Bir yıldan yalnızca
bir ay kadar daha uzun bir süre önce Bir tanışmanın hikayesi adlı yazıma şu satırları yazarak başlamıştım:
6 Şubat 2012 Pazartesi
Anı kesemiz için güzel ve yazısız anılar aranmakta 1
Tüm bu satırları
karalamamın ise tek bir sebebi vardı: Oğlum benim bir türlü yakamı bırakmayan
faranjitin kuzeni olan larenjit ile ve annesinin kullanımına şiddetle
karşı çıktığı hatta bir nevi nefret ettiği antibiyotik kullanımı ile
tanışmış olmasıydı. Günlük hayatımızda başımıza gelmesi çok da uzak olmayan,
hatta belki de gayet normal kabul edilmesi gereken bir durumdu aslında.
Benzer şekilde Hastalık küçük adamlara hiç yakışmıyor ve Kıyamam yazılarımda da oğlumun hastalıklarını konu etmiştim. Bizim
için oldukça zor geçen hatta geçmek nedir bilmeyen ama aslında rutin
karşılanması gereken birkaç akşamı sizlere anlatmıştım.
Bir saç kesiminin gurur dolu hikayesi ... Mahalle berberi adlı yazımda ise oğlumun ilk saç kestirişini konu
etmiştim. Gurur dolu, muhteşem bir hikaye idi ama tabii yalnızca bizim ailemiz
için.
Keşke’ler olması anılar toplansın yazımda ise oğlumun yine ilk’lerle dolu bir gecesini anlatmıştım. Söz konusu gecede oğlum ilk
defa bir kiliseye gitmiş, ilk defa gittiği kilisede, ilk defa bir konsere tanık
olmuş, ilk defa tanık olduğu konserde ise benim en sevdiğim besteci olan
Antonio Vivaldi’nin Beatus VIR RV 597 adlı eserini dinlemişti. Başlı başına
yazılması gereken bir geceydi ve yazılmıştı da.
Bazen
gidilen bir konser, bazen bir saç kestirimi, bazen yalnızca bir alışveriş
merkezi ziyareti, bazen ise basit bir hastalık günlük alışkanlıklarımızın ve
hayat akışımızın dışında bir olay olarak algılanmakta ve hakkında sayfalar dolusu
yazı yazılmasına sebep olabilmekteydi.
Bu
eski yazılara atıflar da nereden çıktı? Nedir bu hiç bitmek bilmeyen giriş
bölümü? diye düşündüğünüzü hatta sorduğunuzu duyar gibiyim. Anlatayım efendim…
Tüm
başımıza gelen olayları bazen ayrıntılı bazen ise yalnızca üzerinden geçmek
suretiyle anlatacağım ama eşimin çok uzun
yazıyorsun, ben bile yaşayan kişi olarak okumaktan sıkılıyorum, dikkatim
dağılıyor yapıcı eleştirisini dikkate aldığımdan (onun sözlerini dikkate
alarak ve bu yazıyla bunu kanıtlayarak aslında yalnızca evdeki hareket alanımı
genişletmeye çalışıyorum) yazıları birkaç ayrı bölüm halinde sizlere sunacağım.
Daha
önceden bir yazımda yazmıştım, hayatı çoğu kere aslında hayatın kendisi ile
değil ama beynimizde geliştirdiğimiz yargılarla değerlendiririz. Sıradan olan
aslında hayatlarımız değil ama belleklerimizdeki imgelerdir çoğu zaman. Ben bu
yanılgıya düşmemek için sürekli anı topluyorum. Topladığım bu soyut anıları
doğru hatırlamamı tetikleyecek somut eşyalarla ilişkilendiriyorum. Ailemizin
anı kesesine güzel bir anı olarak ilave ettiklerimiz ne mutlu bizlere ki özel
bir yazıyı artık hak etmiyorlar. Yalnızca bu karar bile oğlumuzun artık
büyüdüğünü gösteriyor.
Daha
nice güzel ve yazısız anılara...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Merhaba,
YanıtlaSilBlogunuzu blogcuanne'den öğrendim...bi solukta bir iki yazınızı okudum...yazım diliniz ne kadar kuvvetli, ne kadar akıcı , çok yakında çoook okunanlar arasına gireceğinizden şüphem yok...eşiniz ve oğlunuzla mutlu günler dilerim...sevgiler...
Ucanbalon selamlar,
YanıtlaSilMesajınız ve yorumunuz beni nasıl mutlu etti anlatamam. Çok teşekkür ederim. Blogcuanne'nin çağrısına kayıtsız kalamadım, iyi ki de kalmamışım :)Az önce konu hakkında bırakılan yorumları okuyunca çok mutlu oldum ...
Sevgiler,
Oğlunuz büyüyor ve eminim (en azından 5 yıllık bir deneyimle eminim :) ) önünüzde çok farklı tatlarda yaşanacak, sonradan anı kesenize eklenecek anlarınız olacak. Sen yazmaya devam et ki, biz de anılarınıza yazıların aracılığıyla tanık olmaya devam edebilelim :)
YanıtlaSilBu arada blogcuannenin yazısına gelen bir yorumda senin için "yazar olmalı" denilmiş :) Şu zamana kadarki tanışıklığımızla, senin adına gurur duydum, yazmak istedim bunu ;)
Sevgiler :)
Sevgili Berna,
YanıtlaSilben de yazmaya devam etmek çok istiyorum ve umarım ki en azından oğlum askerden dönene kadar kadar yazabilirim de (askerlik anıları renkli olacağından askerliğini de yazarım diye düşünüyorum) :)
İnsanın hobisinden hayatını kazanabilmesi kadar güzel ve şanslı bir durum bence olamaz. Umarım bir gün o şansa ben de ulaşır ve mühendislikten para kazanmaya son verebilirim. Yorumun ve aslında yorumların için çok teşekkür ederim. Senin yorumların olmasaydı eminim bu kadar çok yazı yazacak motivasyonum olmazdı. Çok teşekkürler.
Sevgiler,
Merhaba, bende blogcuanneden gördüm iyi ki görmüşüm dunden beri blogunu okuyorum kesinlikle yazmalısın . Yaşamaktan öte yazamak diyorum.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Mesajınızdan dolayı çok mutlu oldum. Beğenmenize de çok sevindim.
YanıtlaSilYazıları ben kendim için adeta bir günlük gibi olsun diye de tuttuğum için yorum olayını en azından ilk dönemlerde çok önemsemiyordum. Ama ortada yadsınamaz bir gerçek var ki yorumlar insanı yazmaya zorlayan itici birer güç gibiler. Varlıklarına insan çabuk ve kolay alışıyor :)