Bu Blogda Ara

8 Haziran 2012 Cuma

Cumhuriyet Kadınları



Artık kabul etmek gerekiyor ki yaşlanmaya başlıyorum. Çok değil bir kaç ay sonra kırklı yaşlara merhaba diyeceğim. Daha bir kırılgan, daha bir duygusal oldum son zamanlarda. Hala olgun olduğumu veya arayışlarımın bittiğini söyleyemem ama sanırım artık daha çabuk yoruluyorum. Alışkanlıklarım ve zevklerim çok değişmedi belki ama ufak bazı değişiklikler de hiç olmadı değil hani. Mesela geçen gün araba ile işe giderken tamamen şansa denk geldiğim Alaturka isimli bir kanalı hala bırakabilmiş değilim. Bir çok parçayı bilmiyor olsam da keyifle dinlediğimi ve dahası dinlerken dinlendiğimi fark ettim. Bu keyfi işte de sürdürmek istedim ve kendimi bir anda Youtube’dan şarkılar dinlerken buldum. İlk başta bildiğim, sevdiğim parçaları dinlerken sonra sonra yeni yeni arayışlara girip kendimi bu dipsiz kuyuda farklı farklı dünyalarda gezinirken buldum. Bazı parçalar beni özellikle çok etkiledi. Bugün bu parçaları sizlerle paylaşmak istedim. 

Beni farklı dünyalara taşıyan ilk parça aynı zamanda bir soundtrack parça. Başka Dilde Aşk filminden, Nazende sevgilim yadıma düştün. Parçayı seslendiren ise gerçekten muazzam bir ses Figen Genç. Eyvah Eyvah’da da aynı parça söylenmişti ama inanın bu sefer bir başka söylenmiş. Yalnız bu şarkı nedeniyle filmi bulup izleyeceğim ve eminim çok da seveceğim.

Şarkı meğer Azeri bir parçaymış. Ben Azeri parçalarını da çok severim.  Bu sayede bu şarkıyı yine enfes söyleyen büyük bir usta ile, Rashid Behbudov ile de tanışma fırsatı buldum. Tahmin edebileceğiniz üzere bu büyük ustanın bütün şarkılarını dinledim. Neredeyse hepsi zaten tanıdık ve çok sevilen, bilinen parçalar. Ama bir tanesi var ki beni ilk nota ile lise yıllarıma taşıdı. Ne zamandır dinlemiyordum. Hem o günleri ve hem de o günlerin benim için sembol şarkısını meğer ne çok özlemişim.
  
Nasıl oldu bilmiyorum ama birden kendimi yine benim için çok değerli olan Mahmure Hanım’ın Bir Çapkına Yangınım şarkısını dinlerken buldum. Yine çok sevdim, yine çok sevdim. Her dinleyişimde ayrı bir keyif alıyorum. Tanımadığım, yaşamadığım, bilmediğim geçmişime yolculuklar yapıyorum ama görüntülenilen bir anı yok yalnızca ortaya çıkan duygular hakim her defasında.
Hemen sonrasında Karşıyakalı’yı dinleyip Seyyan Hanım’a yumuşak bir geçiş yaptım. Mazi Kalbimde bir yara zaten enfes bir klasik. Bilmeyen yok ve beğenmeyen de herhalde az çıkar. İlk Türk tangosu kabul ediliyor. Çalıkuşu ve sonrasında ise Hasret Türküsü. Allahım ne duygusal, ne muhteşem bir parça. Ve Seyyan Hanım... bu nasıl hüzünlü, etkileyici, duru ve kırılgan bir ses. Sözlerini bile anlamadan insan tuhaf bir duygusal şölenin içerisinde buluyor kendisini ve tek yapabileceği tekrar tekrar dinlemek oluyor her son notasında.

İlk orada gördüm ismini. Bir kaç şarkısını dinledim ve her defasında daha da beğendim. Hasret Türküsünü bir yorumlamış ki hani neredeyse Seyyan Hanım ile karşılaştıracaksınız. Islık ve piyanoyla bu nasıl bir giriş. Sonrasında diğer enstrümanların katılımlarıyla nasıl bir müzikal derinlik. Sözler artık daha bir anlaşılır olmuş belki de daha günümüzde söylendiğinden.

O gözler bana eskisinden yabancı
Gönlümdeki bu sevda hiç dinmeyen bir acı
Ruhumun kederinden gözlerim yaşla doldu
İnliyorum derinden bana bilmem ne oldu
En candan arkadaşım ruhumu saran gece
Ben kime bağlanmışım ağlıyorum gizlice
Kimsesiz karanlıklar derdime şifa verin
Kalbimde ki yaralar daha çok daha derin
O gözler bana eskisinden yabancı

Sema Moritz unutulmuş bir çok eski parçaya muhteşem sesi ile yeniden hayat vermiş. Ben çıkarmış olduğu 2 albümü de aldım. İkisini de çok beğendim ama size tavsiye edeceğim ilk çıkardığı albüm. Bence çok başarılı ve gerek sesi ve gerekse parça seçimleri nedeniyle elinizin altında olması gereken albümlerden.  Yazımı albümde yer alan bir yazı ile bitiriyorum. Bakın Sema Hanım albümü için neler söylemiş:

“Anılarda hanımlar... Bu hanımlar teğmen eşlerine aşık olup, sahneleri terk edip, şarkı söylemekten vazgeçip eşleriyle şark hizmetine giden cumhuriyet döneminin kadınlarıdır... Sesleri, kimi kez hüzünlü, kimi kez kırılgan, kimi kez şen şakrak, kimi kez bir bahar çiçeği, kimi kez rüzgarda uçuşan bir kar tanesidir. Kimi kez de ben seni işte böyle baştan çıkarıveririm dercesine acımasızdır... Ağlarsınız... Gülersiniz... Eğlenirsiniz... Ve dayanamayıp kulağınıza çarpan sesleri tekrarlamaya başlarsınız.. Ve bilirsiniz ki bu sesler öyle bitip tükenecek gibi değildir... ve bilirim ki onların yankısıyım artık, yani EKHO'yum ben...”


Tüm Cumhuriyet Kadınlarına sevgi ve saygılarımla, varlıkları, tercihleri ve inançlarıyla farklı olup fark yarattıkları için...

0 yorum:

Yorum Gönder