göze gelebilmek ve dahası bu bakışmayı sürdürebilmek.
 
Hayal kurun, bol bol hayal kurun. Bu hayalleri destekleyici hobiler edinin. Bunu en başta kendiniz ve sonrasında eşiniz ve çocuklarınız için yapın. Ben yapıyorum ve büyük keyif alıyorum. Kendimi bazen yine Araf’ta bulabiliyorum. Hayat her zaman istendiği gibi gitmiyor ama sonra kusura bakma, benim briç oynamam gerekiyor deyip hızla ayrılıyorum mekandan. Siz de yapın ve mümkünse hemen yapmaya başlayın. 

6 yorum:

  1. Ne karamsar bir yazi bu. Hic siz degil

    YanıtlaSil
  2. En güzeli en kısa zamanda içimdeki 4 mevsimi hemencecik yeni bir yazı ile kıştan ilkbahar ya da yaza taşımak :)selamlarımla.

    YanıtlaSil
  3. Biz her zaman aynı değiliz ki yazdıklarımız/söylediklerimiz aynı olsun. Her daim umut dolu insanlar bile kimi zaman karamsar olabilir. Hepimiz zaman zaman karamsarlık hissetmiyor muyuz?

    Bu "araf"ta olma hali düşünen, pek çok kimsenin umursamadığı şeyleri dert edinen, çokça kendisiyle hesaplaşmalar yaşayan insanların yaşadığı bir durum bana kalırsa. Hatta belki de bu hal gerekli bile diyebilirim. Çıkış yolunu bulabildikten sonra sorun yok :) Ben yazıyı karamsar bulmadım hatta tam tersi, son iki paragraf son derece "yol gösterici" ve umutlu ;)

    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  4. Mesajın ve yorumların için gerçekten çok teşekkür ederim :)

    İçimizde beslediğimiz korku ile sevgi sürekli birbirlerine üstünlük sağlamaya çalışmakta ve davranışlarımız çoğu kere bu ikilinin münferit zaferlerine bağlı olarak değişmekte. Bu mücadele sırasında ruh halimiz de sürekli değişim göstermekte, aynı yıl içersinde süreklilik ve çeşitlilik gösteren mevsimler gibi. Herbir olay birbirinden bağımsız birer konçerto gibi farklı ve bir o kadar kendine özgü. Bazen yaz-kış kadar farklı bazen araf gibi arada kalıp herbirinden azar azar katabilmekte kendisine. Bazen daralabilmekte insan (kişisel veya çevresel nedenlerle)ve bu yazılarına yansıyabilmekte ve bazen de yalnızca yazın gelmesinden veya oğlunun bir gülümsemesinden yüreği bir anda pır pır edebilmekte ve yine bu yazılarına yansıyabilmekte. Keşke her bir anımız yaz tadında olsa ama kışlarda işte zaman zaman yaşanabilmekte. Dediğin gibi önemli olan bahar tadında umut ve yol göstericilerimizin olmasında.

    Umarım varlıklarıyla bizlere yazlar yaşatan nice umut ve yol göstericilerimiz olur.

    Sevgilerimle,

    YanıtlaSil
  5. bu aralar aslında uzun zamandır hep bu aşamadayım ben...öyle çok şey var ki ertelediğim...daha önce blogcu annedeki yazınızda yorumlamıştım durumumu...her şeyi ertelediğimden son dönemdeki isyanlarım,gerginliğim...kendim için bir şey yapmıyorum çünkü..bir gün inşallah....

    YanıtlaSil
  6. Beynimizin bilinçli kısmını rem'i kısıtlı ama değerlendirmesi çok kuvvetli bir bilgisayar donanımı gibi iken bilinçaltı düzeyi rem'i çok kuvvetli ama değerlendirmesi zayıf bir donanım gibi faaliyet göstermekte. Kısıtlı rem nedeniyle bilinç günlük faaliyetleri alışkanlık dosyaları olarak bilinçaltına atmakta ve böylelikle kapasitesini boşaltabilmekte. Başka bir ifadeyle alışkanlıklarımızdan kolay kolay vazgeçemiyoruz ve hoşumuza gitmese de beynimiz bu şekilde programlandı diye bir şey çoğu kere yapamıyoruz. Aslında her şey atılacak ufak bir adım ile başlıyor yeter ki o adımı atalım ve dahası en az 21 gün bu şekilde zorlayarak devam edebilelim. 21 gün sonra bize yabancı gelen ve zorlandığımız yeni adım bizim yeni alışkanlığımız olmakta. Bir şeye karar verin, ne olur ise olsun yeter ki karar verin ve uygulamaya geçin. Gerisi kolay gelecektir.

    Bunun dışında zaman zaman arafta olmak da iyidir, değerlendirme ve olaylara üstten bakma şansını yakalamış olursunuz. Yeter ki tüm hayatınız olmasın :)

    Mesajınız ve yorumunuz için çok teşekkürler.Bir adım, yalnızca bir adım. O adımı atın ...

    Selamlarımla,

    YanıtlaSil