Bu Blogda Ara

7 Mart 2012 Çarşamba

Anı kesemiz için güzel ve yazısız anılar aranmakta 5

Hava güneşli bile olsa serinlik ben buradayım diye adeta bağırıyordu. İçeride oturmak için eşimle göz göze gelme ihtiyacımız bile yoktu. Eşler arası uyum da bu olmalı. Hemencecik içeriye girdik. Evimizin direği hemen siparişleri vermeye doğru yönelirken, oğlumla ben de şöyle en afilisinden bir yer kapmak için etrafı süzmeye başladık. Çok geçmeden cam kenarındaki koltuklardan bir tanesine ilişmiştik bile. Montlar ve kaşkollar çıkarıldı ve etrafa bakılmaya başlandı.

Camın diğer tarafında yine bizimkisi gibi cama yapışık başka bir masa daha vardı ve orada gençten bir kız oturmaktaydı. Aradaki camı yok kabul etsek beraber oturuyoruz derdim. Kolumun koluna çarpmasına yalnızca aradaki cam engel oluyordu. Yakınlığın derecesini siz düşünün artık. Sen kalk bizimkisi kızı yuvasındaki en sevdiği öğretmenine benzet ve gülmeye başla. Bununla da yetinme ve el salla. Kız da çok doğal olarak karşılık vermesin mi? Camın iki tarafındakiler birbirlerine bakıp, gülüp hatta el sallıyorlar. Ufak çocuk ya da köpek sayesinde kız tavlamaya çalışan ezik adam rolü üstüme kalmak üzereydi. Koltuğa iyice gömülüp hatta mümkünse içinde kaybolup aman diyimmm bu olayın benimle hiç bir alakası yok, tamamıyla oğlum kaynaklı bir sosyalleşme girişimi düşüncemi vücut diliyle ifade etmeye çalışıp duruyordum. Böylesi durumlarda el sallayan yetişkin bayan babaya genelde bakıp çok şeker çocuğunuz var tadında selam verir. Bu selamlaşma hiç olmasın istiyordum ki bir anda kendimi selamına karşılık verirken buldum. Artık üçümüz gülüşüyorduk. Eşimin gelişi ile birlikte benim kısa süreli sosyalleşmem bir son buldu. Oğlum ise ısrarla Fatoş’a çok benziyor değip el sallıyordu. Bir süre sonra bayan da kendi işine dönünce oğlum kurabiyesine bizlerde kahvelerimize yöneldik.

Oğlumun uzun bir süre bir yerde oturduğu görülmüş şey değildir. Ne zaman biraz oturması yönünde zorlayıcı olsak lütfen konu hakkında anlayış gösterin bir ifade tarzıyla bakıcı ablasından öğrendiği ben de kurt var, oturamam açıklamasında bulunur. Bir süre sonra yerinden kalktı ve etrafı dolaşmaya başladı. Biz de bir yandan onu seyrediyor bir yandan da kahvemizi içiyorduk. Bir süre sonra yeniden yanımızdaydı. Kahvelere atılan şekerleri karıştırmak için kullanılan plastik bir kaşık ile bir süre oynadı. Onu elinden düşürünce de tekrar yenisini istedi. Biz de gidip kendisinin istemesini ve yenisini almasını söyledik. Kendi başına bir şey yapacak olması hoşuna gitmişti. Tamam dedi ve görevlilere doğru ilerledi. Çok da güzel kendini ifade edip yenisini istedi. Bu arada tüm masalar onu seyrediyordu. Yeni kaşığı alışı, bize gösterişi ve zaferle masamıza dönüşü görülmeye değerdi. Tüm masalarda zaferini paylaşıp kendisine gülüyorlardı.

Bir süre sonra görevli ağabeyler bu sefer onu çağırdılar. Teftişte bulunur gibi bir eli cebinde, kasım kasım kasılarak, tezgah arkasına geçip etrafı incelemeye ve görevlilerle konuşmaya başladı. Bir tanesi önlüğünü çıkarıp oğlumuza taktı ve orada çalışmak isteyip istemediğini sordu. Oğlum da daha uzun olmadığını söyleterek teklifi reddetmek zorunda kaldı. Uzun olmadığını söylemesi bütün Starbucks’ta neden bilmem komik bulundu. Bence gayet de yerinde bir açıklama idi. Oğlumla her daim gurur duyuyorum.

Yerine tekrar geldiğinde bu kez karşı tarafta kalemi ağzına sokarak gazetesini okuyan bir kadını gördü ve bakınnnnn diye bağırdı: Kadın sanki flüt çalıyor. Uzun olmadığını söylediğinde kendisine gülen kadın şimdi zor durumdaydı. Etme bulma dünyası. Demincek gülüyordun ne oldu şimdi diye çemkirmek istedim ama oğluma kötü örmek olmak istemediğimden sessizliğimi korudum. Kadın hemen ağzından kalemi çıkardı ve zoraki bir gülümseme takılarak bak çıkardım jestinde bulundu. Bu arada görevlilerden biri adını sordu, bizimkisi de adını söyledi Nazik çocuk olduğundan o da görevliye adını sordu. Görevlinin adı Korhan’mış. Bizimkisi kokan anladı ve teyit için yüksek sesle tekrarladı. Artık tüm Starbucks flüt çalan kadın dahil gülüyordu. Bir de kokan ismini garip bulup, fonetiği hoşuna gidip sürekli tekrarlamasın mı? Her tekrarlayışında insanlar gülüyordu. Tek gülmeyen kişi görevliydi ama en azından anlayışlıydı, hiç ses etmedi garibim.

Bir süre sonra oğlum masaları geziyor ve ayrı ayrı herkesle konuşuyordu. Hani sanki ev sahipliği yapıyor gibiydi. Belki istek komiklikler var mı diye soruyordu. Bir süre sonra dışarıdaki kadın gitmeye karar verdi ama öncesinde içeri girip oğlumuzla vedalaştı. Kahveler çoktan bitmişti. Bizim de gitme vaktimiz gelmişti. Oğlum da görevliler ve masalarla vedalaşıp mekanı terk ettik.

Güzel olan kendini istediği gibi ifade ettiği için kazandığı güven ve kazandığı güven sayesinde kendini çok daha iyi ifade etmesiydi. Güzel, eğitici ve keyifli bir döngüydü.



Malum taş sektirmelerden sonra eve dönüp yemeklerimizi yedik. Kısa bir süre sonra yeniden sokaklardaydık. Bu sefer ki istikamet Türkiye İş Bankası'nın kültür sanat merkeziydi. Memet Ali Alabora’nın anlatıcı ve Emir Gamsızoğlu’nun piyanoda olduğu çocuklara yönelik bir gösteriydi: Çocuklar için notada yazmayanlar

Klasik müzik deyince aklınıza ilk ne geliyor? Gösteriyi gerçekleştirenlerin muhabbet geliyor, güzel zaman geçirmek geliyor, eğlence geliyor. Hep beraber müzik dinledik, sohbet ettik, müzisyenlerle tanıştık. Bildiğiniz melodileri duyduk, bilmediklerimizden de keyif aldık ve dahası müzikli hikâyeler dinleme fırsatı bulduk. Bu yıl gösteride şansımıza sürpriz konuklar da vardı: Üflemeli çalgılar ve müzisyenleri. Hem onları dinledik, hem farklılıklarını öğrendik. Çalan enstrümanın ne dediğini ya da hangi renge benzediğini keşfetmeye interaktif bir şekilde çalıştık. Asıl amaç ise belliydi oğlumuzun güzel ve değişik zaman geçirmesini sağlamak. Ben klasik müzik çok sever ve çok da dinlerim. Oğlumun da sevmesini isterim ama zorlayacak da değilim. Ben onu tanıştırırım, karar onundur. Bu bir nevi (ilk konserini saymazsak) klasik müzikle ilk tanışmasıydı. Umarım sevmiştir.

Bizim Hürrem Sultan ise aktivitenin daha hareketli ve heyecanlı geçmesi için elinden geleni yaptı tabii. Olası oğlumuzun sevmemesi durumu ve kimseye rahatsızlık vermeden çıkabilmek için aldığımız bilet arka sıralarda yer almaktaydı. Şansızlık yerimiz geç gelenlerin giriş yaptığı kapı tarafındaydı. Gösterinin başlaması sonrasında girişler tüm hızıyla devam etti. Kendisini Viyana’da Musikverein’de ya da New York’da Metropolitan’da Berlin Filarmoni ya da Moskova Senfoni orkestrasını dinleyeceği sanan eşim bu sonradan girişlere bir hayli sinirlendi. Önce kem küm dedi. Tanıyanlar bilirler hiç bir zaman kem kümle kalmaz kalmadı da. Önce dönüp sert bir uyarıda bulundu baktı işe yaramıyor kalkıp kapılar arkasında, görevlilerin şaşkın bakışları karşısında gereken aktarımları gerçekleştirdi. Daha iyi bir gösteri için neler yapılması gerektiğini bir biri açıkladı. Sert uyarılarını anlamalarının onların yararına olacağını tatlı tatlı anlattı her birine. Döndüğü zaman rahatlamıştı. Huzurlu ve güleç bir ifadeyle gösteriye kaldığı yerden devam etti. Girişler çok kısa bir süre sonra bir son buldu. Muhtemelen bu çocuk gösterisine kimse eşimden daha büyük saygı göstermemiştir ve kolay kolay bundan sonra da göstermez. Ama görevliler eşimi unutmayacaklardır.

Oğlum gösteriyi sevdiğini söyledi. En azından büyük bir bölümünü dikkatle izleyip, katılım ve katkılarda bulundu. Mesela Chopin’in Polonya’da doğduğunu haykıran kişi oğlumdu. Tamam, yardım aldı ama herkes almıyor mu? :-)

Oğlumla diğer tüm aktivitelerde olduğu gibi yine büyük gurur duydum. Nerede olursa olsun sanki yıllardır oranın müdavimiymiş gibi sakin ve “cool” bir tavır takınıyor olması sonrasındaki hissettiklerim ise en hafif bir ifadeyle hayranlık. Her bir anımda ve her yerde, onun babası olmanın tarifsiz mutluluk, gurur ve şansını yaşıyorum. Yine yanındaydım. Umarım ki daha nice böylesi ilklerde yine yanında olacağım. Hayatı güzel ve yaşanabilir kılan nice böylesi gurur ve mutluluk anlarından daha nice güzel anıları hep beraber toplamaya devam edeceğiz.


6 yorum:

  1. Bu yazının sonunda içimden "işte anne/baba olmanın keyfi!" demek geldi :) Bu en sevdiğim yazılarından biri oldu. Umarım oğlunla ilgili bu haklı gururu ve mutluluğu hep yaşarsın :)

    Ben de çok severim ve çok dinlerim klasik müziği. Hatta Ekin'le her cumartesi Maria Rita Epik Müzik Okulu'na gidiyoruz ve ben Ekin'in müzik arkadaşıyım :) Her hafta hem müzik eğitimi alıyoruz hem de mini konser dinliyoruz. Sık sık da konserlere gidiyoruz. Artık büyüdü, konserlerde bize eşlik ediyor rahatlıkla. Her konser sonunda etrafındaki yetişkinlerden kocaman bir aferin alıyor. Çünkü çocuklar için hazırlanmamış konserlerde bile çok güzel eşlik ediyor bize. Bu da benim gurur duyduğum bir konu :) Konser sırasında nefis yorumlarda bulunuyor kulağıma fısıldayarak. Bayılıyorum kızımla konserlere gitmeye :)

    Eşine sonuna kadar katılıyorum, maalesef konser adabı yerleşmemiş bir ülkede yaşıyoruz ve bunun sıkıntısını bizim gibi bu konuda hassas insanlar çekiyor. Ama uyarmaya devam!

    Sevgilerimle :)

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. O kadar uzun yazmışım ki, yazmak istediğim bazı şeyleri unutmuşum :))

    Ne kadar sosyal bir oğlun var, maşallah :) Kendine güvenen, kendini rahatlıkla ifade edebilen bir çocuk anladığım kadarıyla. Bunlar harika özellikler :) Tekrar maşallah diyeyim :))))

    YanıtlaSil
  4. Şehirde yaşamanın trafik gibi, koşuşturma gibi, pahalılık gibi, stres gibi bir çok dezavantajı var. Ama bununla beraber konser gibi, sinema gibi, tiyatro gibi oldukça büyük avantajları da. Biz bir çok avantajı son zamanlarda yapamaz olmuştuk. Bu vesile ile bir şekilde şeytanın bacağını da kırdık diye düşünüyoruz :)

    Ne tür bir müzik eğitimi alıyorsunuz? Ne kadar güzel ne de iyi yapıyorsunuz bu arada ... Benim kız kardeşim aynı zamanda piyano öğretmeni. Ben de kendimi bu konuda yeteneği atlanmış bir kişi olarak görürüm. Umarım oğlum yetenekli ve istekli olur da gün gelir onun bir müzik aleti çalmasını dinleyebiliriz. Ben de Maşallah diyorum ve umuyorum ki tüm çocuklar özgüveni yüksek birer birey olurlar.

    Eşim hiç merak etme bu işe ne bir ara verir ne de bir son :)

    Çoktandır yazmıyordun. Bence kısa bile olmuş :)Mesajın ve yorumların için çok teşekkürler.

    Selam ve sevgilerimle,

    YanıtlaSil
  5. İnternet ortamında yazma ve okuma konularında istikrarsızım epeydir :)

    Ekin Kodaly eğitimi alıyor. Bu yaz enstrüman eğitimine geçecek. Uzun uzun yazmayayım, ilgilenirsen linki şu: http://www.mariaritaepikmuzikokulu.com/muzik-egitimi/kodaly-egitimi-pid-19.html

    Kısa bir piyano deneyimi var bu okuldan önce, ama piyanoyla mı devam edecek, yoksa başka bir enstrüman mı seçecek, birkaç ay içinde belli olacak bu durum :) Senin maceranı okumuştum hatırlıyorum. Umarım biz atlamayız çocuklarımızın yetenek ve ilgilerini :) Ben kendi adıma kızımla ilgili en ufak bir detayı bile atlamıyorum. Nasıl olsa her şekilde büyüyorlar diyen annelerden değilim, kızımı tanımaya, anlamaya çalışıyorum. Ama kendim için düşünecek olursam, annem benim hakkımda aynı ilgi ve bilgiye sahip değildi :) Sanırım bizim çocuklarımız daha şanslı, ne dersin?

    :)
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  6. Şüphesiz ve çok şükür ki aynen dediğin gibi çok daha şanslılar ve umarım ki hep öyle de kalırlar :)

    Kodaly bildiğim kadarıyla Macar bir müzisyendi. Eğitim hakkında bilgim yok ama linki inceleyeceğim.Hatta bir bakarsın eğer İstanbul'da da bir kolu var ise biz de başlarız. Bizim şimdilik (en azından benim) arzumuz piyano gibi yeteneği var mı, yeteneği varsa da isteği var mı bilemiyoruz. Ama benzer düşünceyle atlamamak adına bu yönde bir çalışmamız olacak :)

    Her şey onlar için. Umarım hep çok mutlu olup, huzurlu güzel bir hayat sürerler :)

    Selam ve sevgilerimle,

    YanıtlaSil