Bu Blogda Ara

29 Eylül 2014 Pazartesi

Kırmızı

Gerçek şarapta, sağlık suda adlı yazım bakın nasıl başlıyordu: “8000 yıl! Günümüze kadar ulaşabilselerdi (bu kadar yıllandırılması tabii ki imkansız ama bir de olsaydı tadından içilmezdi herhalde), ilk şarapların yaşı bu olacakmış. İşte böylesine eski , böylesine kadim bir dostluğu var insan ile şarabın. Tarihi dile kolay 8000 yıl öncesine dayanan şarap, insanların sevinçlerine, hüzünlerine, sofralarına karışıp günümüze kadar gelmiş, kendisine apayrı bir kültür yaratmış. O kadar ki şarap adeta bir tutkuya dönüşmüş, özel günlerimizde, sevdiklerimizle paylaşacağımız yemeklerde, sanatın tüm dallarında, efsanelerde, tarihi güzelliklerde görebilir olmuşuz. Benim kendisini gördüğüm yer ise genelde hatta sürekli ve yalnızca yemek masasının üzeri olmakta. Geçen akşamda bu kadim dostla beraberdik”. Bu girişten anlayacağınız üzere ben yine yeniden ve özellikle bu aralar oldukça sık beraber olmaya başladım bu sıkı ve candan dostla.

Bilenler bilir, bilmeyenlerde bu vesile ile öğrenmiş olsunlar ben şarabı çok severim. Evet itiraf ediyorum onunla beraberim ve birlikte çok mutluyuz. Düzeyli bir ilişkimiz var. Tamam rakıyı da, votkayı da ve hatta viski ve burbonu da çok severim ama şarabı diğerlerinden bir başka severim. Şarabı özel kılan, diğer eski dostlardan ayıran önemli bir özelliği vardır: Şarap yalnızca tüketilen bir içki değil yaşayan bir organizmadır. Bizim gibidir. Topraktan gelir bir kere. Etrafındakiler üstüne titrerler. En iyi zamanda toplanması için büyük uğraş ve emek sarf edilir. Üzümlerde boş durmazlar bu arada. Topraktan her bir aromayı almak için suffer ederler. Büyük bir dikkatle toplanıp, çeşitli işlemler ile senin için büyümeye, güzelleşmeye, olgunlaşmaya başlarlar. Yalnız senin için. Kendisini sana saklar. Toprakla bir olduğu andan senin onun tadına bakana kadar ki zamanlarda üzümün ve sonrasında şarabın hep tek bir amacı vardır: senin için en iyi olmak. Başka kim ya da ne senin için bunları yapabilir ki? Sana saygısı, hürmeti vardır. Seni admire eder. İşte bu nedenle üzüme, şaraba saygı vardır, hürmet vardır. Karşılıklıdır bu ilişki. Rakı mesela o da candır, o da üzümdür ama rakı olsun, viski olsun değil mi ki damıtılırlar ruhlarını kaybederler. Kimlikleri yok olur.

Şarap dikkat edin her ortam ve zamanda hep başrolü kapar. Rakı sofrasının ana konusu rakı değildir (çok severim o ayrı) ama şarap severler şarap içecekleri zaman ana konu her zaman şarap ve türevleridir. Şarap kendisi hakkında konuşturtur. Yaşadığınız bir şarap gecesi de dikkat edin unutulmazdır, yıllar geçse de hep hatırlanır. Pahalı hem de çok pahalı olanları da vardır, ucuz sofra şarabı olanları da. Alışkanlığı vardır, ritüeli vardır: zengini de içmeden koklar, fakiri de. Şarap yalnızca bir içki değildir, bir sanattır, hayatın kendisidir. İlişkilerin nasıl olması gerektiğini gösterir bir modeldir. Başarıdır şarap. Mutluluk ve huzurdur. Arkadaşlıktır, dostluktur şarap ve büyük bir adanmışlık. Başlı başına bir hobi, bir uğraştır. Neredeyse sınırsız seçenekleri, sınırsız tatları vardır. Aynı insanlar gibi. Türlü türlü, cins cins insanlar olduğu gibi her damağa, her bütçeye, her kişiye uygun binlerce şarap vardır. Aynı markanın aynı kupajı bile senelere göre farklılık gösterir olgunlaşan insanların değişimi gibi. Hayattır, insandır şarap. 

Eski çağlardan filozof bir ağabeyimiz şarap yoksa aşk da yoktur demiş. Ne de güzel demiş. Aşk’tır şarap. Ben şarabı içmesini de çok severim, yaratmış olduğu büyülü kültür ve felsefe içerisinde kaybolmayı da.  Bir geçmişi vardır şarabın. Toprakta başlayan, fıçıda devam eden ve şişede seninle buluştuğu ana kadar süre gelen bir geçmişi. Açmazsan eğer bir geleceği de olacaktır elbet. Belki çok daha olgunlaşacağı, çok daha lezzetli olacağı bir geleceği ama belki o gelecekte sen olmayacaksındır. İşin ilginci zaten o noktada şarap zaten senin için değil onu içecek olan için kendini hazır etmiş olacaktır. İnsanlar genelde geçmiş pişmanlıklarını ve gururlarını ve gelecek endişe ve planlarını yaşarken ıskalarlar asl olan, önemli olan şimdiyi. Sen şarabı içtiğin anda senin için de şarap için de şimdi yaşanıyordur. Şimdiyi yaşamaktır şarap.

Şirketten bir arkadaşım ile laklaklık ederken ortak noktalarımızdan birinin şarap olduğu ortaya çıktı. Zaten sonrasında da hemen ister istemez çok samimi olduk. İtiraf etmek gerekir ki benden çok ama çok üstün şarap konusunda. Siz bakmayın ortak zevk dediğime, benim adeta bu konuda yol göstericim olmuştur zaman içerisinde. Hemen hemen her gün illaki bu konudan konuşmuşluğumuz vardır. Yapmış olduğu bir bağ gezisi sırasında bana da denemem için bazı şaraplar almış kendisi. İçlerinden bir tanesi de Chamlija Şaraplarının Merlot’dan ürettiği Kırmızı adlı şaraptı. Firmanın sahibi ve kurucusu sıkı bir şarap sever olan Mustafa Çamlıca. Ne zamanki büyük başarılara imza atan insanlar aynı adanmışlığı hobileri için de gösteriyorlar ortaya büyük ve çok başarılı işler çıkıyor. Mustafa Çamlıca aynı zamanda Ernst & Young Türkiye Ülke Başkanı. Düşünün; dünya çapında, yaklaşık olarak 140 ülkede faaliyet gösteren uluslararası bir denetim ve danışmanlık hizmetleri firmasının, Türkiye’deki birinci adamı olma başarısını gösteren bir adam, ayaklarını uzatıp yan yatmak ya da güneyde denize girip bronzlaşmak yerine şarapçılıkla uğraşmış ve ortaya muhteşem bir butik şarapçılık firması ve muhteşem şaraplar çıkmış. Saygı duymamak, gıpta etmemek elde değil. Hayatın %10'u başımıza gelenler, diğer %90'ı ise bizim bu başımıza gelenlere nasıl davrandığımızla gelişir derler. Nasıl davranma konusunda üstat farklılığını ortaya koymuş.

Ben normal şartlarda bu şarabı hemen açmaz, biraz daha bekletirdim. Arada bir şarap dolabımı açar, bu şişeye bakar hatta konuşur, severdim. En uygun zamanın gelmesi için bir işaret beklerdim. Sanmayın ki çok pahalı bir şarap. Arkadaşın dediğine göre şarabın üzerinde fiyat etiketi bile yokmuş ve çok sembolik bir rakama adeta hediye edilmiş bu ve arkadaşın kendisi için aldığı şişe. Peki neden mi daha beklerdim? Ya da neden bu şarap bu kadar önemli? Bir kere bu kadar saygı duyduğum kişi bu şarabı kendisi için evet yanlış okumadınız yalnız kendi ve dostları içsin diye üretmiş. Kimseye de satmıyormuş. Yalnızca Rouge (fransızca kırmızı demek) diye bir restorana o da aynı adı taşıdığı için veriyormuş. Hani elini öpene veriyor derler ya o hesap. Açıkçası ben de bu nedenle bu şarabı çok merak ediyordum. Eşim Istıranca diye aynı firmanın başka bir kupajını açacakken kaza ile bu şişeyi açıp karafa koymuş. Eve geldiğimde (genelde içmeden önce 1 saat kadar şarabı havalandırdıktan sonra içmeyi tercih ediyorum) yanlış şişenin açıldığını görünce ister istemez çok üzüldüm ama olmuşa çare olmadığından beklediğim işaretin aslında bu olduğuna inanmayı tercih ederek keyif almaya çalıştım. Ama ne keyif almaktı inanamazsınız.

Ben normalde aynı gece tüm şişeyi bitirmek yerine yarım şişe içip ikinci yarımı bir sonraki geceye saklarım. Hem vücudumu yormamış olurum ve hem de alkolün etkilerini minimuma indirmiş olurum. Eskiden çok iyi içerdim. Marifet olsun diye yazmıyorum ama içtikçe eğlenir, eğlendikçe içerdim. Bu döngü geç saatlere kadar değişik değişik mekanlarda devam edebilirdi. Güzel çok güzel günlerdi. Şimdilerde ise eskilerin tek bir mekanında içtiğim miktarı içtiğim zaman maymunlaşıyorum. Bir yorgunluk, bir uyku durumu oluyor ki inanılmaz. Eğlenmek yerine uyumak ister oluyorum. Kafamı kaldıramaz oluyorum. Durum böyle olunca keyiften çok eziyet haline dönüşüyor içki içmek. Bu nedenle artık çok daha az içiyorum. Yaşlanıyor muyum, değişiyor muyum, günlük hayat beni çok mu yoruyor yoksa hepsi mi bilemiyorum. Neyse biz yeniden Kırmızı’ya geri dönelim. Amacım yine yarım şişe açıp bırakmaktı ama öyle olmadı, olamadı. Ne ben onu bırakmak istedim ne de o beni. Muhteşem bir şarap olmuş Kırmızı. Çok ama çok beğendim. Genç bir şarap olmasına rağmen tanen hiç yoktu. Ben ki Merlot’ya mesafeli yaklaşırım bu Merlot meğer ne kadar hatalı olduğumu gösterir nitelikteydi. Alkol dengesi olsun, içimdeki zerafeti olsun, gerek burundaki ve gerekse tadımdaki aromalar olsun tek kelime ile muhteşem bir lezzet şöleniydi. Bir kaç kadehi düşünün Mustafa Çamlıca’nın şerefine içtim.

Bu sıralar başka Kırmızı ve hatta Kırmızılar nasıl bulabilirim onun hain planlarını yapmaktayım. Dün akşam anı ve lezzet keseme Kırmızı’yı dahil ettim. Benim için çok büyük bir kazanç oldu. Darısı diğer renklerin başına.

Sevgi ve saygılarımla,



0 yorum:

Yorum Gönder