Bu Blogda Ara

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Tasarlanmış bir imparatorluk: Amerika Birleşik Devletleri 3


11 Eylül vakası ve Ahhh ekonomi vahh ekonomi 

Heybesinde Amerikalı siyaset bilimcisi, dünyanın önde gelen özel istihbarat firması Stratfor kurucusu ve CEO’su, medya uzmanı, ulusal güvenlik, jeopolitik ve istihbarat üzerine yazılmış sayısız makalenin araştırmacı-yazarı gibi birçok sıfat bulunduran büyük düşünür, usta kalem, filozof ve kahin bu abimize göre gelecek on yılı iki olay şekillendirecek: Eski başkan Bush’un 11 Eylül’e verdiği karşılık ve 2008 yılının mali paniği.

Kitabında mali krizle başlamış olduğundan bu sırayı ben de bozmayacağım...

Her ticaret devrinin sonu bir çöküştür ve genelde hep bir sektör buna öncülük eder. Clinton’ın yükselişi 2000’de internet balonu patladığında sona erdi; Reagan’ın 1980’lerdeki yükselişi tasarruf ve kredilerin çökmesiyle gösterişli bir şekilde bitti. Bu şekilde bakarsak 2008’de olanlarda sıra dışı bir şey olmadığını görürüz. 3 örnek ve dünyayı sarsan krizde ustalıklı bir çıkarım. Yazarı usta yapan da bu zaten..

Konu ekonomi, sıkıcı ve dikkat isteyen bir konu. Araya girip dikkat dağıtmamak için bir süre kalemimi yazara bırakıyorum:

Böyle yükseliş ve çöküşlerin nedenleri basit. Ekonomi büyürken çabucak tüketebileceğinden fazla para yaratır. Ev, hisse senedi veya bono gibi yatırımları takiben para fazlası olunca arz ve talep kendini gösterir, fiyatlar artar, faizler düşer. Sonunda fiyatlar mantıksız bir seviyeye ulaşır ve sonra da çöker.

Modern kapitalizm ortaya çıktığından beri bu defalarca tekrarlandı. Para ne de olsa devletin icat ettiği bir oyundur. ABD Merkez Bankası istediği kadar para basabilir ve bununla hükümet borcu satın alabilir. 11 Eylül’ün ardından ABD Merkez Bankası bunu yaptı. Bush hükümeti, teröre karşı savaşı karşılamak için vergileri yükseltmek istemedi ve Merkez Bankası temel olarak hükümete borç verip savaşı finanse ederek hükümete destek oldu. Sonuçta kimse savaşın ekonomik etkilerini en azından hemen hissetmedi. 

2008 çöküşünde etkili olan başka bir konu ekonominin belirli bir bölümüne, oturmaya elverişli ev pazarına akan ucuz paraydı. Hükümet programları şahısları ev almaları için yüreklendirdi ve bu dönemde böylesi bir teşvik nüfusunun daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir kısmına yayıldı.

Ucuz para daha çok insanın ev almasına imkan tanırken talep arttı, bu da 2001 yılında ev fiyatlarının füze gibi fırlaması anlamına geliyordu. 2004 yılından sonra yükseliş daha da hızlandı. Doruk, beş yıllık değişken mortgage oranlarının icadıyla geldi. Böylece, insanların genellikle daire kirasından ucuz aylık ödemelerle ev satın almalarına imkan tanındı.

Ama 2005’te gerçek, yüzünü göstermeye başladı. Normal zamanda asla kredi için uygun bulunmayacak ev sahipleri ödemeleri aksatmaya başladılar ve evler zorunlu satış veya hacizle pazara gelmeye başlayınca yükseleceğine güvenilen fiyatlar düşmeye başladı. 2007 yılına gelindiğinde 2005’te başlamış olan yumuşak düşüş, hezimete dönüştü.  Borçlarını ödemeyi başaramayınca bu büyük oyuncular iflas ettiler. Ayrıca bu sözde muhafazakar yatırımları alan birçok insan, banka tarafından verilen ticari senetler de dahil olmak üzere, başka ülkelerde olduğu için, bütün küresel sistem çöktü.

Hakkını yememek lazım. Bence gayet de güzel özetlemiş olanları. Çıkarım ise özetten çok daha güzel ve bence bir o kadar etkileyici. Friedman’a göre 2008 krizinin gelecek on yıla en anlamlı etkisi ekonomik anlamda olmayacak. Bu etki kendini, jeopolitik ve politik olarak gösterecek.

Yazara göre 2008 mali krizi, tüm ülkelerin ulusal egemenliklerinin ne kadar önemli olduğunun ülkeler tarafından anlaşılmasını sağlamış bir kriz olmuş. Hani bir musibet bin nasihattan iyidir derler ya büyüklerimiz, ne kadar da haklılar. Söz konusu kriz sonrası, kendi mali sistemini ve parasını kontrol etmeyen/edemeyen bir ülkenin, başka ülkelerin hareketlerine karşı ne kadar da savunmasız kaldıkları/kalacakları anlaşılmış. Bu bilinç çok doğal olarak Avrupa Birliği  gibi birliktelikleri de sevecen ve zararsız olmaktan çıkarmış olmakta.

Gelecek on yılda trend, sınırlı ekonomik egemenlikten yükselen ekonomik milliyetçiliğe yönelecek. Önümüzdeki on yıl bereketli olmayacak ve hem kişisel hayatı hem de politik sistemi zorlayacak. Ama temel dünya düzenini fazla değiştirmeyecek ve Birleşik Devletler egemen güç olarak kalmaya devam edecek.

Bir sonraki yazı artık çok daha günlük olayları ilgilendiren bir yazı olacak. Çok daha yakın geçmiş ve geleceğimizle ilgili olacak. Odağında güç dengesi olmak kaydıyla çok daha yakın bölgeleri konuşuyor olacağız. Amerikanın tüm dengesini ve sinirlerini bozan, psikolojisini ve stratejisini değiştiren 11 Eylül yine konular içerisinde olacak. İçinde İran olacak, Irak olacak. Kısacası Ortadoğu üzerine konuşacağız.

Bölgenin tarihsel derinliği, zenginliği ve öneminden önümüzdeki on yılda yine başrolü oynayacağını çok rahat söyleyebilirim. Amacım bir yazı ile sınırlı kalmak ama baktım toparlayamıyorum iki yazıya da çıkarabilirim. Şimdiden haberiniz olsun.

0 yorum:

Yorum Gönder