Bu Blogda Ara

19 Haziran 2012 Salı

Şaraplara Veda


Frederic Henry,  İtalyan ordusu ile savaşan ABD'li bir teğmen. Birinci Dünya Savaşı sırasında hastanelere yaralı taşınmakla görevli. Umursamaz, tasasız ve eğlence hayatına düşkün bir karakter. Catherine Barkley ise ölen sevgilisinin ardından yas tutan İngiliz bir hemşire. Güzel, doğru, samimi, ve duygusal bir karakter. İki genç tanışır ve birbirlerine aşık olurlar. Hayata olan bakışları da bu tanışmayla beraber bambaşka bir şekil alır. Bizim teğmen mesela artık daha duyarlıdır. İkisi de gelecek kaygısı taşımaya başlarlar. Savaş kahramanı, cesur, dayanıklı bir karakterden sevgilisini düşünen bencil bir tip olur mesela Frederic. Savaşın ortasında yaşanan bir aşk hikayesidir Ernest Hemingway’in Silahlara Veda'sı ve hiç de hoş bir sonu yoktur.

Benim Şaraplara Veda’m ise 2012 yılında geçer. Firmadaki şarap sever arkadaşımın da etkisiyle eşim ve ben adımızı bir anda Kayra Wine Center’ın Mimolett’te gerçekleştirdiği “Wine & Dine Bahar Yemekleri” organizasyonunun katılımcı listesinde bulduk. Adımızın listeye eklenmesiyle kendimizi hiç bilmediğimiz bir dünyanın da içinde buluverdik. Bir yemek listesi geldi ki evlere şenlik. Kelime kelime evet Türkçe ve anlaşılır ama bir araya geldiklerinde bizim için hiçbir şey ifade etmiyorlar. Anlaşılmayan şeylerin yarattığı şıklık içerisinde menüden anlaşılmayan ve anlatılamayacak bir keyif bile aldık. Listenin uzunluğu ise beni özellikle ayrıca mutlu etti, hem bol bol içecek ve hem de doyabilecektim.

MENU
Soğuk Patlıcan Çorbası,Uçan Balık Yumurtası ile
Cameo Doro
***
Kuşkonmaz Salatası,
Kurutulmuş Yeşil Zeytin ile
Mar de Frades Albarino
***
Domatesin Her Hali,
Marine Domates Salatası,Domates Konsome,Domates Sorbe,Domates Cipsi,Salatalık Köpüğü ile
Terra Kalecik Karası
***
Karamelize Enginar,
Bodrum Manadalinası Köpüğü ve Karides ile
Nobilo Sauvignon Blanc
***
Oğlak Karkas,
40 Saat Pişirilmiş Oğlak Ön Kol, Oğlak Pirzola, Kemik Aralarından Yapılmış Oğlak Köfte, Şalgam Sos ve Patatesli Turunç Reçeli ile
Vintage Cabernet Sauvignon
***
Üzüm Üçlemesi,
Riesling Şaraplı Yeşil Üzüm Çorbası, Madre ile Lezzetlendirilmiş Kırmızı Üzüm Sorbe, Üzüm Konfi
Leona Bloom

Organizasyon her yönüyle çok da güzel başlamıştı. Bundan yaklaşık 1 yıl önce, Taksim’deki 5 yıldızlı otellerden bir tanesi, bir arkadaşımın saftır, kolay avdır, hemen üye yaparsınız demesiyle beni aramış ve boş bir anımdan yararlanarak beni belli bir ücret karşılığı otellerine üye yapmıştı. Karşılığında 1 sene içinde hem de hiç kullanmadığım ama dinlerken neden bilmem yapabileceğime inandığım bir sürü ayrıcalığı bana sunmuşlardı. Bunlardan bir tanesi de hem delux ve hem de boğaz manzaralı odalarında çift kişilik konaklama idi. Üyeliğimin bitmesine günler kala ve tamamen rastlantısal olarak, eşim Wine & Dine Bahar Yemekleri” organizasyonunun yapılacağı Taksim’deki bu otele bizim için rezervasyon yaptırmıştı (eşimin anne ve babası bu sıralar bizimle ve biz de bol bol gezip tozuyoruz). Bol bol içip, güzel yemekleri tıka basa tüketip, yürüme mesafesindeki otele gidip, otelin güzelliklerinden faydalanacağız ve tüm bunlar üyeliğim bitmeden yani parası yaklaşık 11 ay önce ödenmiş olarak gerçekleşecek. Win-win bu olsa gerek dedim ve o gün ve ertesi gün yarımşar gün olmak üzere toplam 1 gün izin aldım.

Otelin 11 katında bulunan, muhteşem manzaralı ve gerçekten de şık odasına giriş yaptık. Dile kolay hani neredeyse bir gün burada kalıp keyif yapacaktık, arada da güzel güzel yemekler tüketip, lezzetli şaraplar içecektik. Mutluyduk, en azından ben. Keyif benim de hakkımdı ve ne zamandır ihtiyacını duyuyordum. İlk saatler ne yalan söylemek lazım ki güzel geçti. Yürüyerek Mimolett’in yolunu tuttuk. Sanki tatildeydik. Hatta yurt dışında tatilde. Havaya çok çabuk girmiştik. Bir süre sonra eşim, ben, arkadaşım ve arkadaşımın sanki Kürşat Başar’ın sunduğu bir programdan kopup gelen zarif bir masasının etrafında diğer tanımadığımız damak tutkunu şarap severlerle beraber Kayra’nın Cameo Doro isimli soğuk ve leziz sparling beyaz şarabını yudumluyor ve ne olacak ülkemizdeki şarapçılık tadında gereksiz konuşmalar gerçekleştiriyorduk. Garsonları görmeliydiniz. Hani bir ara Allah aşkına siz çok ayakta kaldınız, biraz dinlenin ben ayakta beklerim diyecektim. Hepsi hem yemek ve hem de şarap konusunda uzmanlar. Zaten bir tanesini katılımcı olarak bir önceki tadımdan da hatırlıyorum. Ortam ise çok şık ve zarifti. Hani kalite resmen görünür olmuş, gözümüze sokuluyordu. 

Ortam, servis ve şaraplar çok ama çok güzeldi ama açtık hem de çok açtık. Listenin yalnızca show’a yönelik olarak uzun olduğunu bilseydik öncesinde en az 2 tane çift kaşarlı tostu yerdik ama bilmiyorduk. İçtiğim içkilerle doyarım sanıp aç karnına içmeye başladım. Masanın her köşesinden kültür dolu konuşmalar yükselirken ben yalnızca midemden gelen çığlıkları duyuyordum. Neyse ki sonra ilk servis yapıldı. Zaten o zaman doymayacağımı da anladım. Hani kuşa versen doyamayacağı bir miktar ile başlanmıştı servis. Tabağıma fırlattığım acı dolu bir bakış sonrası tek seferde içindekileri yedim ve sonrasında bilmem kaçıncı defa yeniden ekmek istedim. Gece ilerledikçe açlığım ve kanımdaki alkol seviyesi aynı oranda arttı, durdu. Mevcut şarapların yanına ilave şaraplar açıldı. Amaç seçilen şarabın ne kadar yerinde olduğu ve diğer şarapların ne kadar daha lezzetli olurlarsa olsunlar, seçilenlerin yerini tutmaktan uzak olduğu yönündeki savı ispat içindi. Muhtemelen ispatlamışlardır bilemiyorum zira ben sürekli dönüp duran başım ve bulanan midemle uğraşıyordum. Zor hem de çok zor bir akşam olmaya başlamıştı. Kontrolü kaybetmek üzereydim ve yıllardır böyle olmamıştım. Kendimi Kürşat Başar’a karşı mahcup hissetmeye başlamıştım ki bu düşünce bile benim ne kadar kötü olduğumu ortaya koyuyordu. 

Eşimin ipleri eline alıp bizi otele götürmesiyle gece bir son buldu. Ne yemekten, ne içkilerden, ne de otelden faydalanabilmiştik. Bitmez dediğimiz keyif saatlerimiz elimizden kayıp gitmişti. Firmadaki arkadaşın durumu da benden pek farklı değildi. Son hatırladığım anlattığı şeyleri sürekli tekrar etmesiydi. Yeni tanıştığım eşi ise muhtemelen beni pek tutmamıştır. Eşimi ise çok sevmiş. Yine muhtemelen beni artık bu tür organizasyonlara da kabul etmezler. Malum ortamın ahengini eşim sayesinde bozmamış olsam da çok da intibak sağlayamamıştım. Hoş firmadaki arkadaşım bu şekil düşünmüyor. Ayrıca firmanın bu tür organizasyonlarının başındaki kişi de bizim liseden mezun ve hemencecik ağabey-kardeş oluverdik. Hem aynı liseden mezun olduğumuzdan eminim kendisi de alışıktır bu durumlara. Yine de çok hoş olmadı tabii. Tüm bunlara sabah eşimin tutan migren krizini de eklediğimizde kendi kendimize program yapmak bizim neyimize, otur oturduğun yerde ve seyret Muhteşem Yüzyılı demekten alamadık.

İçki bütün kötülüklerin anası. Şarap bile olsa :) Mevcut konjonktürde benimkisi sanırım şartlı refleks. İnsanın kendini kendinden koruması adeta. Bir anda içkiden soğudum resmen. Sonrasındaki belli bir dönem tek bir damla dahi içmek istemedim. Tabii ki bu dönem çok kısa sürecek ve ben ne zamandır planladığım İtalya tarım seyahatimi (güzel yemek ve leziz şarapları tatmak için Toskana’ya gitmek) gerçekleştireceğim. Lise yıllarındaki gibi bir duruma düşmek benim için adeta geçmişe bir yolculuk gibiydi. 40’lı yaşlarıma aylar kala itiraf etmek gerekiyor ki böylesi bir durumu yaşamak bana çok iyi geldi. Bazen hayatı hafife almak ve üstlendiğimiz rolleri bir kenara bırakıp yeniden rolsüz günlere dönebilmek insana iyi geliyor. Rolsüz dedim ama aslında yaşadığım başrolde olmak gibiydi. Tavsiye tabii ki edemem ama pişman da değilim. Sizlere tek tavsiyem olur da böylesi bir organizasyona katılacak olursanız mutlak surette karnınızı doyurup gidin.

İşte benim şaraplara kısa süreli vedam Hemingway’in romanının tersine mutlu sonla bitmesi bekleniyor. Birbirimizi çok özleyeceğiz ve dönüşümüz muhteşem olacak. Zaten sırf bu kavuşma anı için Fransa’dan şarap havalandırma cihazı sipariş ettim. Planım son adımı ise CHATEAU NUZUN’dan, Chateau Nuzun Pinot Noir 2010 siparişinde bulunmak. Sonrası ise Yeşilçam Filmleri tadında bir mutlu son. Umarım planladığım gibi de olur.

Hayatlarınızın sağlık ve hakikat dolu olması dileklerimle ...

0 yorum:

Yorum Gönder