Bu Blogda Ara

29 Haziran 2015 Pazartesi

Bir dönüşümün hazin dolu hikayesi 4


Sakin ve huzurlu bir liman: Aktif kadercilik

Bir önceki yazımın sonlarına doğru içinde bulunduğum durumu anlatmıştım; sonrasındaki bir dönem kah meleklerle konuştum, kah reiki yapıp durdum kah dilekler tutup gerçekleşmesi için çeşitli ritüelleri uyguladım. Günlük olumlama cümlelerimden ve NLP uygulamlarımdan sıkılsam da asla ve zinhar hiç vazgeçmedim. Yetmedi Nefes kursuna gittim. Kurs da kesmedi, nefes ile ilgili özel kişisel seanslara katıldım. Tüm bunlar başarısız geçti demeyeyim de daha çok amaçladığım şeylere bu tekniklerle ulaşamadım. Yani anlayacağınız huzur bulmam konusunda değişen çok bir şey olmadı. Hatta tam tersi batışım devam etti. Dibinde dibi varmış dedirtecek şekilde düşüşüm devam etti. Hayatım günden güne içinden çıkılmaz bir hal almaya başlamıştı.

Peki neler mi oluyordu? Neye el atsam kuruyordu. Ne ile uğraşsam zarar ediyordum. İkili ilişkilerde sıkıntılar yaşıyor, günden güne kendime olan sevgim de saygım azalıyordu.

Yok bu gidişin bir son bulması gerekiyordu dedim ve çözüm olarak kurşun döktürmenin en iyi yol olduğuna karar verdim. Başladık araştırmalara. Ona sorduk, buna sorduk ve sonuçta koskoca İstanbul’da bize kurşun dökecek kimseyi bulamadık. Ekmek yok pasta var misali, kurşuncu teyze bulamadık biz de feng shuici teyze(ler) bulduk. Geldiler eve, ölçtüler, biçtiler. Kafa kafaya verip düşündüler ve bizim için en iyi olana karar verdiler. Bir plan çizdiler ki valla paralarını hak ettiler. Bugüne kadar para verip de en azından somut bir şekilde karşılığını aldığım tek teknikti. Bir plan ki belki 3-4 saatimizi harcadık anlamak ve uygulamak için. Tabii ki doğal olarak dünyanın parasını verdik. Üstelik yalnızca danışman teyzelerine de değil, sonrasında aldığımız bir ton kişisel ve ev takılarına. Üstelik az parada vermedik hani bu birbirinden değerli eşyalara, belki teyzelere verdiğimizden daha fazlasını bizleri kötü enerjilerden koruyacak mallar için verdik. Evimiz karnaval yeri gibi oldu. Bugün evimizin herbir köşesinden bir şeyler sarkmakta ve enerjinin sorunsuz bir şekilde akması sağlanmış durumdadır. Evde huzur tavan yapıyor anlayacağınız.

Kuşun döktürecek birini bulsak oldukça ekonomik olarak sorunumuzu çözdüğümüzü sanacakken çözecekken kendimizi türlü türlü oyunlar oynarken bulduk. Mesela evdeki bazı köşeler gösterildi ve karar verirken buralara bakmam söylendi. Açık klozet zinhar yasak, iyi enerjiyi çekermiş. Sen misin bunu öğrenen, çocuğun peşinden klozeti kapatmak için koşar olduk. Evin belli köşelerini oradaki pozitif enerjiyi aktive edebilmek adına sürekli aydınlatır olduk. Merak etmeyin hemen tasarruflu ampuller aldık bu noktalar için. Beğenerek aldığımız güzelim çiçeğimiz beğenilmedi mesela ve evimizden acımasızca gönderildi. Adaçayı yakarak kötü enerjileri kovduk evimizden. Sirkeli sular ile sildik her bir yeri. İş yerinde bile karşıma güney yönünü almamam gerektiğinden masamın yerini değiştirdim. Bana iyi geleceği söylenen taş elimde siyah renkleri tercih eden ben kendimi yeşil renk kazak ararken buldum. Ve aslını isterseniz daha bunlar gibi nice şeyler yapmaya başladık. Asmakla, klozeti kapamakla işler istediğimiz gibi gidecek, enerji sorunsuz akacak diye düşündük. Keşke herşey para ile veya bir kaç danışman ve bir kaç parça eşya ile çözülebiliyor olsaydı. Unutmadan bu feng de en az 5000 yıllık kadim bir uygulama imiş. Biz de hem çaresizlikten ve hem de bir bildikleri vardır bu 5000 sene boyunca bu işe gönül verenlerin dedik ve bu güzide tekniği de uyguladık anlayacağınız.

Yok kardeşim bu teknik de işimize yaramadı. Sorunlar çığ gibi aratarak devam etti. Biz o kadar enerjinin akışı için uğraşalım o bize bir gram fayda sağlamasın. Başlarım böyle tekniğe ...

Yahu kardeşim bir faydasını göremedim işte. Yeminle söylüyorum bugüne kadar uyguladığım tekniklerin hiçbiri işe yaramadı. Hepsini mi salakça ve özensiz yaptım? Öyle şeyler gördüm ki, öyle inananlar ve bu inananlardan dünyaları götürenler, anlatsam şaşarsınız. Yeminle söylüyorum ben yapanlar adına utandığımdan yazamıyorum ki raflarda nice kitapları satılıyor. Hadi, ben fayda görmedim, hayır faydasını gören birini de tanımadım. Eğitmenler hariç, onlar iyi kazanıyorlar tabii ki. Rahatlama tabii ki oluyor günün sonunda kendinle baş başa kalıyorsun ama rahatlama dışında tek bir faydasını gören var mı? 

Başka neler mi yaptım?

Neler yaptım neler. Bende hikaye bol. Aktardan yedi dükkan süprüntüsü denen bir bitkiler karışımı aldım. Tavada bunları yakıp elimde tava oda oda dolaştım. Nazarlar, kötü enerji ve keyfimizi kaçırmaya neden olan ne varsa evden kovulmalıydı ve bu karışımın dumanı bunun için bire birmiş. Üzerimin ve evin kokması dışında bir faydasını! çok görmedim açıkçası.

Sonrasında astroloji ile ilgilenmem başladı. O teknik atlanmamlıydı. Ben de zaten atlamadım. Şimdi dönüp baktığımda yine akla en yatkın olanı bu teknikti. Önce Kabalistik astrolojiyle ilgilendim. Büyücülük ve falcılıktan bilime terfi edilmişse bu disiplin, bunda Kabalacıların etkisi büyüktür.

Kabalistik astrolojiye göre her birimiz spirituel gelişimimiz için en doğru yerde ve zamanda doğduk. Hayattaki amacımız ise bu akıma göre ruhsal gelişime ve Tanrısal Işığın bir parçası olabilmekti.İşte doğru yer ve zamanda doğarak özgür iradelerimizle potansiyelimizi tam olarak kullanarak bu ışığa ulaşmak gerekmekteydi. Geleneksel Astrolojiden farklı olarak Kabalistik Astrolojinin amacı horoskoplar yardımıyla şanslı ve şansız dönemlerimizi paylaşmak değil, evrenin etkilerinin üstesinden gelmek ve hayatlarımızın akışını kontrol altında tutmayı, kaderlerimizin efendisi olabilmeyi öğretmekti. İlk nefes aldığımız o mucizevi andan itibaren mensubu olduğumuz burcun olumlu ve olumsuz özelliklerini alırız. Ama burada burç özellikleri kişiliğimizin nedeni değil bir sonucudur. Bu hayata kadar geliştiremediğimiz özelliklerimizi geliştirebilmemiz ve ışığa biraz daha yaklaşabilmemiz için bize yardımcı olan bir mekanizma gibidir burçlar. Amaç geliştirmemiz gereken özelliklerimizi geliştirebilemek için bu özelliklerin hüküm sürdüğü burçta doğmaktır. İlginç bir teori değil mi? Babacım ilginç olmasına bile gerek yoktu. Farklıydı ve ihtiyacım vardı ve ben de ilgilendim. Hoşuma da gitti. Sonrasındaki durak doğal olarak geleneksel astrolojiydi.

Kabalistik astroloji ile Geleneksel astrolojinin ortak noktası başıma gelenlerin mutlak surette bir nedeninin oldu idi. Bir süreç insan hayatında yaşanıyordu. İnişler, çıkışlar, başarı ve başarısızlıklar tabii ki vardı ve hep de olacaklardı. Önemli olan gelişimdi, önemli olan her hayırda bir şer ve her şerde bir hayır olmasıydı ve yine önemli olan ister kişisel çaba olsun, ister ruhani güçler, ister yıldızların hareketleri, bir şekilde hayatın sizi hep bir sonraki faz için hazırlamasıydı. Bu döngü ilk nefes alışınız ile başlayıp son nefsinize kadar da devam etmekteydi. Yapabilecek çok fazla bir şeyiniz yok.

İşte bu düşünce tarzı beni rahatlatmaya başlamıştı. Yine bu nedenle kendime çok misyonlar yüklemek yerine içinde bulunduğum sürecin tadını çıkarmam gerektiğini düşünmeye başlamıştım. Her şeyi kendi omuzlarıma yüklemek ve bu yükleri taşımama rağmen başarıya ulaşamak beni her geçen gün biraza yıpratıyordu. Aslında ben istesem de istemesem de her geçen gün biraz daha gelişiyordum. Olumsuz başıma gelen her bir olay ise yalnızca benim biraz daha gelişebilmem içindi. Kontrol ben de değildi, hiç olmamıştı. Patron ben değildim. Hatta patronluk konusunda esamem bile okunmuyordu. Bunu yavaş yavaş anlamaya başlamıştım.

Irmakların bir hızları vardır ve doğasından daha hızlı akıtamazsınız. Yani her şeyin kendine uygun zamanda gerçekleşmesi gerekiyordu ve bu gerçeği benim anlamam için çok para harcam ve nice tekniği başarısızca uygulamam gerekiyordu. Yüzleşmek gerekiyor. Yok efendim kendi kaderimin efendisiymişim yok küçük tanrılarmışız. Evet özgür irade tabii ki var ama gelecek için istekler konusunda var. Sen isteyeceksin, duanı edeceksin ama gerisine karışmayacaksın. Kabul edelim ya da etmeyelim patron bizler değiliz.

Hayatlarımızda tesadüflere yer yoktur. Hepimizin dünyaya gelişlerinin bir nedeni vardır ve tüm başımıza gelenler bu nedenler içindir. Yani aslında başımıza gelen iyi kötü her şeyin bir nedeni vardır ve bizim en yüksek hayrımızadır. Ne yaşandıysa, yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır, dersimizi alalım ve ilerleyelim. Hayatımızda karşılaştığımız her olay, bizim için en mükemmel olandır. Bu nedenle ne geçmişle, pişmanlıklarınla ya da zaferlerinle zaman kaybet ne gelecek için endişelen. Günü yaşa, tadını çıkar, kendine iyi bak ve tüm kalbinle sev.

Neden ben” yerine “Ne öğrenebilirim” sorusunu sor her bir defasında. Hayatındaki her gün bir hediye, kıymetini bil.

Hayatın anlamını hepimiz öyle ya da böyle aramaktayız. Şanslı olanlarımız heyecan verici ipuçları bulurken bazılarımız kısa sürede aramaktan vazgeçebilmekteyiz. Bana göre hayatın anlamı insanın kendisiyle tam anlamıyla barışık bir hayat yaşaması. Barışma çabalarım ve bu uğurdaki yolculuklarım halen devam etmektedir ve hep edecektir. Bu sıralar sığınacak güzel, sakin ve huzurlu bir liman bulmuş gibiyim. Ben aktif bir kaderciyim. İyi yolda olduğumu yaşadığım tüm olumsuzluklardan sonra biliyorum. Bir gün biliyorum, kendimle karşılıklı gelip, gözlerimizin taa içlerine bakıp, huzur, mutluluk ve özgürlük hisleriyle dolu olarak kadeh tokuşturacağız. Sizlere de bu keyifli ve öğretici yolculukta içten başarılar dilerim ...





0 yorum:

Yorum Gönder