Bu Blogda Ara

19 Ağustos 2012 Pazar

Orta yolu bulabilmek vs çevresel faktörler


Evlenmeden önce yalnızca ben vardım ve yalnızca kendime karşı sorumluydum. Karışanım çok fazla yoktu. İstediğim kararları alabiliyor istediğim şeyi yapıyor ya da yapmıyor, dilediğim hayatı olabildiğince yaşıyordum. Mesela dilediğim kadar uyuyabiliyordum, üstelik kesintisiz. Dilediğimce sarhoş olabiliyordum. Ülke şartlarının değişmesi yalnızca beni etkileyebiliyordu. Sonra eşimle tanıştık ve hayatımızın bundan sonraki bölümünü beraberce yürümeye karar verdik. Bir devrin sonu ve bir başka devrin başlangıcıydı. Artık hem kendime ve hem de her bir anımı büyük bir keyifle geçirdiğim eşime karşı sorumluydum. O bir yetişkindi. Ona karşı ya da ondan sorumlu olmak zor değildi, hatta bilakis keyifliydi.Yine dilediğimiz kadar uyuyabiliyor, istediğimiz yerlere ve istediğimiz saatlerde gidebiliyor ve yalnızca ikimizin sorumlu olduğu bir hayatı yaşıyorduk. Eşim aynı zamanda en iyi arkadaşım olduğundan genelde keyif aldığımız şeylerde aynıydı ve uyumlu bir şekilde geleceğe bakıyorduk. Yeni dönemimizde de orta yolumuzu bulmuştuk.

Sonra oğlumuz oldu. Büyük bir içtenlikle belirtmeliyim ki onun aramıza katılmış olması şimdi, geçmiş ve gelecekte yaşayıp yaşayabileceğimiz en büyük mutluluktur bizler için. Bununla beraber bir önceki dönem artık kapanmış ve yeni bir döneme başlamıştık. Eski dönem daha öncekiler gibi bitmeli ve bir orta yol bulmalıydık. Üçümüzü barındıran bir orta yol. İtiraf etmek gerekiyor ki ilk başlarda pek bulamadık, bir önceki dönemde takılı durup kaldık. Uyku düzenimiz yok oldu. Kimin olduğunu bile bilmeden gittiğimiz konserlere gitmeler  de bir son buldu. Amaçsız, zamansız, düşünmeden dolaşmalar da çıkıp gitti hayatlarımızdan.

Baba olmak zordu ama anne olmak çok daha zordu. Sürekli oğlumuz odaklı bir hayat sürmek, onun mutluluğu, huzuru, alışkanlıkları için sürekli düşünüyor, çaba sarf ediyor olmak, yemeklerini, kitaplarını, oyuncaklarını düşünüyor olmak ve üstelik hayatının her bir anında çok da yıpratıcıydı aynı zamanda. Soluk almak istediği anlar çok oldu. O günler de artık çok şükür çok gerilerde kaldı. Orta yolumuzu bulmuş ve ona göre yaşamaya başlamıştık. 

Bugünlerde ise orta yolumuz biraz sarsılmaya başladı. Biz bugüne kadar orta yolu hep aile içine göre tasarlamış, içsel dinamikleri esas kabul etmiştik. Oysaki yadsınamaz bir çevre faktörü de vardı hayatlarımızın içinde. Oğlum artık anaokulu çağına geldi. Yalnızca Eylül ayı sonrasında doğmasından sebep çok şükür ki 2 sene daha yuvada kalıp öyle okula başlayacak. Geleneksel olsun modern olsun, tüm çocuklar büyüyorlar. Kimisi başarılı oluyor kimisi daha az başarılı oluyor. Ben oğlumun her zaman aynı diğer tüm aileler gibi mutlu ve huzurlu olarak büyümesini istedim ve bu dileğim ve isteğim hala da devam etmekte. Yaşadığımız dönem ve şartlarda gerek yurt içi ve gerekse yurt dışı denge ve dinamikler sanki buna engel olmaya başlayacakmış gibime gelmeye başladı. Hani sanki devam eden güneşli hava yerin, parçalı bulutlu bir havaya bırakmış gibi. Tamam yağmur yok çok şükür ama önlem de alma zamanı gibi sanki. Bu sıralarda sürekli olarak bununla yatıp bununla kalkıyorum. Hala çözüm bulmamış olmak da içimi daraltmakta. Enseyi tamam karartmak istemiyorum  ama çok geç kalmadan da bir yol bulmalıyım. Dahası o yolu bulup, planlamasına ve hatta uygulamasına hemen başlamalıyım. İşte bu meli-malı’lar beni daha da bunaltmakta.

Yurt içi dinamiklerini aileme olan sorumluluk duygum ve belki de korkaklığımdan çok açık bir şekilde dile getiremeyeceğim. Yine de bazı noktalara az olsa değineceğim. Mesela eğitim alanında olan bazı değişiklik ve belirsizliklerden kişisel olarak sıkıntı, üzüntü ve tedirginlik duymaktayım. Düz liselerin bir anda İmam Hatip okullarına dönüştürülmeleri, eğitim sistemindeki son anda ve bir çok parametre düşünülmeden gerçekleştirilen oldu bittiler, sınavlarda bir biri ardına yaşanan güven erozyonları ve sorumluların yerlerini hala koruyabilmeleri, alışılagelmiş düzenin anlatılmadan ve belki de çok irdelenmeden değiştirilmesi bunlardan yalnızca bir kaçı. Müfredat olayına hiç girmeyeceğim bile. Sağlık diğer bir nokta. İleride umarım ki iyi yetişmiş doktor bulmaya devam edebiliriz. Cunda Adasında ki balık lokantasının kahve içilecek yere dönüşmesi ise yalnızca içimi acıtıyor. Money talk! Yoksa zorla olan hiçbir şey yok. Keza alkollü içkilere birbiri ardına yapılan vergi zamları. Bugün ne kadar özgür basından bahsedebiliriz onu da bilemiyorum. Diğer kurumlara girmekten gerçekten korkuyorum ve es geçiyorum. Günlük hayatın stresine, çalışma şartlarının her geçen gün biraz daha da zorlaşıyor olmasına, hayat pahalılığına, kalabalıklığa, stresten kaynaklı kabalık ve hoyratlıklara hiç girmiyorum bile.

Yurt dışı dinamikleri de pek parlak değil. Yanı başımızda savaşlar çıktı çıkacak. Bizim etkilenmememiz ve belki de savaşa girmememiz söz konusu bile değil. Yine kişisel fikrim ki umarım ve dilerim ki yanılıyorumdur bu yıl sona ermeden bir kıvılcımın çakacağı yönünde. Umarım olmaz, olacaksa da umarım bize sıçramaz. Bu bir kaç ayda olmazsa illaki bir kaç yılda olacaktır diye düşünüyorum.

İşte tüm bu nedenlerle geleceğimizi nasıl ve nerede devam edeceğiz konuları bizim evdeki bu sıralar en revaçtaki konu. Ben 30’lu yaşların sonuna eşim ise ortasına yaklaşıyor. Oğlumuz ise yalnızca 4’üne yaklaşıyor. Onun güzel bir hayat yaşamasını istiyoruz. Potansiyelini en yüksek düzeyde kullanabilmesini istiyoruz. Yapmak istemediği şeyleri yapmamasını istiyoruz. O her şeyin en iyisini hak ediyor. Bize düşün ise bu ortamı ona elimizden geldiğince sunabilmek. Kabul edelim ya da etmeyelim evrim düzeni içerisinde ön planda tutulması gerekli olan hep gelecek kuşak oluyor.

Orta yolu bulmak , bulabilmek çok önemli ama siz siz olun çevresel faktörleri de mutlaka hesaba dahil edin ...

0 yorum:

Yorum Gönder