2010
yılı Ekim ayı ortalarıydı. Uzun hem de çok uzun zamandır hayalini kurduğum
kendi bloğumu hayata geçirmeye çalıştığım günlerdi. İlk önce ismini tespit etmiş,
hemen arkasından da ilk yazımı yazmaya başlamıştım. İlk yazı belki de benim
için en önem arz eden yazılardandı zira hem neden yazmaya başladığımı ve hem de
bloğuma neden İçimdeki Dört Mevsim adını koyduğumu açıklıyordum.
25
Ekim 2010 tarihinde ilk yazımı yayımladım: Zaten hepimiz birer küçük yaratıcılar ve takip ediciler değil miyiz? İlk yazımda yazmış olduğum bir paragrafı tekrarlamak
isterim:
“Ben Ben bir köşe yazarı değilim. Söz konusu
bu blog da bir günlük olmayacak. Sanırım burada bugün başlayarak yapmak
istediğim şey, kendimle yüzleşmek. Bazen beni endişelendiren ya da sevindiren
en azından düşündüren bir olayı ya da bir haberi yazacağım ve kendime göre
tarihe bir not düşeceğim, bazen yazmış olduğum hikayelerden bir tanesini
sizlerle ve kendimle paylaşacağım. Ne kadar başarılı olacağımı ve ne kadar sürdürebileceğimi
ben de bilemiyorum ama deneyeceğim. Ben bu sayfanın hem yaratıcısı ve hem de
takip edeni olacağım”.
Kimliğimi
hiçbir zaman açıklamak istemedim ve açıklamamaya da hep çalıştım zira
arkadaşlarımın ve ailemin bloğumu benim bloğum olduğu için takip etmelerini hiç
istemedim, yazdığım yazılar sayesinde takip edilmeliydim. Eşim hariç kimselere
haber vermedim. Yalnızca eşime. Onu habersiz bırakmak hata olurdu zaten bir
şekilde ya öğrenir ya da içine malum olurdu. Ben paşa paşa ona söyleyip rahatlamayı
ve özgürleşmeyi tercih ettim (Gerçek bizleri özgür kılar).
Bazen Ali Sami Yen hakkında bazen ise Haydarpaşa Garı hakkında yazdım. Bazen
içsel yolculuklarımdan bazen ise çıktığım yolculuklardan bahsettim. Başıma
gelen komiklikleri anlatmak yazarken en çok beni güldürüyordu. İnanın en başta kendim
büyük keyif alarak yazdım. Umarım okurken sizler de aynı keyfi almışsınızdır. Bugün
artık 100’e yakın yazımı (98 adet) İçimdeki
Dört Mevsim’de ve 10 adet yazımı da blogcuanne’de yayımlamış olmanın
mutluluğunu yaşıyorum.
Geçen gün istatistikler denilen bir bölüme baktım ve bugüne kadar 30.000’in üzerinde görüntülenen sayfam olduğunu öğrendim. Bu adet benim için oldukça fazlaydı. Bu adetlere çıkabileceğimi hiç düşünmemiş hatta hayal bile etmemiştim. Okuyanlara, takip edenlere şükran ve minnetlerimi sunarım. İnanın beni çok mutlu ettiniz.

İçimdeki
Dört Mevsim’de en çok görüntülenen yazılarımı ise aşağıda sizler için görüntülenme
adetleri ile birlikte sizlere sıralıyorum. Ali Sami Yen hakkında yazdıklarım
oldukça açık ara bir numara gözüküyor.
- Bu bir veda yazısıdır ... Elveda Ali Sami Yen → 5.800 defa
- Yeni güneş ile gelen yeni bir şans → 1.663 defa
- Haydarpaşa Garı → 851 defa
- Fethedilecek ilk ülke insanın kendisidir – 5 → 585 defa
- Hafta sonu üzerine sohbetler - 5 Cumartesi ateşi → 478 defa
- Küçük miniminnacık ufacık küçücük balığın hikayesi... → 403 defa
- Göcek Adası: Sen kalk, cennetten kopup buralara ge... → 382 defa
- Fethedilecek ilk ülke insanın kendisidir – 2 → 335 defa
- Galatasaray'ın Sabri’lere değil Metin Oktay’lara i... → 274 defa
- Beni tanımayanlar için → 242 defa

Yorum alma, almama olayını en azından ilk dönemlerde çok
önemsemiyordum. Başka bir ifadeyle yorum almamanın dayanılmaz umursamazlığı
içerisindeydim. Ama ortada yadsınamaz bir gerçek var ki yorumlar insanı yazmaya
zorlayan itici birer güç gibiler. Varlıklarına insan çabuk ve kolay alışıyor.
İşte tam bu noktada en baştan itibaren beni yorumlarıyla destekleyen,
yazılarıma değer katan Berna’ya teşekkür ve minnetimi sunmak isterim.

Şimdiden içten teşekkürlerimi sunarım ...
Yazında adımı görünce çok şaşırdım :) Asıl ben teşekkür ederim :) Değer katabilmek çok büyük bir söz, yapabiliyorsam ne mutlu bana...
YanıtlaSilİlk zamanlardan itibaren yazılarını büyük keyifle okuyorum. Ve bloglarda yorum konusunu da önemsiyorum. "Bir yerlerde hata yapıyorum" diyorsun, bence doğru bir düşünme yolu değil :) Nedenini ise şöyle açıklayabilirim (tabi kendimce) iyi olan şeylere talep her zaman daha azdır ;) Okuması, yorumlaması emek isteyen yazılara fazla yorum gelmemesi bir anlamda tuhaf sayılmaz. Aslında blogcuannedeki yazılarında sonra daha fazla yorum almanı bekliyordum, ama öyle olmadı. Blog dünyasında takip edebildiğim kadarıyla kadınların hakimiyeti var ve ilgilendikleri de birkaç konu var; annelik halleri, gündelik konulara ilişkin yüzeysel sohbetler, moda, yemek gibi... (Güzel hazırlanmış,emek verilmiş, okuması keyifli blogları tenzih ederim) Yanlış anlaşılmasın, herhangi bir amaçla yazmıyorum bunları, hor görmek vs gibi. Yalnız demek istediğim şu; her şeyde olduğu gibi basit ve daha rahat tüketilebilir olan şeyler her zaman daha çok ilgi görür, adı üzerinde daha basit oldukları için...
Çok uzattım, hatta uzun aralıklarla yazdığım için, bir kez yazdıklarım silindi, en baştan yazmak zorunda kaldım :))
Ortak bir paylaşım alanı olmasını ummak blog yazmanın en temel amaçlarında biri zaten. Umarım bu blog da en kısa zamanda senin istediğin gibi bir paylaşım platformuna dönüşür :)
Sevgilerimle :)
(konsantrasyonum epeyce bozuktu bu yorumu yazarken, hatam varsa affola ;) )
Selamlar,
YanıtlaSilÖncelikle geç cevabım için özürlerimi sunarım. 10 gün süreyle sizin oralarda tatildeydik. Bol bol dinlenip bol bol da eğlendik :) Dün itibariyle keşmekeş İstanbul'umuza geri döndük :) Bugün de tekrar iş başı yaptım.
Cevabın ve açıklamaların için çok teşekkür ederim. Büyük bir samimiyetle söylüyorum, yorumların yazılarıma hem de büyük değer katmakta, umarım ki sürekli devam edersin.
Sevgi ve saygılarımla,
Rica ederim, tahmin etmiştim tatilde olduğunu :) Güzel geçmiş, çok sevindim ;) "Bizim buralar"ın güzelliği işte, biz hep tatilde gibiyiz :)))
YanıtlaSilYazdıkların ve samimiyetin için tekrar teşekkür ederim :)
Sevgiler :)