Bu Blogda Ara

12 Kasım 2010 Cuma

Gerçek şarapta, sağlık suda ...


8000 yıl! Günümüze kadar ulaşabilselerdi, ilk şarapların yaşı bu olacakmış. İşte böylesine eski , böylesine kadim bir dostluğu var insan ile şarabın. Tarihi dile kolay 8000 yıl öncesine dayanan şarap, insanların sevinçlerine, hüzünlerine, sofralarına karışıp günümüze kadar gelmiş, kendisine apayrı bir kültür yaratmış. O kadar ki şarap adeta bir tutkuya dönüşmüş özel günlerimizde, sevdiklerimizle paylaşacağımız yemeklerde, sanatın tüm dallarında, efsanelerde, tarihi güzelliklerde görebilir olmuşuz. Benim kendisini gördüğüm yer ise genelde hatta sürekli ve yalnızca yemek masasının üzeri olmakta. Geçen akşamda bu kadim dostla beraberdik. Üstelik yalnızda değildik. Bir süredir eşimin anne ve babası da bizimle beraberler ve ne yalan söyliyeyim onların bizimle olması eşimden daha çok beni mutlu etmekte. Nasıl mı şöyle...

Benim uykum çok hafiftir. O kadar ki hani saati kurarsınız ve saat çalmadan hemen öncesinde tık diye bir ses çıkarıp çalmaya başlar ya, işte ben o tık ile uyanıp çalmadan saati kapatabilenlerdenim. Eşim ise yanında davul çalsa duymayanlardan ya da duysa bile aman bana mı çalıyor diye düşünüp tekrar hemen uykuya dalanlardan  ve   oğlumuzda  gece uykularını sevmeyenlerden. Bu üç durum yanyana gelince oğlumun seslenmelerinde onun hemen yanına giden doğal olarak hep ben olmaktayım. Gecenin bir yarısı kalkıp salonda oyun oynadığımız ya da çaresizce tekrar uyuması için türlü şarkılar söylediğim ve masallar anlattığım artık sıradan, olağan karşılanan bir olaydır bizim evde.  Ama artık abartmış durumdayım; yatağında dönmesini bile duyup uyanabiliyor ve olası seslenmesini bekliyorum. Böylelikle eşim daha huzurlu ve daha sessiz bir gece geçirebiliyor. Kendisinin olaylara katılımı daha çok sabahları sorduğu akşam hiç uyandı mı sözünden ileri gidememekte. Sabah ise eşimin mesaisi daha erken başladığından bakıcı ablamız gelene kadar çocukla ilgilenmem de devam etmekte. Bu oldukça adil düzenin ne kadar da mantıklı ve uygulanabilir olduğunu eşim bana güzelce anlatmış olsa da ben zaman zaman kendi kendime ve sesssiz olarak sorgulamaya devam etmekteyim.

Eşimin ve oğlumun beklentilerini karşılayabilmek için alkol derecesi yüksek içkilere de ara verip “gerçek şarapta, sağlık suda” diğerekten tercihlerimi hep şaraptan ve sudan kullanmaya da başladım. Eşimin ailesi geldiği zamanlarda durum değişmekte ve akşam  mesaileri bölüşülmeye başlanmaktadır. Hatta bunun bir bölüşme olmadığı adeta bir yarış olduğu bile söylenebilir. Bazen kendi kendime uyandığımda anneannesinin ya da dedesinin oğlumun başında uyanmasını beklerken bulabiliyorum.

Yine onların gelişleri sonrasında yemek soframıza çorba gibi salata gibi yeni katılımlar olmaya başlıyor. Tek tabaklı yemek sisteminden çoklu tabaklı sisteme geçiliyor. Buna bağlı olarak gerçeğe ulaşma isteğinde yani içilen şarap kadehlerinin sayısında da artışlar gözlemlenebiliyor. Dışarıdan verilen siparişler ile yemek sonrasında yenilen tatlılar arasında ters orantısal bir denklem bile kurulabiliyor. Yemek saatleri de öne çekiliyor. Oğlumun uyuması sonrası 9:30-10:00 gibi yenilen ve ancak sabah sindirilen kolay ve pratik yapılan yemekler yerini 7:00-7:30’da yenilen uzun sofralara bırakıyor.

Yine onların gelişleri sonrasında, eve geldikten sonra duş alabiliyor, arada bir kitap bile okuyabiliyorum eski günlerdeki gibi. Onların bizleri ziyaretleri hayatın normalleşmesini aslında sağlıyor. Bizden önceki nesillerin birden çok çocuğun nasıl bu kadar kolay bakılabilir bulduklarını ve çocuk canım ne var bunda, doğar ve büyürler sözünü nasıl bu kadar kolay edebildiklerini ancak onların gelişleri sonrasında anlayabiliyorum. Bizim üç kişilik dev ailemizde evet bir düzen sağlamış durumdayız ama bu düzen kesinlikle fiziksel bir yorulmayı beraberinde getiriyor. Hastalanma, iş gereği seyahatler, bakıcının bir şekilde ve bir nedenle gelmemesi ya da geç gelmesi, vb gibi ufak herhangi bir sebeple de çöküyor. İşte bu nedenle hiç kimse ama hiç kimse yatılı misafirleri benim kadar sevemez ...

2 yorum:

  1. Yüzümde tebessümle okudum,aile kavramına duyduğunuz sevgi ve saygıdan dolayı teşekkürler.Sevgiyle kalın...

    YanıtlaSil
  2. Blog yazmaya başladıktan sonra ki ilk şaşırmamı izleyicilerin katılımlarında yaşlamıştım ve çok mutlu olmuştum. İkincisini ise şimdi. Zaman ayırıp okuduğunuz ve hatta yorum yazdığınız için asıl ben teşekkürlerimi sunarım. En içten dileklerimle ...

    YanıtlaSil