Hava güneşli bile olsa serinlik ben buradayım diye adeta bağırıyordu. İçeride oturmak için eşimle göz göze gelme ihtiyacımız bile yoktu. Eşler arası uyum da bu olmalı. Hemencecik içeriye girdik. Evimizin direği hemen siparişleri vermeye doğru yönelirken, oğlumla ben de şöyle en afilisinden bir yer kapmak için etrafı süzmeye başladık. Çok geçmeden cam kenarındaki koltuklardan bir tanesine ilişmiştik bile. Montlar ve kaşkollar çıkarıldı ve etrafa bakılmaya başlandı.
Camın
diğer tarafında yine bizimkisi gibi cama yapışık başka bir masa daha vardı ve
orada gençten bir kız oturmaktaydı. Aradaki camı yok kabul etsek beraber
oturuyoruz derdim. Kolumun koluna çarpmasına yalnızca aradaki cam engel
oluyordu. Yakınlığın derecesini siz düşünün artık. Sen kalk bizimkisi kızı
yuvasındaki en sevdiği öğretmenine benzet ve gülmeye başla. Bununla da yetinme
ve el salla. Kız da çok doğal olarak karşılık vermesin mi? Camın iki
tarafındakiler birbirlerine bakıp, gülüp hatta el sallıyorlar. Ufak çocuk ya da
köpek sayesinde kız tavlamaya çalışan ezik adam rolü üstüme kalmak üzereydi.
Koltuğa iyice gömülüp hatta mümkünse içinde kaybolup aman diyimmm bu olayın benimle hiç bir alakası yok, tamamıyla oğlum
kaynaklı bir sosyalleşme girişimi düşüncemi vücut diliyle ifade etmeye
çalışıp duruyordum. Böylesi durumlarda el sallayan yetişkin bayan babaya genelde
bakıp çok şeker çocuğunuz var tadında
selam verir. Bu selamlaşma hiç olmasın istiyordum ki bir anda kendimi selamına
karşılık verirken buldum. Artık üçümüz gülüşüyorduk. Eşimin gelişi ile birlikte
benim kısa süreli sosyalleşmem bir son buldu. Oğlum ise ısrarla Fatoş’a çok benziyor değip el
sallıyordu. Bir süre sonra bayan da kendi işine dönünce oğlum kurabiyesine
bizlerde kahvelerimize yöneldik.
Oğlumun
uzun bir süre bir yerde oturduğu görülmüş şey değildir. Ne zaman biraz oturması
yönünde zorlayıcı olsak lütfen konu hakkında anlayış gösterin bir ifade
tarzıyla bakıcı ablasından öğrendiği ben
de kurt var, oturamam açıklamasında bulunur. Bir süre sonra yerinden kalktı
ve etrafı dolaşmaya başladı. Biz de bir yandan onu seyrediyor bir yandan da kahvemizi
içiyorduk. Bir süre sonra yeniden yanımızdaydı. Kahvelere atılan şekerleri
karıştırmak için kullanılan plastik bir kaşık ile bir süre oynadı. Onu elinden
düşürünce de tekrar yenisini istedi. Biz de gidip kendisinin istemesini ve
yenisini almasını söyledik. Kendi başına bir şey yapacak olması hoşuna
gitmişti. Tamam dedi ve görevlilere doğru ilerledi. Çok da güzel kendini ifade
edip yenisini istedi. Bu arada tüm masalar onu seyrediyordu. Yeni kaşığı alışı,
bize gösterişi ve zaferle masamıza dönüşü görülmeye değerdi. Tüm masalarda
zaferini paylaşıp kendisine gülüyorlardı.
Bir
süre sonra görevli ağabeyler bu sefer onu çağırdılar. Teftişte bulunur gibi bir
eli cebinde, kasım kasım kasılarak, tezgah arkasına geçip etrafı incelemeye ve
görevlilerle konuşmaya başladı. Bir tanesi önlüğünü çıkarıp oğlumuza taktı ve
orada çalışmak isteyip istemediğini sordu. Oğlum da daha uzun olmadığını
söyleterek teklifi reddetmek zorunda kaldı. Uzun olmadığını söylemesi bütün
Starbucks’ta neden bilmem komik bulundu. Bence gayet de yerinde bir açıklama
idi. Oğlumla her daim gurur duyuyorum.
Yerine
tekrar geldiğinde bu kez karşı tarafta kalemi ağzına sokarak gazetesini okuyan
bir kadını gördü ve bakınnnnn diye
bağırdı: Kadın sanki flüt çalıyor. Uzun olmadığını
söylediğinde kendisine gülen kadın şimdi zor durumdaydı. Etme bulma dünyası.
Demincek gülüyordun ne oldu şimdi diye çemkirmek istedim ama oğluma kötü örmek
olmak istemediğimden sessizliğimi korudum. Kadın hemen ağzından kalemi çıkardı
ve zoraki bir gülümseme takılarak bak çıkardım jestinde bulundu. Bu arada
görevlilerden biri adını sordu, bizimkisi de adını söyledi Nazik çocuk
olduğundan o da görevliye adını sordu. Görevlinin adı Korhan’mış. Bizimkisi kokan anladı ve teyit için yüksek sesle tekrarladı.
Artık tüm Starbucks flüt çalan kadın dahil gülüyordu. Bir de kokan ismini garip
bulup, fonetiği hoşuna gidip sürekli tekrarlamasın mı? Her tekrarlayışında
insanlar gülüyordu. Tek gülmeyen kişi görevliydi ama en azından anlayışlıydı,
hiç ses etmedi garibim.
Bir
süre sonra oğlum masaları geziyor ve ayrı ayrı herkesle konuşuyordu. Hani sanki
ev sahipliği yapıyor gibiydi. Belki istek komiklikler var mı diye soruyordu.
Bir süre sonra dışarıdaki kadın gitmeye karar verdi ama öncesinde içeri girip
oğlumuzla vedalaştı. Kahveler çoktan bitmişti. Bizim de gitme vaktimiz gelmişti.
Oğlum da görevliler ve masalarla vedalaşıp mekanı terk ettik.
Güzel
olan kendini istediği gibi ifade ettiği için kazandığı güven ve kazandığı güven
sayesinde kendini çok daha iyi ifade etmesiydi. Güzel, eğitici ve keyifli bir
döngüydü.
Malum taş sektirmelerden sonra eve dönüp yemeklerimizi yedik. Kısa bir süre sonra yeniden sokaklardaydık. Bu sefer ki istikamet Türkiye İş Bankası'nın kültür sanat merkeziydi. Memet Ali Alabora’nın anlatıcı ve Emir Gamsızoğlu’nun piyanoda olduğu çocuklara yönelik bir gösteriydi: Çocuklar için notada yazmayanlar
Klasik müzik deyince aklınıza ilk
ne geliyor? Gösteriyi gerçekleştirenlerin muhabbet geliyor, güzel zaman
geçirmek geliyor, eğlence geliyor. Hep beraber müzik dinledik, sohbet ettik,
müzisyenlerle tanıştık. Bildiğiniz melodileri duyduk, bilmediklerimizden de keyif
aldık ve dahası müzikli hikâyeler dinleme fırsatı bulduk. Bu yıl gösteride şansımıza
sürpriz konuklar da vardı: Üflemeli çalgılar ve müzisyenleri. Hem onları
dinledik, hem farklılıklarını öğrendik. Çalan enstrümanın ne dediğini ya da
hangi renge benzediğini keşfetmeye interaktif bir şekilde çalıştık. Asıl amaç
ise belliydi oğlumuzun güzel ve değişik zaman geçirmesini sağlamak. Ben klasik
müzik çok sever ve çok da dinlerim. Oğlumun da sevmesini isterim ama zorlayacak
da değilim. Ben onu tanıştırırım, karar onundur. Bu bir nevi (ilk konserini
saymazsak) klasik müzikle ilk tanışmasıydı. Umarım sevmiştir.
Bizim Hürrem Sultan ise
aktivitenin daha hareketli ve heyecanlı geçmesi için elinden geleni yaptı
tabii. Olası oğlumuzun sevmemesi durumu ve kimseye rahatsızlık vermeden
çıkabilmek için aldığımız bilet arka sıralarda yer almaktaydı. Şansızlık
yerimiz geç gelenlerin giriş yaptığı kapı tarafındaydı. Gösterinin başlaması
sonrasında girişler tüm hızıyla devam etti. Kendisini Viyana’da Musikverein’de
ya da New York’da Metropolitan’da Berlin Filarmoni ya da Moskova Senfoni
orkestrasını dinleyeceği sanan eşim bu sonradan girişlere bir hayli sinirlendi.
Önce kem küm dedi. Tanıyanlar bilirler hiç bir zaman kem kümle kalmaz kalmadı
da. Önce dönüp sert bir uyarıda bulundu baktı işe yaramıyor kalkıp kapılar
arkasında, görevlilerin şaşkın bakışları karşısında gereken aktarımları
gerçekleştirdi. Daha iyi bir gösteri için neler yapılması gerektiğini bir biri
açıkladı. Sert uyarılarını anlamalarının onların yararına olacağını tatlı tatlı
anlattı her birine. Döndüğü zaman rahatlamıştı. Huzurlu ve güleç bir ifadeyle
gösteriye kaldığı yerden devam etti. Girişler çok kısa bir süre sonra bir son
buldu. Muhtemelen bu çocuk gösterisine kimse eşimden daha büyük saygı
göstermemiştir ve kolay kolay bundan sonra da göstermez. Ama görevliler eşimi
unutmayacaklardır.
Oğlum gösteriyi sevdiğini söyledi. En azından büyük
bir bölümünü dikkatle izleyip, katılım ve katkılarda bulundu. Mesela Chopin’in
Polonya’da doğduğunu haykıran kişi oğlumdu. Tamam, yardım aldı ama herkes
almıyor mu? :-)
Oğlumla diğer tüm aktivitelerde olduğu gibi yine büyük
gurur duydum. Nerede olursa olsun sanki yıllardır oranın müdavimiymiş gibi
sakin ve “cool” bir tavır takınıyor olması sonrasındaki hissettiklerim ise en
hafif bir ifadeyle hayranlık. Her bir anımda ve her yerde, onun babası olmanın
tarifsiz mutluluk, gurur ve şansını yaşıyorum. Yine yanındaydım. Umarım ki daha
nice böylesi ilklerde yine yanında olacağım. Hayatı güzel ve yaşanabilir kılan
nice böylesi gurur ve mutluluk anlarından daha nice güzel anıları hep beraber
toplamaya devam edeceğiz.
Bu yazının sonunda içimden "işte anne/baba olmanın keyfi!" demek geldi :) Bu en sevdiğim yazılarından biri oldu. Umarım oğlunla ilgili bu haklı gururu ve mutluluğu hep yaşarsın :)
YanıtlaSilBen de çok severim ve çok dinlerim klasik müziği. Hatta Ekin'le her cumartesi Maria Rita Epik Müzik Okulu'na gidiyoruz ve ben Ekin'in müzik arkadaşıyım :) Her hafta hem müzik eğitimi alıyoruz hem de mini konser dinliyoruz. Sık sık da konserlere gidiyoruz. Artık büyüdü, konserlerde bize eşlik ediyor rahatlıkla. Her konser sonunda etrafındaki yetişkinlerden kocaman bir aferin alıyor. Çünkü çocuklar için hazırlanmamış konserlerde bile çok güzel eşlik ediyor bize. Bu da benim gurur duyduğum bir konu :) Konser sırasında nefis yorumlarda bulunuyor kulağıma fısıldayarak. Bayılıyorum kızımla konserlere gitmeye :)
Eşine sonuna kadar katılıyorum, maalesef konser adabı yerleşmemiş bir ülkede yaşıyoruz ve bunun sıkıntısını bizim gibi bu konuda hassas insanlar çekiyor. Ama uyarmaya devam!
Sevgilerimle :)
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilO kadar uzun yazmışım ki, yazmak istediğim bazı şeyleri unutmuşum :))
YanıtlaSilNe kadar sosyal bir oğlun var, maşallah :) Kendine güvenen, kendini rahatlıkla ifade edebilen bir çocuk anladığım kadarıyla. Bunlar harika özellikler :) Tekrar maşallah diyeyim :))))
Şehirde yaşamanın trafik gibi, koşuşturma gibi, pahalılık gibi, stres gibi bir çok dezavantajı var. Ama bununla beraber konser gibi, sinema gibi, tiyatro gibi oldukça büyük avantajları da. Biz bir çok avantajı son zamanlarda yapamaz olmuştuk. Bu vesile ile bir şekilde şeytanın bacağını da kırdık diye düşünüyoruz :)
YanıtlaSilNe tür bir müzik eğitimi alıyorsunuz? Ne kadar güzel ne de iyi yapıyorsunuz bu arada ... Benim kız kardeşim aynı zamanda piyano öğretmeni. Ben de kendimi bu konuda yeteneği atlanmış bir kişi olarak görürüm. Umarım oğlum yetenekli ve istekli olur da gün gelir onun bir müzik aleti çalmasını dinleyebiliriz. Ben de Maşallah diyorum ve umuyorum ki tüm çocuklar özgüveni yüksek birer birey olurlar.
Eşim hiç merak etme bu işe ne bir ara verir ne de bir son :)
Çoktandır yazmıyordun. Bence kısa bile olmuş :)Mesajın ve yorumların için çok teşekkürler.
Selam ve sevgilerimle,
İnternet ortamında yazma ve okuma konularında istikrarsızım epeydir :)
YanıtlaSilEkin Kodaly eğitimi alıyor. Bu yaz enstrüman eğitimine geçecek. Uzun uzun yazmayayım, ilgilenirsen linki şu: http://www.mariaritaepikmuzikokulu.com/muzik-egitimi/kodaly-egitimi-pid-19.html
Kısa bir piyano deneyimi var bu okuldan önce, ama piyanoyla mı devam edecek, yoksa başka bir enstrüman mı seçecek, birkaç ay içinde belli olacak bu durum :) Senin maceranı okumuştum hatırlıyorum. Umarım biz atlamayız çocuklarımızın yetenek ve ilgilerini :) Ben kendi adıma kızımla ilgili en ufak bir detayı bile atlamıyorum. Nasıl olsa her şekilde büyüyorlar diyen annelerden değilim, kızımı tanımaya, anlamaya çalışıyorum. Ama kendim için düşünecek olursam, annem benim hakkımda aynı ilgi ve bilgiye sahip değildi :) Sanırım bizim çocuklarımız daha şanslı, ne dersin?
:)
Sevgilerimle...
Şüphesiz ve çok şükür ki aynen dediğin gibi çok daha şanslılar ve umarım ki hep öyle de kalırlar :)
YanıtlaSilKodaly bildiğim kadarıyla Macar bir müzisyendi. Eğitim hakkında bilgim yok ama linki inceleyeceğim.Hatta bir bakarsın eğer İstanbul'da da bir kolu var ise biz de başlarız. Bizim şimdilik (en azından benim) arzumuz piyano gibi yeteneği var mı, yeteneği varsa da isteği var mı bilemiyoruz. Ama benzer düşünceyle atlamamak adına bu yönde bir çalışmamız olacak :)
Her şey onlar için. Umarım hep çok mutlu olup, huzurlu güzel bir hayat sürerler :)
Selam ve sevgilerimle,