Bu Blogda Ara

12 Ekim 2011 Çarşamba

Tasarlanmış bir imparatorluk: Amerika Birleşik Devletleri 9

Teknoloji

Teknoloji ve demografik konular üzerinde konuşmaya başlamadan bir konuya daha dikkatinizi çekmek isterim: Kitapta Afrika'dan da bahsedilmiş durumda ama o kadar piyon gibi, o kadar gayrı-insani bir uslup vardı ki içim elvermedi ve bu özete hiç almadım. Özetle tüm Afrika için yalnız bırakılacak, yatırım yapılmayacak yer diye bahsedilmiş. Umarım gerçekten de hem onlar ve hem de Avrupalılar bu kara kıtayı yalnız bırakırlar da, onlarda mutlu mesut ve barış içerisinde yaşarlar. Ama bu yazdıklarım tabii boş bir temenniden öteye geçemeyecektir.

Bir yerden başlayıp artık bu kitap özetini nihayetlendirmek gerekirse, yazara göre gelecek on yıl, teknolojinin ihtiyacın gerisinde kaldığı bir dönem olacak. Zaten var olan teknoloji bazı durumlarda ilerleyebileceği sınıra kadar gelip dayanmış olacak ama eskilerin yerini alacak teknolojiler henüz hazır olmayacak. Bu fazla teknolojik değişiklik yaşanmayacağı anlamına gelmiyor. Elektrikli arabalar ve  yeni nesil cep telefonları inanılmaz bir bolluğa ulaşacak. Eksik kalacak olan, gerçek ekonomik büyümeyi sağlayacak ve zaten acil duruma gelmiş ihtiyaçları karşılaması gereken türde  çığır açacak teknolojiler.

Ekonomik kriz ve 2008-2010 durgunluğu, risk iştahıyla birlikte teknolojik gelişim alanına yapılacak yatırımlar için gereken sermayenin de azaltılmasına yol açtı. Gelecek on yılın ilk birkaç yılı yalnızca sermaye kısıtlamasıyla kalmayıp eldeki sermayenin daha az riskli projelere yönlendirilmesine ve var olan paranın oturmuş teknolojilere akmasına neden olacak.

İkinci sorun yeni icatlardaki oranın, garip bir şekilde orduya bağlı olarak gelişiyor olması. On dokuzuncu yüzyılda buhar motorunun geliştirilmesi ve İngiliz donanmasının gelişimi (ve emperyalist erişimi) el ele ilerledi. Yirminci yüzyılda ABD, küresel teknolojik gelişimin motoruydu; bu yeniliklerden çoğunun sermayesi ve amacı askeri satın almalarda ortaya çıkıyordu ve neredeyse hepsinin, bir kısmı sivil uygulamada kullanılan yan ürünleri vardı.

Hem uçak  hem de telsiz yoğun şekilde ordu tarafından teşvik edildi, bunun sonucu olarak da uçak endüstrisi ve yayın endüstrisi doğdu.

Mikro çipler hem nükleer füzeler hem de uzaya yük götürecek roketleri kontrol etmek için küçük dijital bilgisayarlarda kullanılmak üzere gerekliydi. Ve tabii son olarak internet, halkın kullanımına 1990’larda sunuldu ama aslında 1960’larda bir askeri iletişim projesi olarak başlamıştı. Gelecek 100 yıl’da yazılmış olan nüfus azalması bu on yıl içinde birkaç yerde birden belirmeye başlayacak. Ancak yine de bunu ilk işareti -yaşlanan bir toplum- hayatın sık rastlanan bir gerçeğiyle gelecek. Sadece emeklilik olarak değil, artan eğitim gereksinimlerinin insanları yirmili yaşların başı ve ortalarına kadar iş pazarının dışında tutmasıyla da işgücü azalacak.

Daha çok insan daha uzun yaşadıkça, Alzheimer, parkinson gibi hastalıklar,kalp rahatsızlıkları, kanser ve şeker hastalığı, insanları daha çok tedaviye ihtiyaç duyar duruma getirdikçe, ekonomiye artı yük binecek. Buna fazlasıyla gelişmiş teknolojiler gerektiren tedaviler de dahil.

1990’larda iki teknolojik dal, iletişim ve bilgi işlem, tek bir akıma dönüştü; elektronik ikili formu olan bilgiler, daha önceden var olan telefon hatlarından iletilebilmeme başladı. İnternet, Savunma Bakanlığı’nın isteği doğrultusunda büyük bilgisayarlar arasında bilgi transferi için geliştirilmişti ve bu hızla kişisel bilgisayarlara, modern aracılığıyla telefon hatlarından veri aktarımına uyarlandı. Bir sonraki yenilik fiber optikti, çok sayıda ikili verilerin ve son derece geniş grafik dosyaların aktarımı için geliştirildi.

Ama son on yılda ortaya çıkan ve gerçekten çığır açan bir teknolojik yenilik düşünmek çok zor. Yeni keşifler yapmaktansa, sosyal ağlar ve daha önceki bazı imkanları mobil platformlara dönüştürmek gibi yeni uygulamalar geliştirmeye odaklanıldı. iPad’den anlaşılacağı gibi bu çaba devam edecek. Ama aslında bu yeni bir yapı inşa etmektense, mobilyaları yeniden yerleştirmeye benziyor ve bu da en çok Steve Jobs’a yarıyor :-)

Gelecek on yılda, taşımacılık için kullanılan enerji, petrol tabanlı olmaya devam edecek. Bu da ortadoğunun hala önemini koruyacağını gösterir. Ortadoğu önemli ise de Türkiye jeopolitik yönden önemli olmaya devam ediyor demektir. Tabii bu da tüm ellerin yine içimizde olacağı anlamına geliyor. Var olan küresel filoyu başka bir enerji kaynağıyla değiştirmenin bedeli yüksek olur ve bu gelecek on yıl içinde gerçekleşmeyecek. Bazı taşımacılık araçları elektriğe geçecekler ama bu fosil yakıt tüketimini araçtan alıp elektrik santraline taşıyor.

Kesin anlamda geniş çaplı enerji tasarrufu ABD’de veya bir bütün olarak dünyada meydana gelmeyecek. Daha fazla petrol ürüteme imkanları kısıtlı ve petrol ekonomisinin İran gibi ülkelerin yasaklanıra karşı hassas olması bunu çok riskli bir teklif haline getiriyor. Bu on yılda alternatif enerjinin ciddi bir etki yapma şansı en iyi ihtimalle minimal. Şu anda başlanan bir nükleer enerji santrali ancak beş ya da altı senede çalışır duruma gelebilir.

Doğalgaz şimdiden birçok alanda ve nispeten daha ucuz bir maliyetle petrolün yerine geçiyor. Bu petrol ithal etme ihtiyacını azaltıyor ve yabancı bir gücün petrole ambargo koyarak savaşa neden olma ihtimalini azaltıyor.

Mitsubishi uzay tabanlı güneş enerjisine 21 milyar dolar yatırım yaptı. Avrupa’nın EAB’si de (Avrupa-Amerikan Bankası) yatırım yapıyor ve Kaliforniya’nın Pasifik Gaz ve Elektrik Şirketi 2026’da uzaydan güneş enerjisi almak için bir sözleşme imzaladı ama yazara göre çalışmaların zamanında tamamlanıp kontrat şartlarının yerine getirilmesi mümkün değil.

Gelecek on yıl süresince ABD İslam dünyasındaki keşmekeşi, yükselen Rusya’yı, küskün ve bölünmüş Avrupa’yı ve hem devasa hem de derinlemesine sorunlu Çin’i idare edecektir ki bence çuvallama şansı oldukça yüksektir. Buna ek olarak sadece kendisi değil, bütün dünya için şu andaki ekonomik sorunlardan bir çıkış yolu bulmalı.

Yazar kitabını ihtiyaç duyulan ve duyulacak 4 element ile bitiriyor. Bu çıkarım veya tavsiyeyeyi kabullenmemek mümkün değil. Ben de özetimi bu tür elementi ülkemiz için olmasını dileyerek tamamlıyorum.

  • Bulunulan duruma duygusal olmayan bir anlayışla kabullenecek bir devlet
  • İçinde bulunulan gerçeği ülkenin değerleri ile uzlaştırabilme yeteneğine sahip liderler
  • Güç ve ilkeleri anlayan ve her birinin yerini bilen ülke yöneticileri
  • Emperyalist roldeki cumhuriyet aktörlerini farkedip engel olabilecek olgun bir halk


Umarım yeri geldiğinde söz konusu bu muazzam irade hareketini gösterebiliriz.

0 yorum:

Yorum Gönder