Bu Blogda Ara

4 Mart 2013 Pazartesi

Virüslere rağmen bir Quentin Tarantino olabilmek ... İşte bütün mesele bu


Geçen sene bu zamanlarda yazmış olduğum bir yazımda Şubat ayında resmen leyleği havada gördüm diye yazmıştım. Dile kolay geçen sene sanki başka aylar yokmuş gibi kısacık Şubat ayında iki yurt dışı ve bir de yurt içi seyahatim olmuş ve sizlere bu seyahatlerden bahsetmiştim. Bu sene Şubat ayı daha sakin geçti çok şükür ama içinde yine de bir gezi barındırdı. Üstelik öyle bir zamana denk geldi ki benim için tam bir şansızlıktı. Malum hastalığım devam ederken daha doğrusu tam olarak iyileşememişken bu seyahate katılmak zorunda kaldım. Firmamızın senelik olarak düzenlediği yıl sonu (tarih itibariyle belki yıl başı demek daha mantıklı olurdu) toplantısı.

Beni az buçuk tanımışsınızdır. Gerek karakter olarak ve gerekse evdeki düzenin bozulmaması açısından ben pek İstanbul dışına çıkmayı sevmem. Daha doğrusu sevmemeye başladım. Şartlar beni böyle yaptı. Zaten bu nedenle de her bir zorunlu seyahat (kendi isteğimle böyle bir şey zaten olamaz)öncesinde tüm tadım ve keyfim kaçar. Evde olmadığım günlerin mutlak surette en ayrıntılı bir şekilde planlanması gerekir. Hayat ne de zordur benim için. Bizim evde düzenin değişmesi kolay olmaz. Evde dengeleri oluşturmak ve düzeni sağlamak için bir çok kriter vardır ama en önemlisi benim evde olmamdır. Ne zaman evden bir nedenle uzaklaşmam gerekiyor olsa ben kendimi  oturup mevcut duruma çözüm ararken bulurum ve inanın bana çözüm her zaman çok zor olur. Tüm sanılanın tersine zordur hem de çok zordur benim ev dışında uyanıyor olmam.

Bir kere her şeyden önce oğlumdan ve eşimden ayrılmak iki gün için bile olsa, ucunda eğlenme, bol bol uyuma, güzel yemekler yeme, istediğin kadar televizyon seyretme ve istediğin televizyon kanalını seyretme olsa da kolay olmuyor. Aslında bu yeni dönemde insan bir önceki dönemlerin keyiflerini belki de unutmuş olduğundan, en azından alışkanlığını yitirmiş olduğundan, karşısına çıkan bu tür görünüşte keyifli aktivite ve yolculuklardan kesinlikle zevk alamıyor. Hatta zevk bir yana sıkıntı bile duyar oluyor. İnanın ne zerre hevesim var dı ne de isteğim. Üstelik kendimi iyi bile hissetmiyordum. Yorgunluk hem de nasıl tüm şiddeti ile devam ediyordu. Üstüne bir de durmak bilmeyen burun akıntısı ve nedeni olduğu kırmızı şişmiş bir burun.

Diğer bir konu ise evde ben yokken eşimle konuşabilecek, ona arkadaşlık edecek birilerinin olması çok önemlidir yoksa bana sarar ve ben sürekli kendimi eşimle telefonla konuşurken bulabilirim. Evde hemen hemen tüm işleri ben yaptığımdan yokluğumda eşime yardımcı olabilecek birleri de gereklidir.

Diğer çok önemli bir konu ise yemek olayı. Ben olmazsan biliyorum eşim muhtemelen yemek yemeği unutacaktır. Akşamları aynı saatte yatıyor olmamıza rağmen geceleri oğlum çağırdığında kalkmak ve ilgilenmek, üstünü örtmek veya uykusu kaçtığında ona eşlik etmek hep bana düşer. Geceyi oldukça delikli bir uykuyla geçirmiş olmama rağmen sabahları gün ışımadan kalkan oğlumla ilgilenmek de yine benim görevimdir. Olmadığım zamanlarda yaşadıklarımı deneyimlemek, bu konuda hiç ama hiç deneyimi olmayan eşime oldukça zor gelecektir.

Yemeksiz, uykusuz yani bensiz kalan eşimin ya migreni tutar ya sinirleri bozulur ya da benim sinirlerim bozulana kadar bana sarar. İşte böylesine derin bir sevgi, böylesine kalın bir gönül bağıdır bizim aramızdaki ve doğaldır ki çözüm hatta çözümler bulmak şarttır benim her bir yolculuğumda.

Bulduğum çözüm ise son derece mantıklı, basit hatta dahiyane idi. Anne ve babasını bize davet etmek tüm sorunlarımızı hem de kökünden çözdü. Allah razı olsun onlardan hemen güzelim İzmir’den ayrılmayı kabul edip kasvetli bir grinin hüküm sürdüğü keşmekeş İstanbul’a geldiler.

Bu kez zangoç unutulmamıştı. Aynı hatayı ikinci kere yapmayarak dosta düşmana aptal olmadığımın haklı gururunu da göstermiş oldum.  Otel güzeldi hatta çok güzeldi ve sıkı durun tanıdıktı. Bizim organizasyonu yapanlar geçen seneden yeterince mutlu olmuş olduklarından yine aynı oteli seçmişlerdi. Evet evet doğru hatırladınız, dünyanın dört bir yanından golf oynamak isteyen insanların yaz- kış akın ettikleri golf cennetine gelmiştik. Zamanında bir kaç kez mini golf oynamanın haklı rahatlığı içerisinde salındım durdum lobide ama mütevazi kişiliğimin bir göstergesi olarak çevremdekilere bundan tabii bahsetmedim. Yakışmazdı bana.

Toplantı ve gereksiz aktiviteleri hemen başlamasından bu sene çok da boş zamanımızın olmayacağı belli olmuştu. Tüm iki gün boyunca senenin yorgunluğunu atıp, yeni seneye motive olacağımıza deli danalar gibi koşuşturup durduk. Bu tür sene sonu toplantılarının olmazsa olmazı, çalışanları birbirlerine yaklaştırıcı, takım ruhunu yakalamalarını sağlayıcı oyun ve aktiviteler üretmek, dahası bu saçma sapan ve anlamsız oyunları oynamaları için çalışanları zorlamalarıdır. Bu sene ki şapkadan çıkan tavşan film çekmekti. Dekor ve makyaj bize aitti. Oyunculuk ve çekim ve hatta ışık olayı bile bize verilmişti. Yönetmeni de bizdik filmin oyuncuları da dahası çekimlerini de yine biz yaptık. Ne anladım ben bu işten. Beni bir de pat diye oldu bittiye getirerekten yönetmen yaptılar mı sormayın gitsin. Kaytarırım diye düşünürken olayın hem de tam içinde buluverdim kendimi. İnsan işte bir süre sonra kendine rolüne kaptırıveriyor. Beni görmeniz lazımdı. Üstünde kocaman harflerle YÖNETMEN yazan koltuğuma oturmuş önüme gelene bağırıp duruyordum. İsmimle hitap edenlere ise Hocam demeleri konusunda uyarılarda bulunuyordum.

Benim Quentin Tarantino’dan neyim eksik ki dedim ve çektiğim filmde bir de ufak rol kaptım kendime. Öyle ya yönetmeni benim bu filmin kim karışabilir ki bana. Bence elimdeki imkan ve oyuncu kalitesine rağmen içimde yatan yönetmenlik ve sanat nüveleri ile bir baş yapıt yarattım. Çekim sonunda etrafımda toplanmış 14 kişi beni deliler gibi alkışlıyordu. Çekilen filmler sonrasında saçma sapan ve mesleki bilgileri pek de parlak olmayan yanlı, taraf tutan bir jüri tarafından değerlendirilip Oscar ödülleri dağıtılacaktı. Hiç uzatmadan söyleyeyim ben Oscar alamadım ve buna çok da bozuldum. Hakkım yendi. Ödülü ise yönetim takımından biri aldı. Bununla beraber en iyi erkek oyuncu ödülünü ekibimden bir kadın aldı. Yönetmenliğimi ve dahiliğimi bu şekilde yedi düvele kanıtladım. Şaka bir yana sözde dinlenmek için geldiğim toplantının daha ilk saatlerinden havlu atmıştım. Yorulduğuma mı yanayım, terlediğime mi, yoksa daha keyifli zaman geçirmemiş olduğuma mı bilemedim. Zaten oğlumdan, eşimden ayrıyım ve güzel zaman geçireceğime ben yanımdaki 14 kişi ile otelde film çekiyorum.  

Ben genelde bu tür toplantılarda tüm boş zamanlarımı odamda ya film seyrederek ya da kitap okuyarak geçiririm. Uyku da illaki olan başka bir önemli aktivitemdir. Geçen sene böyle olmamıştı, bu sene de öyle olmadı. Önce bir güzel masaj yaptırttım. Sonrasında ise sauna, Fin ve Türk Hamamı ve kese derken odaya kendimi zor attım. Amacım ise belliydi, içimdeki toksinlerden kurtulmak. Kurtuldum da. Sinsi yorgunluk iyiden iyiye azalmıştı. Bir ara hatta iyileştim bile diye düşündüm.  Ama akşam tek kelime ile kötü geçti. Isıtıcı nedeniyle burnum iyiden iyiye kurudu. Nefesi bile zor alır oldum. Akşam hemen hemen hiç uyuyamadım. Sözde tüm akşam dinlenecek ve keyif yapacaktım. Olmadı hatta tam tersine evimi hiç bu kadar aramamıştım.

Toplantı geçen sene oldukça ve hatta anlamsızca sert geçmişti. Bu kez öyle olmadı. Olması gerektiği gibi motivasyon ağırlıklı bir toplantı oldu. Hani bıraksalar koşa koşa İstanbul’a gelip çalışmaya başlayacağız, o kadar dolduk.

İçimdeki bu doluluğu yine sauna, Fin hamamı ile azaltmaya çalıştım. Gala yemeği yine olması gerektiği gibi güzeldi. Gece için hiç bir fedakarlıktan kaçınılmamıştı. Bir çok ünlü kişi bize şarkılar, türküler söylediler. Ben yine çok geç saate kalmadan odamın yolunu tutup bavulumu topladım ve yapılacak en güzel şeyi yaptım: Yatıp güzelce uyudum. Ancak yine bir kaç saat sonra nefes alamayarak uyandım. Isıtıcıyı kapadım ve ancak sonrasında soğuk ama kuru olmayan bir odada bir kaç saat daha uyumayı başarabildim. Sabah hasta, yorgun, nezle ve kırmızı bir burun ile uyandım. Bir an önce eve gidip iyileşmeliydim.  

Dönüşümle beraber oğlumu kucağıma alıp, eşime sarıldım. Zaman hastalıkları geçirme, suratları güldürme ve eve huzuru getirme zamanıydı. Görevimi hem de nasıl severek yapmanın mutluluğu içerisinde hemen görevime başladım.

Daha eşim de ben de bir çok seyahatlere gitmek zorunda kalacağız. Kimisi eğlenceli kimisi zor geçecek. Bazen bir kaç gün, bazen daha uzun ayrı kalacağız. Ama her defasında hem çok özleyeceğiz ve hem de çok özleneceğiz. Ayrılıklarımız hep buruk, kavuşmalarımız hep mutluluk dolu olacak. Biz bir aileyiz, birbiriyle kenetlenmiş mutlu bir aile. Umarım, dilerim ve biliyorum hep öyle de kalacağız.

0 yorum:

Yorum Gönder