Bu Blogda Ara

3 Ocak 2012 Salı

Mixed feelings


Yine yeniden bir Pazartesi günü. Tüm sıkıcılığı ve uzun hem de çok uzun  bir çalışma haftasının tüm yoğunluğunu ve belki de zorluğunu gösteren bir ilk durak ama adeta bir son durak hissiyatında. Bir renk verilseydi günlere şüphesiz Pazartesinin payına gri düşerdi hem de depresif bir gri. Çocuk seslerinin duyulmadığı, takım elbiseli, gülmeyen adamların indiği, etraflarda kuşların uçmadığı, renkli balonların görülmediği bir tren istasyonu tadında. Gökyüzünün tüm maviliğini örten devasa gökdelenlerin arasında, yeşilliği ve ışıltısı olmayan bir başlangıç noktası.

Bugün Pazartesi ama neden bilmem bana hiç de gri gelmiyor. Penceremden odama hayatın kendisi gibi canlı bir sarı aydınlık giriyor. Bu ışık hüzmesi ile aydınlan yalnızca odam olmuyor üstelik, ruhumda, kalbimde, düşüncelerimde nasiplerini alıyorlar birer birer ve hem de doya doya. Bugün Pazartesi. Bugün yeni senenin ilk çalışma günü. Çok şükür 2012 senesine eriştik. Yılın 51 Pazartesinin son durak acı ve buruk tadı, bu ilk haftasında yeni açan bir çiçek tazeliğinde. İçimde nedenini bilmediğim bir kıpırtı var. Bu kıpırtı zaten yazmama neden oluyor. Cümlelerin nereye varacağını bilmeden oturup yazmaya başladım bir anda. İçtiğim çayı bile unuttum. Masamda öyle tek başına terk edilmiş ve soğumuş olarak alınmayı bekliyor. Hem ağlamak istiyorum yenilen bir çocuğun ağladığı gibi ve hem de gülmek istiyorum diplomasını almaya hak kazanan bir öğrencinin umudu ile dopdolu.

Eski senelerin tüm sıkıntıları, tüm üzüntü ve acıları, tüm yapamadıklarımı, tüm pişmanlık ve başarısızlıklarımı, kalbimin bir köşesinde, bana ağırlık vermeye ve beni sanki çok şartmış gibi tecrübeli bir yetişkin yapmaya çalışıyorlar. O kadar ağırlar ki bazen kafamı kaldıramıyorum. Nefes almam bile ağırlaşıyor her geçen yeni günde. Oğlumu seyrediyorum uyurken. Nefes alış verişini dinliyorum tarifsiz bir mutluluk ve huzur içerisinde. Nefesim onun nefesinin hızına yetişemiyor ve onun adına nasıl da seviniyorum. Hep böyle kalsın istiyorum. Hayat hep onun etrafında dönmeye devam etsin istiyorum. İstemesi sona hiç ermesin istiyorum. 

Benim artık istemeyi unutan yanım, hem nefesimi tutuyor ve hem de ellerimi ayaklarımı bağlıyor sanki. Kurtulmak istedikçe, bataklık misali daha da batıyorum. Bencil, ne istediği belli olmayan, kimlik arayışındaki ve belki de bunalımdaki kişi olup tek başıma yine kalakalıyorum gecenin karanlıklarında. Yenilgiyi hissediyorum içimde ve bir çocuk gibi ağlamak istiyorum. Misketlerimi ya da topumu alıp ben artık oynamak istemiyorum diyebilmek ve eve dönmek istiyorum. Ertesi gün ise tekrar başlayabilmeyi arzuluyorum. Yapabilme, isteyebilme, hakkı olabilme yetilerine kavuşmayı istiyorum her dua edişlerimde ama inanarak dua bile edemiyorum kendi karanlığımda. İçim neden diye kendime sorduğum sorularla dopdolu.

Bugün Pazartesi. Bugün yeni senenin ilk çalışma günü. Bugün bir başlangıç. Kim bilir kaç kere, kaç şeyi, kendime başlangıç yaptığımı biliyor ve hatırlıyor olmama rağmen, yine de engel olamıyorum kendime. Hayata olan bağlılığım, bu başlangıçları umut için bunu şart koyuyor önüme. Bugün bana gri gelmiyor. Bugün ışıl ışıl güzel bir Pazartesi. Gökyüzü bugün masmavi. Yeşil, yemyeşil topraklardan burnumuza ulaşan güzel koku hayatın ta kendisi. Kuşlar havada rengarenk uçan balonları kovalıyorlar. Çocuklar hep bir ağızdan şarkılar söylerken tren istasyona giriyor bugün. Renkli renkli, insanın içine ısıtan, her renkten, her yaştan, her ırktan, her kültürden çeşit çeşit insanlar iniyor trenden. 

Hayat bugün hiç olmadığı kadar cömert, hiç olmadığı kadar neşe ve umut dolu. Herkes gülüyor, dans ediyor hayatla. Ben bugün gülüyorum. Master tezimi sunduktan ve mezun olmaya hak kazandıktan sonraki gibi içim umut taşıyor, mutluluktan dudaklarıma söz geçiremiyorum, sürekli gülmeye devam ediyorum. Çevremdekilerin bana deli gözü ile bakması bile beni mutlu ediyor. Ayaklarım artık bağımsızlar, engel olamıyorum dans etmelerine. 

Bugün işte Venedik yine gidilmeyi bekliyor. Neden sorusu bile cevabını almış, görüyorum, benden sessizce uzaklaşmaya çalışıyor. Kendi kendine "benim kararımdı ve vermiş olduğum kararların sorumluluklarını da üstleniyorum" da ne demek şimdi. Böyle cevap mı olurmuş?!!! diye söylene söylene uzaklaşıyor hayatımdan.

Bir önceki iş yerimde bir çalışan, yurt dışına terfi ya da iş tecrübesi için gidecekse ya da çok daha iyi şartlarda başka bir firmada başka bir iş bulmuşsa, üstü olan müdür ya da direktör kendisinin gidişi hakkında tüm şirkete bir mesaj atardı. Söz konusu ayrılığı ve sebeplerini anlatırdı. Bu mesajlarda kullanılan, olmazsa olmaz bir de kalıp vardı: Mixed feelings.

 Bizim firmanın olmazsa olmaz jargonuydu. Günlük konuşma dilimize bile girmişti. Mesajı yazan kişi ayrılacak kişinin gidişine sözde çok üzülür ama onun için de bir o kadar yine sözde mutlu olurdu. Duyguları kısaca çok karışık olur ve bu kalıbı kullanırdı. Ben de bugün benzer durumdayım. Hem mutluyum ve hem de hüzünlü. Hem yenilgiyi kabul etmiş durumdayım ve hem de umut dolu. Bazen ağlanacak halim güldürüyor beni, bazen de gülerken ağlamaya başlıyorum. Ne bir ölüyüm bu hayatta, ne de kendimi capcanlı hissedebiliyorum. Ben bugün daha çok araftayım. Eski firmamda mesaj yazan sahte kişiler gibi duygusal bir karmaşa içerisindeyim, tek farkla ben bu karışıklığımda son derece samimiyim.

Doktoramı yaparken Yüksek Mühendislik Matematiği dersinde Fuzzy Logic (Bulanık Mantık) diye bir konu öğrenmiştik. Düşünüyorum da söz konusu o konu, hayatın tam da özetiydi aslında. Hayatın yalnızca 1 ya da yalnızca sıfırdan oluşmadığını öğretirdi. Yalnızca siyahlar ve beyazlar yoktu, grilerde hatta grilerin tonları da vardı söz konusu mantığa göre. 

Önemli olan söz konusu rengin siyaha ya da beyaza ne kadar yakın olduğu idi. Aynı tüm hareketlerimizi belirleyen sevgi ve korku oranlarımız gibi. Önemli olan bu karışıklık içerisinde hangi yöne eğilimimiz olduğu aslında yoksa bir taraf aslında asla yok olmuyor ne pratikte, ne de teorikte, ne felsefik olarak, ne de matematiksel olarak. Yine asla yok olmayan bu ikili düzlemde önemli olan, tercihlerimiz ve bu tercihlerimizi sahiplenmemiz.

Bugün 2012 senesinin ilk Pazartesi günü. Ben bugünü sevmeyi tercih ediyorum ve bugünü seviyorum. Bugünden başlayarak mutlu, huzurlu, sağlıklı ve başarılı olmayı tercih ediyorum ve biliyorum öyle de olacak. Bu yıl güzel hem de çok güzel bir yıl olacak. Bu yıl unutulmaz bir yıl olacak, biliyorum öyle olacak, çünkü ben öyle olmasını istiyorum. Biliyorum Allahım yalnızca ben kendimi özel hissedebileyim diye böyle olmasını sağlayacak. Dilerim öyle de olur!

Bu vesile ile tüm bu satırları okuyan sizlere, yeni yılla ilgili en içten iyi dileklerimi sunmak isterim. Dilerim 2012, tüm tüm hayallerinize kavuştuğunuz bir yıl olur.

2 yorum:

  1. 2012 yılının size şans getirmesini dilerim. Rengarenk günler dileğiyle...

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ederim :) Benden aynı temennileri sizin için tüm kalbimle dilerim.

    Benim için rekor sürede gerçekleşen bir yorum oldu. Nasıl mutlu oldum anlatamam. Okuyup, yorum yazdığınız için ayrıca teşekkürlerimi sunarım.

    Sevgi ve saygılarımla

    YanıtlaSil