Toskana bölgesi denince aklıma ilk şarap gelir benim ama
hemen sonrasında da birbirinden lezzetli yemekler ve tarih. Bu harikulade bölgede tarih, kültür, sanat,
gastronomi yani beni ilgilendiren ve ilgilendirebilecek hemen hemen her şeyi
bulabilirsiniz. Tarım turizmi (agriturismo) bölgede çok yaygındır. Buralarda
artisan olarak zeytin yağı, şarap ve peynir üretimleri yapılır ve dahası bu
ürünler sebzelerle karıştırılmak suretiyle ziyaretçilere sunulur. Bu lezzet
şölenine devam etmek isteyenler için kiralanan çiftlik ve/veya şato odaları da
oldukça meşhurdur. Her şey bir yana yalnız bu birbirinden leziz yemekleri yine
birbirinden leziz şaraplar eşliğinde denemek için bile tercih edilmesi gereken
bir yerdir bu bölge. Hadi hepsini geçtim dinlenmiş bir kırmızı şarap eşliğinde
tüketilen sarımsaklı ve zeytin yağlı kızarmış ekmek olan bruschetta bile
muhteşem bir deneyim olabilmekte bu bölgede.


Last but not least San Gimignano’da ise hala Orta çağ devam
etmekte. Dünyanın muhtemelen en pitoresk kasabalarından biri.

Tüm bunları niye mi
anlattım? Geçenlerde Süper Toskana İtalyan şaraplarının en iyilerinden olan
Ornellaia’nın tadımı vardı ve katılma şansını elde edenlerdendim. Üstelik
tadımda Ornellaia’nın bir değil, iki ayrı rekoltesi tadılıyordu. Ayrıca aynı
şarap üreticisinin ikinci ve üçüncü kademe şarapları da yine tadım
listesindeydi. Aslında aynı firmanın Masetto adını taşıyan şarabı da olsaydı
listede tadından yenmezdi ama yine de liste oldukça etkileyici bir listeydi.
Ortam, servis ve sunum çok şıktı. Aç karnına gitmemek adına beraber katıldığım
arkadaşımla beraber önce tostçuya gittik. Böylesi rafine bir organizasyon
öncesi oldukça sıradan bir karnını doyurma yöntemi olsa da bence yine de çok
iyi ettik. Sonrası oldukça keyifliydi. Önce oldukça lezzetli bir sparkling
beyaz şarap olan Beni di Batasiolo Moscado Spumante ile başladık.
Misket üzümünün muhteşem tadı her bir yudumda hissediliyordu. Tost ile
doymayışımdan olsa gerek bir yandan da zeytinyağına batırılmış ekmeğimi
kemiriyordum. Sonrasında sırasıyla aşağıda ki şarapları yudumladık. Aslında bir
çok kişi yudumlarken ben hazır bulmuşken ciddi ciddi içiyordum.
Tadım sonrası bir çok kişi
mekanı terk etti ama biz soru sorma bahanesiyle kalıp para verseniz bile kolay
kolay bulamayacağınız Ornellaia 2002’yi
tüketmeye devam ettik. Lezzetli olmasına çok lezzetliydi ama bu kadar para
verir miyim bu şaraba, hayır ben vermezdim. Daha doğrusu bu parayı hak edecek
bir şarap olduğunu benim damağım anlamaktan çok uzak olduğundan bu parayı
vermezdim. Tamam lezzetliydi ve içimi son derece yumuşaktı ama bana aynı gelen başka şarapların olduğu da bir gerçek.
Bu değişik ve kesinlikle son derece keyifli deneyim sonrasında ben de
oluşan üç belirgin düşünce oldu. Birincisi böylesi rafine zevklere katılmak
insanı kesinlikle çok iyi hissettiriyor. Yalnızca içilen şarabın özel olması
değil, mekanın ve servisin de buna eşlik etmesi bu hissi sağlıyor. Diğer bir
nokta ise rafine keyifler için paraya ihtiyaç olunması. Aslında bu fikrin bir
alt fikri olarak da para aslında bu rafine zevkler için harcanabilecekse
kazanılmaya değer (zaruri güvenlik seviyesinin karşılanması sonrasında
kazanılan para seviyesi olmak kaydıyla). Son olarak da keyif de verse damağım
rafine tadı anlamaktan şimdilik çok uzakta. Bu aslında şu andaki ekonomik
seviyem ve şarap sevgim düşünüldüğünde benim için avantaj olmakta.
Dilerim daha nice rafine keyfi deneyimleme fırsatı yakalayabilirim. Dilerim
öyle de olur!
0 yorum:
Yorum Gönder