Bu Blogda Ara

22 Ocak 2013 Salı

Mutluluğa yolculuk 4


Büyük nasihatler


Avustralyalı hemşire Bronnie Ware, emekli olduktan sonra bir kitap yazmaya karar veriyor. Çok da iyi yapıyor. Kendisi yıllarca evlerinde ölümü bekleyen hastalara bakan bir hemşire. Gerekli ama iç burkucu bir rol kendisininkisi. Belki yalnızca meraktan belki de kitap yazmaya daha en başından karar vermiş olduğundan, hemşiremiz hastalara “En büyük pişmanlığınız nedir?” diye sormuş her bir defasında. İşte bu cevaplarını da bir kitap haline getirmiş. Sarsıcı, gerçekçi, etkileyici ve karamsar ama bir o kadar da yol gösterici bir kitap olmuş olmalı. Ben okumadım. Tüm bu bilgiler ve en çok alınan beş cevap bir iletiyle bana ulaştı. Yolculuğumuz ile paralellik gösterdiğinden bu bölüme katkı olsun diye almak istedim.

En çok verilmiş olan cevap, listenin bir numarası nedir biliyor musunuz?

"Keşke başkalarının benden beklediği hayatı sürmek yerine düşlerimi gerçekleştirme cesaretim olsaydı."

Ware’e göre insanlar, yaşamlarının sona erdiğinin farkına varıp geriye döndüklerinde düşledikleri şeylerin çok büyük bir kısmını gerçekleştirmediklerini görüyor ve pişman oluyorlar. Siz olmayın. Başkaları için değil, kendiniz için yaşayın ve diğerlerini kendi hayatlarınıza ekleyin. Sonra çok geç olabilir. Ben şimdiden sizleri uyarıyorum.

Listenin üç numarası, sıkı durun, geliyor ...

"Keşke duygularımı dile getirmeye cesaretim olsaydı."

Birçok insanın diğerleri ile ilişkilerini belirli bir düzeyde tutmak için duygularını bastırdığını söyleyen Ware, bastırılan duyguların insan sağlığı üzerinde son derece olumsuz etkileri olduğunu ileri sürüyor. Yalan mı hem de hiç değil. Tekrar ediyorum çok geç olmadan kendi hayatlarınızı yaşama vaktidir.

Bitmedi. Yolculuğumuzla ilgili üçüncü ve sonuncu cevap. Listenin beş numarası.

"Keşke kendime daha çok mutlu olmak için izin verseydim."

Çoğu insanın mutluluğun aslında bir seçim olduğunu ölüm anı gelene dek fark etmediğini söyleyen Ware, insanların rahat yaşamak uğruna eski alışkanlıklarına sıkı sıkıya bağlı kaldığını belirtiyor.

Alışkanlıklarından vazgeçmek istemeyen insanların değişme korkusu yaşadığını ve daha fazla mutlu olma şansını kendi kendilerine yok ettiğini belirten Ware, ölüm yatağındaki hastalarının "Keşke daha çok gülseydim, keşke aptalca şeyler yapmaktan bu kadar korkmasaydım" diyerek pişmanlıklarını dile getirdiğini sözlerine ekliyor.

Beş cevaptan üç tanesi yolculuğumuzla direk ilgili. Düşünsenize ölüm anı geldiğinde verilen nasihatlerden üç tanesi kendimiz olmak ve kendi hayatlarımızı yaşayabilmekle ilgili. Kalan iki taneyi belki merak etmişsinizdir diye onları da aşağıda sıralıyorum. İlki listenin iki numarası ve diğeri de dört numarası:

"Keşke bu kadar çok çalışmasaydım."
"Keşke arkadaşlarımla ilişkimi sürdürseydim."
  
Artık güneşli bölgelere gelme zamanı. Çözüm için bir kaç satır yazmaya başlayalım artık, ne dersiniz? Zaten bu yazı ve sonrası çözüme yönelik yazılar olacak. Silkinme ve üzerlerimizdeki ölü toprağı atma vakti geldi de geçiyor. 

İlk önce yüzündeki o maskeyi çıkarmalısınız. Kendinize karşı acımasız değil ama objektif olun. Ne kendinizi överek gökyüzüne çıkarın ne de söverek diplere batırın. Zor da olsa, ortayı, dengeyi bulun. Bunu da ancak gerçekçi olabilirseniz yapabilirsiniz. Başlarda size densiz ya da düşüncesiz de denebilir ki bunlar sizin doğru yolda olduğunuzu gösteren iyi işaretlerdir. Panik yok mutlaka bu yolda devam edin. Hep farklı olun, fark yaratın derim ya, işte hep başkalarına göre yaşayan, hareket eden toplumumuzda farklı olma zamanı artık gelmelidir. Atmanız gereken başka bir adım ise hemfikir olmama korkunuzu aşabilmektir. Arzularımızı ifade edebilmek yine iyi bir başlangıç olabilir. İstediklerimizi elde edebilmek için karşı çıkmaya cesaret etmeyi öğrenmek ise olmaz ise olmazımız olmalı. İnsanların beklentilerine uygun olmak zorunda değiliz. Onların ölçütlerine, değerlerine uyum sağlama, farklılığımızı sergilemeye cesaret etme, hatta rahatsız ettiğinde bile bunu yapabilme zor olsa da başlangıçta yapmamız gerekenlerden. Ama en önemli unutmaman gereken nokta, insanların sizin hakkında ne düşündüğünü dert etmemeyi öğrenmeniz. Zaten bunu yaptığınız anda diğer tüm şeyler sizin için artık oldukça yapılabilir gelecektir.

Hugo’nun sözü işte tam burada çok gerekli gibi: “İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır.” Başkalarına iyi olacaksınız ya da iyi görünmeceksiniz diye başta kendinize adil olmaktan vazgeçmeyin. Unutmayın ki kendi farklılıklarınızı tamamen üstlendiğinizde, o zaman başkalarının farklılığına da eğilebilir ve gerektiğinde kendinizi buna uyarlayabilirsiniz. Daha iyi ve sağlıklı iletişim kurmayı ve tanımadığınız kişilerle temasa geçmeyi ve bir güven ilişkisi kurmayı, sizin gibi davranmayan insanlar tarafından kabul edilmeyi öğrenirsiniz. Ama öncelikle sizi biricik kılan şeyi öğrenmelisiniz, yoksa başka insanlara yaranmak adına kaybolmaya devam edersiniz.
 
Denemeler yapın mesela. Gidin ve otobüste, takside, işinizde veya evinizde karşınızdaki ne derse desin karşı tezler ileri sürün. Tartışın ya da kavga edin demiyorum ama kendinize böylesi oyunlar kurun.  Ufak denemeler yapın. Hayatınızın yok olmadığını göreceksiniz. İlk başta oyun olarak başlayan denemeler sonrasında inandığınız düşüncelerin arkasında durmanızı sağlayacaktır.

Sizleri bekleyen bazı zorluklar da yok değil hani. Bu zorlukları da bir sonraki yazı da kaleme alacağım. Değişime direnme alın başlı başına bir zorluk. Öz güven ve kendinle barışık olma ihtiyacı yine sana gerekli olan iki çok önemli duygu. Cesaret ve kendini ifade edebilme yetisi yine gerekli olanlardan. Tüm sevdiklerini ve tüm çevreni kaybedebilme ve sonucundaki büyük yalnızlık belki de bizi bekleyen en büyük ve tehlikeli risk. Ama hiçbiri aşılmayacak kadar büyük ve karlı bir yamaç değiller. Siz yeterki size inanın, güvenin, gerisi zaten illaki gelecektir. Durmak yok, yola devam. Yakında yine görüşmek üzere.

2 yorum:

  1. ne güzel bir yazı dizisi ve blog olmuş! takipteyim sizi. bana da beklerim:)

    YanıtlaSil
  2. Yorumunuz için çok teşekkürler. Beğenmiş olmanıza çok sevindim. En kısa sürede ziyaret edeceğim :)

    Sevgi ve saygılarımla,

    YanıtlaSil