Bu Blogda Ara

8 Aralık 2010 Çarşamba

Hastalık küçük adamlara hiç yakışmıyor ...

Ne içe yönelik bitmeyen yolculuklar, ne şarapta saklı olan gerçek, ne Sabrili ya da Sabrisiz Galatasaray, ne Caillou ya da ufacık minnacık küçük balık, ne de medyamızın ne dünü ne bugüne ne de yarını ... Varsa ve yoksa yalnızca ve yalnızca yakışıklı bir tanecik oğlum. Allah her şeyden önce bizlere sağlık versin, gerisi inanın dostlar koca bir hiç.

Dün akşam hazır eşimin anne ve babası bizlerle beraberken bir kaçamak yapıp, şarapta gerçeği bulmak yerine rakı ile hasret gidermek istedim. Başlangıçtaki hoş beş güzeldi de sonrasında saat 1:00 gibi başlayan ve beni uykudan uyandıran baş ağrısı pek tatsızdı doğrusu. Aslında 10:00 gibi yatmak istemiş ama eşimin oyalaması sonucu ancak 11:00 gibi yatabilmiştim. Uyanmam sonrasında beşer onar dakikalık süren rem uykucuklarıyla geceyi geçirmeye çalışıyordum. Nicedir ilaç detoksu yapmaya çalıştığımdan da ağrı kesici bir ilaç almamıştım.Yazılarımı okuyanlar bilirler benim uykum hafiftir, bir de zaten derin bir uykuya geçmediğimden sabaha karşı 2:30gibi, oğlumun öksürüğü ile hemen uyandım. Normalin üzerinde desibeli olan bir öksürüktü. Hem merak ettiğimden ve hem de üzerini açtığından emin olduğumdan yanına gitmek için kalktım ki ağlamaya başladığını duydum ve saniyesinde kendimi yanında buldum. Başım zaten ağrıyordu ve bir de ani hareketle yanına gittiğimden çatlayacak seviyelere bir anda ulaştı.

Oğlumum suratı iyi değildi. Öncelikle uykulu olduğundan gözleri kapalı, belli bir yeri ağrıdığından da sıkıntılı bir ifadesi vardı. Bir yandan hem ağlıyor ve hem de kucağıma almamı hareketleri ile anlatmaya çalışıyordu. Tabi hemen aldım. Bu arada seslerimizi duyan evdeki tüm ahalide odaya toplanmıştı bile. Oğlum bir yandan ağlıyor bir yandan uyumaya çalışıyor bir yandan da anlayamadığım birşeyi yapmak için uğraş veriyordu. Sonradan anladım ki kusmaya çalışıyormuş. Oğlumun bebekliği dönemlerinde tabi ki kusmaları olmuştu ama bunlara daha çok vücudun savunma mekanizması gibi işleyişi olan refleksel kusmalardı. İlk defa bilinçli olarak kusuyor olacaktı. Normal olmayan bir süreçti, akış en azından ters yönde idi. Ben ilk önce yalnızca kokuyu farkettim sonrasında da gece boyunca 4 defa üzerimi değiştirdim. 

Oğlum sıkıntılı bir gece geçirdi. Beşer onar dakikalık uykular sonrasında gelen sancı ve bulantı krizleri ile geceyi geçirmek zorunda kaldı. Bizler ise onun uykuya dalması ile yataklara dağılıyor sonra onun uyanması ile buluşma merkezi olan bizim odamızın yatağında buluşuyorduk.

Özel bir parantez eşim için açmak isterim. Dün akşam eşimin değişik bir yüzü ile karşılaştım, tanıştım: Davul çalsa yanında uyanmayan eşim, oğlu için dimdik tüm gece ayakta idi, idareyi ele almış olayları kontrol altında tutuyordu ve uykusuzlukla sanki dalga geçiyordu. Tüm gece boyunca yalnızca sabah 7:00 ile 8:00 arasında uyudu. Tamam işten erken gelip akşam üzerini uykuyla geçirdi ama ben onunla dün akşam gerçekten büyük gurur duydum

Dün gece ya da sabah saat 2:30 ile 7:00 arasını biz uyanık geçirdik. Korktuk, endişelendik, panik olduk. Oğlumuzun sürekli yanında onu destekledik ve bizim için herşeyden önemli olan varlığın o olduğu gerçeğini hücre seviyelerimizde adeta öğrendik. Dedim ya ne içe yönelik bitmeyen yolculuklar, ne şarapta saklı olan gerçek, ne Sabrili ya da Sabrisiz Galatasaray, ne Caillou ya da ufakcık minnacık küçük balık, ne de medyamızın ne dünü ne bugüne ne de yarını ... Varsa ve yoksa yalnızca ve yalnızca yakışıklı bir tanecik oğlumuz.

Oğlumuz ilerleyen saatlerde ishal oldu. Sorunlu bölge yer değiştirip mideden bağırsaklara iniş yapmış. Doktoru ile telefonda konuştuk ve bağırsak enfeksiyonu geçirdiğini öğrendik. Bu akşam yemeğinde pirinç lapası yedi ve erkenden de uyuyakaldı.

Hastalık bu küçük adamlara hiç yakışmıyor ama ne yapalım alışacağız çok zor olsa da... 

0 yorum:

Yorum Gönder