Soğuk bir kış sabahında, sıcacık alışık olduğumuz evimizden, kiraladığımız yeni evimize taşınırken, neredeyse sevmediğimiz tüm eşyaları beraberimizde getirmiştik. Alımı için saatler, büyük emekler ve bolca paralar harcadığımız, tüm yapım aşamalarında bulunduğumuz, biz de anısı olan tüm eşyaları geride bırakmıştık. Geçen yazımı takip edenlerin hatırlayacağı üzere kütüphane, bende bıraktığı hüzün ve özlem adına, bu eşyaların belki de en başında gelenlerindendi.
Bizde ne yazık ki 2 adet vardı :-( |
Yanımızda götürdüğümüz eşyalardan bizde olumsuz anlamda en çok iz bırakmış olanı ise, koltuk takımımızdı. Sevdiğin insanla evlenece k olmanın verdiği mutluluk ve heyecan dalgasından körleşmiş olan gözlerimiz ve sulanmış olan beynimizden olsa gerek, zamanında gidip bu süper ürünü seçmiştik. Yanlış bir seçimdi: Bordo renkli, kalın kadife fitilli müthiş koltuklar. Birer zevsizlik örneği dev bir oturma grubu. İlk oturduğumuz evin salonunu öyle bir kaplamışlardı ki salonun her yerine, yere inmeden, oturma grubunun üzerinden ulaşabiliyorduk.
Satıldıkları yerden önce bizim eve getirildiler. Yaklaşık bir buçuk sene bulundukları yerden kıpırdamadılar çünkü kıpırdayamayacak kadar ağır ve hantaldılar. Bizim için o dönemde önemli olan tek birşey vardı o da yattığın yerden televizyonun rahat ama çok rahat izlenebilmesiydi. Açıkçası ikimizin de bu yönden keyfi yerindeydi. Sonra yurtdışı maceramız başladı. Bu süre içerisinde, iki yıl boyunca bir depoda, kimbilir hangi kötü şartlarda, bizlerin dönüşünü beklediler. Bu sadık bekleyişe kayıtsız kalamazdık. Dönüşümüz sonrasında yeni evimizde yeni yerlerini aldılar. Yeni evin yeniliği, heyecanı ve yine diğer yeni alınan eşyalar arasında onlar çok da dikkat çekmediler ve kaldığımız süre içerisinde bizlerle olmaya devam ettiler. Bugün oturduğumuz eve taşınırken yine bizimle beraber geldiler. Bu yeni dönemde yeni herşeyden ayrılıp, tüm eskilerle bir araya gelmenin travmasını bir yerlerden ya da birşeyler çıkarmalıydık. Koltuklar gözden kaçamayacak kadar büyüktüler ve biz onları kolayca farkettik. Tüm hayal kırıklıklarımızı koltuklardan çıkarmaya başladık. Salonun küçük ve kötü gözükmesinin ana nedeni bulunmuştu.
Kötü bir tesadüf eseri, bir arkadaşımızın artık koltukları değiştirsenize demesiyle de yaşanan tüm olumsuz şeyleri bu koltuklara yüklemeye başladık. Günah geçisini bulmuştuk ve iyice yüklenmeye başladık. Yılların sadakatini, hizmetlerinin karşılığını hergün aşağlanarak almaya başladılar. Sesleri çıkmıyor, hizmetlerine devam ediyorlardı. Gün içerisinde üzerlerine oturuluyor, bazalarına eşyalar depolanıyor, akşamları da gerektiğinde açıp yatak olarak kullanılıyorlardı. Bir yandan sonuna kadar herşeylerinden istifade ederken bir yandan hakaretler yağdırıyorduk. 3’lü koltuğumuza estetikten yoksun hantal bir yığınsın diye çemkiriyorduk üstelik 2 kişilik eşinin hemen yanında olduğuna aldırış bile etmeden.
Tüm bunları yazarken birden çok üzüldüğümü farkettim. Meğer ne kadar da kötü insanlarmışız. Hayır ben koltuğumu seviyorum.
Sonra yeni koltuk arayışlarımız başladı. Öğle aralarında, işten erken çıktığımız akşam üzerlerinde, hafta sonlarında, evde olduğumuz zamanlarda ise internet üzerinden sürekli ve amansızca aramaya devam ettik. Birçok yer gezip birçok koltuğa oturduk. Sonunda bir tane 3’lü ve bir tane 2’li beğendik. Mevcut yılların koltuklarının duygularını düşünmeden ve zaman kaybetmeden yeni koltukları sipariş ettik.
IKEA Ektorp |
Geçen gün evimize nakledildiler. Şıkır şıkır, pırıl pırıl, bol makyajlı ve şımarık bir şekilde evimizde boy gösterdiler. Eski koltuklarımıza acıyarak ve büyük bir ego patlaması içerisinde göz süzdüler. Onlarla temas etmeye bile tahammülleri yoktu, kirlenebilirlerdi. Eski koltuklarımız ise büyük bir hoşgörü, nezaket ve anlayış içerisinde kendi sonlarını beklediler. Bizler tarafından çizilmiş kaderlerini kabüllendiler. 2’li koltuğumuz, içeride bulunan başka bir koltukla birlikte ihtiyacı olan bir tanıdığımıza verildi. Fikri sorulmadı bile. Düşünceleri ve duyguları dinlenmedi. 3’lü koltuğumuz, 2’lisinden büyük bir sessizlik ve acı içerisinde ayrıldı. Ayrılık sonrası tek kelime etmedi. Halen içerideki boşalan koltuğun yerinde büyük bir keder ve yalnızlık içerisinde oturmakta. Odaya gidip ona bakmaya, üzerine oturmaya bu sıralar açıkçası cesaretim yok. Acısına hürmeten bir süre onu yalnız bırakacağım. En azından bu kadarına hakkı var diye düşünüyorum. Geç de olsa bu sıralar acısını paylaşmaya çalışıyorum.
Yeni gelenler ise eskiyi hem de nasıl aratacaklar gibi. Showroom’da denediğim gibi değiller. Bir kere hiç rahat değiller. Tanıdık da değiller. Aynı değiller. Bir uyum sağlayamadık, tencere kapak ilişkisinden çok uzaklardayız. Meğer farkına bile varmadan ne kadar çok sevmiş ve de ne kadar çok alışmışız o eski hantal, estetik yoksunu ama candan koltuklarımıza. İtiraf etmeliyim ki onları ilk akşam çok aradım. Hiç ama hiç rahat edemedim. Ne birşey dökerim diye yenilerin üzerlerinde birşey yiyebildim, ne de gönlümce uzanabildim. Eğriti birşekilde huzursuz ve rahatsız bir zaman geçirip durdum tüm gece. Tercihler insanların hayatlarını belirliyor. Rahatlığımızı estetik uğruna feda ettiğimizi dün gece gecikmeli olarak anladım.
Ben bu akşamı güzel görünen ama rahat ve candan olmayan bir koltuğa alışmaya çalışarak geçirece ğim. Eski 3’lü koltuğumuz ise bundan sonraki hayatını 2’lisini özleyerek geçiriecek. Onları ayırmış olmanın pişmanlığını ise hep içimizde taşıyacağız. Eskisi gibi bir arada bir daha asla olamayacak olmamızı, birlikte geçirdiğimiz güzel anıları ve onların bizleri asla yarı yolda bırakmamış oldukları gerçeğini ise düşünmemeye çalışacağım.
Eskiden vazgeçmek her zaman kolay değildir. Eski alışılagelmiş olandır, rahatlıktır, alışkanlıktır. Yeni her zaman için güzel ve hoş görünse de bazı zorlukları beraberinde getirir. Yeni ayakkabının çekiciliği vurduğu ana kadar geçerlidir ve hazırlıksız yakalanırsanız her zaman arkadan vurulursunuz. Dilerim tüm başınıza gelen yenilikler sizler için yeni birer şans olurlar.
Bu hazin değişiklikten sonra kaybedece k birşeyimiz kalmamıştı. Alınamaz denen kararın alınma zamanı gelmişti. Müsadenizle bir sonraki yazımda alınan bu karardan bahsedece ğim.
Her zamanki gibi keyifle okudum yazınızı...
YanıtlaSilKabul ederseniz, blogumda sizin için bir ödül var :)
Yazı çok yordu okuyamadım hepsini, vermek istediğiniz mesajıda anlamadım ektorp u beğenmediniz mi eskiyimi aradınız dünyaya neden geldiniz nasıl bir hikaye bu bence yazı yazmayın bir daha
YanıtlaSil