Bu Blogda Ara

15 Mayıs 2014 Perşembe

Dil ne söylese, kalem ne yazsa yine de yeterli gelmiyor, ateş düştüğü yeri yakıyor ...

Ateş düştüğü yeri yakıyor. Biz bulunduğumuz yerde ne kadar üzülürsek üzülelim yüreği yanan, anne, baba, evlat ya da kardeşin neler hissettiğini anlayamayız. O eşin haykırışları kulağımdan gitmiyor. Acının sese bürünmüş hali ta oralardan çıkıp giriyor kulaklarımdan içeri. Gözümde biriken yaşlar ölenlerden çok geride kalanlar için. Bu işe engel olabileceklere, sorumlulara sinir ise artık kalmamış. Umudum zaten bir süredir bitmiş. Herkes hakkettiğini bulurmuş. Ülke olarak hakkedilen buymuş demek ki.

Yere göğe sığdıramadığımız, uğrunda düşünmeden can verebileceğimiz biricik vatanımızda her sene 70.000 iş kazası olmakta ve yine her sene 1.700 cıvarında iş kazalarına can vermekteymiş, öğrendik haberlerden. Dünyanın 17. büyük ekonomisi diye gurur duyduğumuz ülkemiz, iş kazalarında Avrupa birincisi ve tüm dünyada üçüncüymüş. Ne büyük bir saadet. Küme düşmüşüz. Yalnızca farklı açılardan bakarak avunur olmuşuz. Yani aslında her bir iş kazasına bağlı ölüm haber niteliği taşıması gerekirken sayı ancak yeterince fazla olunca medyanın radarına girermiş, bunu da öğrendik. Ne ka ekmek o ka köfte durumu. İstifa mı? Hadi canım sizde?!!! Globalleşen dünya sayesinde giydiğiniz Fransız takımlardan ve İtalyan ayakkabılardan kendinizi bu ülkelerin vatandaşları mı saydınız ki böyle bir beklenti içerisine girdiniz? Bırakın bu boş umutları. Değil istifa yapılan açıklamalardan ülkemizde en ucuz olan şeyin hayatlarımız olduğunu da öğrendik. Zaten aslında yaşıyor, görüyor, duyuyor, biliyorduk da bu sefer iyice bir gözümüze de sokuldu. Yüzlerce yıl öncesinin olayları ile karşılaştırmalar yapıldı. Bugünün teknolojisi ile insana değer veren ülkelerde ölüm oranları sıfıra çok yakınken biz de ki durum kadere bağlandı. Hoş verilen örnekler en azından sunulan mantalite ile aynı dönemden. İnsan şaşırmıyor en azından yalnızca içi kanıyor. Kabulleneceksin kardeşim bu durumu, başka da çaren yok. Ya da en güzeli unutacaksın. Neler unutulmadı ki, bunu da unutacaksın. Bizler evet ya balık hafızalı olmaya zorlandığımızdan ya da hayatın koşuşturması ve önceliklerimizden hem de çok çabuk unutacağız ama işte sabah eşini yanında bulamayan bir kadın, babasını kucaklayamayan bir çocuk unutmayacak. Hakkını helal et oğlum diye avucunun içinde not ile bulunan ve son nefesinde dahi oğlunu düşünen bir adamın oğlu babasını nasıl unutabilir? Kederli bir anne veya babanın hayatı ise bir daha zaten asla hayat olmayacak. Onlar yalnızca günlerin geçmesini bekleyecekler. Onlar unutmayacaklar, unutamayacaklar.

Para herkese değil ama illaki bazılarına mutluluk getirebilir ama para herkese istinasız özgürlük getirir. Para insanı özgür kılar. Paraları olsaydı girerler miydi, girmek zorunda kalırlar mıydı hiç o koca toprağın altına. Karartırlar mıydı hiç hem vücutlarını hem kendi ve hem de sevdiklerinin hayatlarını?

Kuzeyin zevksiz, özelliksiz ve sıkıcı hayat tarzları olan ülkeleri biraz akıl ve stratejiyle biz az ile yetinen, öğlenleri güzel sofralar kuran, sonrasında evlerine çekilip siesta yapan ve ancak sonrasında işlerine geri dönen, hayatın kısa olduğunu bilip, her bir anının tadını çıkaran biz güneyin insanlarını kendilerine benzettiler. Güneşi olmayan ve intihar oranının yüksek olduğu bu ülkelerin çalışkan, yakışıklı/güzel ama kıskanç insanları Güney’in o muhteşem anlayışını yerle bir ettiler. İhtiyaçları olmadıkları ve hatta istemedikleri parayı, eşyayı bir anda önlerinde buldular ve alıştılar da. Hızlı ve aceleci olmayan hayatlarımıza ters, hızlı ve kaliteli ama aynı oranda pahalı arabalar, bilgisayarlar, telefonlar, televizyonlar sunuldu bizlere. Eskiye ait olan terk edildi yeni olana çabuk alışıldı. Alıştırıldı. Reklamla, kolay edinebilme ile ve çoğu kere çocuklarına, eşlerine daha iyi bir standart sağlayabilme adına.

Disce quasi semper victurus, vive quasi cras moriturus. Hep yaşayacakmış gibi öğrenmek ve yarın ölecekmiş gibi yaşamak varken, onlar bu uğurda her an ölecekleri bir işi seçmek zorunda kaldılar.

Ateş düştüğü yeri yakıyor.

Dil ne söylese, kalem ne yazsa yeterli gelmiyor. Allahım sen ölenleri nasılsa sarmalarsın, sevgiyle kabul edersin asıl geride kalanlara sabırlar ver, dayanma gücü ver, akıl sağlıklarını koru.


En içten dileklerimle,