Bu Blogda Ara

15 Ekim 2012 Pazartesi

Çocuklarımız için birer test alanı olan parklar ve bizler


Bir Pazar öğleden öncesi. Oğlum ve eşimle gitmiş olduğumuz parkta bir yandan kahvemi içiyor, bir yandan oğlumla ilgileniyor ve bir yandan da etrafı izliyorum. Eşim sanki hiçççç bizle değilmiş gibi çoktan kitabına dalıp gitmiş. Orta yaşını az geçmiş bir büyük anne biricik torununu salıncakta sallıyor. Sonbahara girmiş olmamıza rağmen şanslıyız hava oldukça güzel. Hani sanki yaz unutmuş gitmeyi, bizle beraber olmaktan mutlu. Bir günü daha bizle geçirmek için tüm gücüyle direniyor ve dahası başarıyor da. Suratında bir tebessüm, zaman zaman ufak kelimelerle torunuyla konuşuyor büyük anne. Az önce de torununu büyük bir mutlulukla kaydıraktan kaydırmış. Görevini yapmış olmanın o haklı gurur ifadesi hala yüzünde. Tahterevalli ise maalesef olmamış. Nasıl olabilirdi ki? Hem çocuğun güvenliğini sağla ve hem de bana bile artık zor gelmeye başlamış fiziksel hareketi tamam denilene kadar yapmaya devam et. Torun da zaten fazla ısrar etmemiş, salıncağa doğru yönelmiş. Hemen yanlarında ise bir baba tatlı mı tatlı kızını suratındaki tarifsiz mutluluk ifadesiyle sallamakta. Aralarında bir konuşma yok. Kız sallanmaktan, baba sallamaktan mutlu. Arka taraflarda ise bir anne ise çocuğu ile kum havuzunda oynamakta. Beraber kovayı doldurup sonra boşaltıyorlar. Anlamsız, rutin ama kesinlikle keyifli. Çocuğun suratından bu kolayca anlaşılmakta. Önemli olan zaten de bu değil mi? Bu arada panik olmayın, korkulacak bir durum yok. Kum hem de çok özel bir kum, kontrol edilmiş strelize kum. Evet evet yanlış okumadınız; strelize edilmiş bir kum. Ne demekse! Ya da niye bu kadar önemliyse! Tellerle çevrili, hapishaneyi andıran kum havuzunun hemen girişine koskocaman bir tabela ile kumun bu özelliği koca koca harflerle herkese duyurulmuş. İçimiz rahat etti tabii. Çok şükür kumumuz da strelize, daha ne olsun. Biz mi ne yapıyoruz? Eşimin ne yaptığı aslında çoktan belli. Ben ise dediğim gibi oğlumuzun hemen başında tırmanmasına, sallanmasına, kaymasına, atlamasına yardım ediyorum. Sahi aslında bizler ne yapıyoruz?
  
Sosyalleşme olması gerekli bir ortamda çocuklarımızın dibinden ayrılmıyoruz, ayrılamıyoruz. Çoğu kere korkudan, bazen de kişisel tatminden. Tek başlarına kaymalarına, sallanmalarına ve hatta başka çocuklarla oynamalarına izin vermiyoruz, veremiyoruz. Hep yanı başlarındayız. Onları tehlikelerden koruyacağız ya... Tehlike de korkunç ve tehlikeli başka çocuklar. Kovamızı almaya çalışan o sevimsiz sümüklü çocuktan kovamızı koruyup oğlumuzun eline tutuşturacağız. Salıncağa önce bizim çocuğumuzun binmesini sağlayacağız. Düşünsenize salıncağı kapmış olmanın zafer anını. Paha biçilmez! Tabii tahterevallideki arkadaşları da biz olacağız, bundan daha doğal ne olabilir ki. Kendi çocukluğumu hatırlıyorum ve benim zamanımın parklarını. Doğruya doğru bu kadar çeşit yoktu, hatta bu kadar renkli de değillerdi ama bu kadar ebeveyn de yoktu. Bolca oynayabileceğim çocuk vardı mesela. Aralarında beni itenler de olurdu zaman zaman ama beraber oynamaktan büyük keyif aldıklarım da. Top oynardık ve deli gibi koşardık. Düşerdik, dizimiz kanardı. Tükürüklerimle kumları veya kanayan yarayı temizlerdim. Sonra hadi yeniden oynamaya ve koşmaya. Susadığımızda hiç tanımadığımız evlerin kapısını çalıp su isterdik. Hep de bir su veren olurdu. Karnımız acıktığında babaanneme gider peynirli ve vişne reçelli ekmek alır yine sokakta arkadaşlarımın yanında yerimi alırdım. Sahi ya benim sokakta aralarında bir yerim vardı. Benim sokakta edindiğim ve zaman geçirmekten büyük keyif aldığım arkadaşlarım vardı. Yaşım da çok değil oğlumun yaşının en fazla bir ya da iki yaş fazlası idi. Ben bir iki sonra sonra oğlumun bunları yapabileceğini düşünemiyorum bile. Hata ben de mi? Evet ben de tabii ki ve diğer velilerde. Ortam tabii ki eskisi gibi değil. Sokaklar artık eskisi kadar oynanası ve çocuklarımızı salınası yerler hiç değil ama hiç olmazsa onları parklarda yalnız bırakalım. Ben demiyorum parka bırakıp evlerimize geri dönelim. Zaten desem de yapar mısınız ki? Sizi geçtim ben yapar mıyım hiç? Ama işte bir şeyler de yapmamız gerekiyor artık.  Bırakalım da sosyalleşsinler. Bırakalım da diğer çocuklarla oynasınlar bizler yerine. Bırakalım da gerekirse kavga etsinler ama öğrenebilsinler beraber oynayabilmeyi. Oğlum beraber oynayalım mı diye sorduğunda garip garip suratına bakıyorlar ve annelerinin, babalarının arkasına kaçıyorlar. Ben de bizimkisi pek bir sosyal, kusura bakmayın diyorum her defasında. Oysaki yalnızca sınıf arkadaşlarıyla oynamak değil, hiç tanımadığı biriyle de oynamayı başarabilmeli çocuklarımız. Çocuklarımızı parka götürmek ebeveynleri olarak kişisel tatmin araçlarımız olmamalı.

Unutmamamız gereken başka bir nokta ise onları ömür boyunca koruyamayacak olduğumuz gerçeği. Kendi kendilerini koruyabilmeyi ve dahası ifade edebilmeyi öğrenebilmeleri gerekiyor. Bunun için ise en önemli yerler de bence parklar. Okullar da belki sayılabilir ama oradaki durum çok daha farklı, çok daha izole ve en azından gerçek hayatı çok da yansıtmıyorlar. Parklar ise eğer az karışmayı başarabilirsek tam bir test merkezleri gibi karşımızda durmakta. Bırakalım çocuklarımız kendilerini tanısınlar ve dahası geliştirebilsinler. Bu satırları yazan biri olarak ben yapabiliyor muyum? Hayır ama en azından hatalı olduğumu da biliyorum. Bir yerden  başlamalıyız çocuklarımız için daha geç olmadan.

Dilerim bunu başarabiliriz de ...

2 yorum:

  1. Ebeveynliğimizin en korkunç hallerinin yansımasını görebiliriz aynı zamanda parklarda. Kızımla eğlenirken, ya da kızım diğer çocuklarla oynamaya çalışırken (üzgünüm, benim kızım da pek bi sosyal :P) annelik/babalık hallerimizi gözlemleyip, dehşete kapılıyordum. Artık pek gidemiyoruz parklara.

    Dünya değişirken çocuklarımız açısından pek çok olumlu koşul ortaya çıkıyor. Ama bir yandan bu değişimin olumsuz yönlerini de görebiliyoruz. En fenası çocuğun oyundan/sokaktan kopması bence. Bizler anne-baba olarak onların ihtiyacı en iyi bilenmiş gibi görünsek de sanırım en önemli şeyi atlıyoruz; onların "çocuk" olduğunu!

    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. Aynen son cümlede belirtmiş olduğun gibi: Bizler onlara iyilik edelim, koruyalım, gözetelim derken bir çocuk olarak çocukça davranmalarının önüne geçiyoruz. Şu andaki yaş, tecrübe ve yaşanmışlıklarımıza göre hareket edip dahası onarın da bu yolu benimsemesini dayatıyoruz. Zamanın bizlere sunduğu avantajları kullanmak yerine olumsuzluklarından etkileniyoruz. Tüm ebeveynlerin aynı olmasını bekleyemeyiz ama bir taraftan da artık harekete geçmeli ve onların çocukça yaşayıp çocukça davranmalarının yolunu açmalıyız. Ben kendimce parkta artık oğlumu yalnız bırakıp izliyorum.

    Benzer şekilde ben de çocuğumun sosyalliği konusunda açıklama yapma zorunluluğu hissediyorum :) Ama bir yandan da oğlumla gurur duyuyorum :)

    Sevgi, ve saygılarımla,

    YanıtlaSil