Bu Blogda Ara

27 Mart 2013 Çarşamba

Bir deneyimin hikayesi 3


Evrendeki kişisel noktam: ilk nefesim

Geçenlerde bir arkadaşın sorduğu ve benim cevaplayamadığım bir konu hakkında araştırma yaparken kendimi Kabalistik astroloji kavramını okurken buldum. Oldukça ilginç ve çekici bir konu olduğundan bir süre bu konudan ayrılamadım. Çok derine inmeyeceğim ama bahsetmeden de geçemeyeceğim. Öncelikle hemen belirtmeliyim ki Kabalistik astroloji bilinen en eski ve en yaygın astronomi uygulamalarından biri kabul edilmekte. Yani aslında büyücülük ve falcılıktan bilime terfi edilmişse bu disiplin bunda Kabalacıların etkisi büyüktür. Kabalistik astrolojiye göre her birimiz spirituel gelişimimiz için en doğru yerde ve zamanda doğduk. Hayattaki amacımız ise bu akıma göre ruhsal gelişime ve Tanrısal Işığın bir parçası olabilmektir.İşte doğru yer ve zamanda doğarak özgür iradelerimizle potansiyelimizi tam olarak kullanarak bu ışığa ulaşmak gerekmektedir. Geleneksel Astrolojiden farklı olarak Kabalistik Astrolojinin amacı horoskoplar yardımıyla şanslı ve şansız dönemlerimizi paylaşmak değil, evrenin etkilerinin üstesinden gelmek ve hayatlarımızın akışını kontrol altında tutmayı, kaderlerimizin efendisi olabilmeyi öğretmektir. İlk nefes aldığımız o mucizevi andan itibaren mensubu olduğumuz burcun olumlu ve olumsuz özelliklerini alırız. Ama burada burç özellikleri kişiliğimizin nedeni değil bir sonucudur. Bu hayata kadar geliştiremediğimiz özelliklerimizi geliştirebilmemiz ve ışığa biraz daha yaklaşabilmemiz için bize yardımcı olan bir mekanizma gibidir burçlar. Amaç geliştirmemiz gereken özelliklerimizi geliştirebilemek için bu özelliklerin hüküm sürdüğü burçta doğmaktır. İlginç bir teori değil mi? Bu konu ile karşılaşmak benim için açıkçası Astroloji farkındalığı için varan 1 oldu.

Sonra bir gün eşim durup dururken bana bir mesaj gönderdi. Mesaj bir astroloji uzmanının birkaç twitinden oluşan bir screenshot’tı. Belki inanmayacaksınız ama yazdıkları tam da o sıralar hem de çok yoğun olarak hissettiğim duygu ve düşüncelerimdi. Bu mesaj benim için varan 2 oldu.

Ben de oturdum ve araştırmalara başladım. Doğal olarak kendi burcum ile ilgili bir çok araştırma okudum. Bir de baktım ki bugüne kadar pek de yüzüne bakmadığım bu bilim dalı meğer aslında bir çok şeyler söylemekte ve başıma gelen bir çok şeye cevap üretebilmekteymiş. Sorun ben de değil yıldız ve gezegenlerdeymiş. Ahh bir yakalarsam şu Merkür’ü ona edeceğimi biliyorum ama ... Sonra araştırmaları kişiselleştirmenin gizemi ve cevapları hem de bir hayli arttıracağını öğrendim. Hayatı ilk olarak içime çektiğim anı tespit edip bir bilir kişiye gidebilirsem hayatımla ilgili bir çok soruya cevap bulabileceğimi öğrendim. Zaman malum hızla akıp gitmekte. Bu modaya güneş, dünya, ay ve yıldızlar da uymakta üstelik. İşleri güçleri yok akıp giden zaman içerisinde sürekli yer değiştirip duruyorlar. Sırf bunlar mı bunları barındıran Samanyolu da yine yer değiştirmekte. Balık baştan kokar tabii. Önemli olan bu sürekli akan mekanizmada doğru bir kişisel nokta bulabilmek. İşte doğum saati ve yeri bu işe yaramakta.

Ben de hemen kalkıp annemle babamın yanına gittim. Hummalı bir düşünme seansından sonra doğum saatim konusunda bir fikir birliğine varıldı. Gerisi çok daha kolay gelişti. Eşim hemen bu işlerde iyi olarak kabul edilen bir uzmandan randevu aldı. Bir önceki akşam oldukça zor geçti. Heyecan zirvedeydi. Sorulacak sorular tespit edildi. Dünyanın parası verilecekti ve azami fayda sağlanmalı, mümkün olduğunca cevap alınmalıydı. Sanki hayatın anlamını öğrenmeye gidiyorduk. Ertesi gün eşimle beraber bu uzmanın yanına girmek için yola koyulduk. Arabamızı park ettik ve seansın yapılacağı evi bulduk. Evin iki bloğu vardı. İlk denediğimiz bloğun isim listesinde şansa bizim patronun soyadını taşıyan bir kişi de oturmaktaydı. Ben de bak bilmem kim burada oturuyormuş dedim. Meğer adamın penceresi açıkmış ve bizi duymuş. Buyrun ne vardı demez mi ? Ben adama cevap verecek iken eşim başladı söylenmeye. Böyle şeyler de hep seni bulur .... ben eşimi dinlemeyi bırakmış adama uzmanın adını söylemeye başlamıştım bile. İlginçtir adam yan blok dedi ve konuşma bitti. Oysaki konuşma adamın adının söylenmesi ile başlamıştı. Neden sustu, iyi de kardeşim benim adımı söylememiş miydin neden demedi hiç bir fikrim yok. Biz apartmanın bahçesinden yan bloğa doğru ilerlemeye başladık. Önden eşim gidiyor ve ben de arkasından onu takip ediyorum. Zaten genelde de hep böyle olur. O önden gider ve ben de onu takip ederim. Birden bir köpek havlaması duyduk. Serde erkeklik var ya ilerlemeye devam ettik. Köşeyi dönmesi ile eşimim yeniden bana döndü. Beti benzi atmıştı derler ya durum o hal. Köpek bağlı değil sözü ile aramızdaki konuşma bir anda bitti ve biz patronun sözde akrabasına doğru koşmaya başladık. Onunla konuşacaklarımız daha bitmemişti. Ben bir ara daha hızla kaçıp kendimi kurtarmayı düşündümse de eşimin bunu yıllarca unutmayıp yüzüme kakma riskini göze alamadığımdan ısırılma riskini göze aldım. Oysaki köpek yalnızca havlamış, yerinden bile kıpırdamamıştı. Havlaması bize yetmişti. Eminim bunlar da ne korkaklar, yerimden bile kalkmaya gerek olmadı diye düşünmüştür içinden. Belki de sonraki havlamaları havlama değil gülme idi bilemiyorum.

Biz iki korkak uzmanın asistanını aradık. Geldiğimizi ama korktuğumuzdan giremediğimizi belirttik. Sağ olsun kendisi bizlere oldukça yardımcı oldu. Göze göze gelmezseniz bir şey yapmaz!!!!! Ben de pencereden şimdi bakıyorum!!!!! Peki ya istemeden göz göze gelirsek?? Gerçekten de bir kaç saniye sonra 1.katın penceresi açıldı ve bir bayan köpek ile konuşmaya başladı. Biz de göz göze gelmekten kaçınaraktan ve sürekli penceredeki bayanla konuşmaya çalışaraktan (sözde köpeğe onu tanıdığımızı göstereceğiz ya) oldukça yavaş hareket ederek binaya girmeyi başardık. Zafer artık bizimdi. Gerisi hem de çok kolay olacaktı. Kedilerin fink attığı bir eve giriş yaptık. Kısa bir süre sonra bir odaya davet edildim. Görüşme tek tek yapılacaktı. Eşim oyun dışı kalmıştı. Peki ama nasıl dışarı çıkacaktı? Vahşi ve acımasız köpek onu orada bekliyor olacaktı. Üstelik yanında ben de olmayacaktım. Neyse efendim bir güzel ben bir şeyler atıştırayım dedi ve gözden kayboldu. Uzman bayan benim doğum tarihi ve yerimi sordu. Sonra doğum saatimi sordu. Sürekli hareket eden evrende benim kişisel doğru noktama erişip üzerinde onlarca sembol bulunan bir dairenin çıktısını aldı ve başladı konuşmaya.

Neler mi bildi? Sizin için sıralayayım. Ama öncesinde yinelemek istiyorum yalnızca doğduğum tarih ve saati ve yeri kendisiyle paylaştım. Başka ağzımı açmadım.

Mühendis olduğumu, çocuğum olduğumu ve çocuğumun yaklaşık doğum tarihini, yakın zamanda 10 kilonun üzerinde kilo verdiğimi, eşimin doğum sonrası yaşadığı sıkıntıları, evdeki kadınların çok güçlü olduğunu ve tatlı tatlı kapıştıklarını, son bir kaç yılımın ne kadar da zorlayıcı olduğunu, son 6 ayımın nasıl da kaos içinde geçtiğini, iş değiştirdiğimi, ve işimi sevdiğimi hepsini bildi. Bunlar dışında beni benden daha iyi tanıyor gibiydi. Karakterimi, duygu ve düşüncelerimi olduğu gibi ortaya bir serdi ki kendimi bir an çıplak gibi hissettim. Yaklaşık bir buçuk saat boyunca benden konuştuk, beni bana anlattı durdu. Sürekli beni çekiştirip, dedikodumu yaptı, üstelik ben hemen yanı başındayken. Pes doğrusu. Bunlar dışında geleceğe ilişkin fırsatların olabileceği, hayatımın olumlu yönde hareket etmeye başlayacağı dönem ve zamanları da söylemedi değil hani. Bol bol not tuttum. Fazla konuşmadım, konuşamadım, konuşturulmadım. Soru bile pek soramadım. Oysaki o kadar hazırlanmış, bir çok soru türetmiştim. Gerek kalmadı açıkçası. Leb demeden ne Çorum kaldı ne ahalisi.

Görüşme sonrasında bir hayli rahatladım. Rahatlamamın başlıca sebebi ise Kabalistik astroloji ile Geleneksel astrolojinin ortak noktasını görmemdi. Başıma gelenlerin mutlak surette bir nedeni vardı. Bir süreç insan hayatında yaşanıyordu. İnişler, çıkışlar, başarı ve başarısızlıklar tabii ki vardı ve hep de olacaklardı. Önemli olan gelişimdi, önemli olan her hayırda bir şer ve her şerde bir hayır olmasıydı ve yine önemli olan ister kişisel çaba olsun, ister ruhani güçler, ister yıldızların hareketleri, bir şekilde hayatın sizi hep bir sonraki faz için hazırlamasıydı. Bu döngü ilk nefes alışınız ile başlayıp son nefsinize kadar da devam etmekteydi. Yapabilecek çok fazla bir şeyiniz yok. İşte bu nedenle rahatladım, işte bu nedenle kendime çok misyonlar yüklemek yerine içinde bulunduğum sürecin tadını çıkarmaya başladım. Son bir kaç gündür de çıkarmaya devam ediyorum.Ben istesem de istemesem de her geçen gün biraz daha gelişiyorum. Olumsuz başıma gelen her bir olay ise yalnızca benim biraz daha gelişebilmem için.

Bugün eşimle görüştüm ve onu kendisinin de randevu alması konusunda  ikna ettim. Aslında bence ikna olacağı vardı yoksa o benim konuşmamla pek ikna olmaz. Gidip görüşmesini istiyorum çünkü onun da benim gibi rahatlamasını istiyorum.

Benim adıma ilginç ve bir o kadar da gizemli bir deneyimdi. Tamam özgür irademle hayatıma yöne verebiliyorum ama gittiğim hangi yön olur ise olsun olumsuzluklardan arınacağım bir çaba içerisinde bulacağım kendimi. Bundan kaçış yok, o halde keyif almaya çalışmak en yerinde karar olacaktır. Ben böyle düşünmeyi tercih ediyorum. Sizin nasıl düşüneceğinize yine sizler karar vereceksiniz . Çünkü sizler kendi hayatlarınızın efendilerisiniz. Yolculuğunuzda sizlere başarılar ve esenlikler dilerim.




0 yorum:

Yorum Gönder