İlk akla gelen 2 ülke tabii ki günümüzün devi Çin ile kısa geçmiş dönemin dinamosu Japonya. Yine kitap olaylara ve geleceğe Birleşik Devletler perspektifinden bakarak başlamış: Amerikan tehlikesi Japonya ve Çin arasında oluşacak bir ittifakta yatmıyor. Bu iki devlet birbirleriyle çok fazla konuda rekabet halinde ve birbirleriyle yakın ilişki içinde olamayacak kadar derin farkları var. Tarih boyunca Japonya’dan çok çeken Çin’in içindeki kin ve nefret bence de kısa bir sürede bitecek gibi değildir. Hele ki din ile spritüel dünya ile de alakaları pek olmadığından, bir işbirliği bence de yakın zamanda olmayacaktır.
Gelecek on yılda ne Çin ne Japonya bölgesel hegemonya olarak ortaya çıkacak. Tüm ekonomik mucizelerin yatışması gibi Çin’in ekonomik mucizesi de geçip gidecek ve Çin hızlı büyüme olmadan istikrarı korumaya odaklanacak. Zor dostum zor. Çok iyimsersin. Tamam Çin ihracatının çoğunu size yapıyor ama adamlarda bu aza tamah ve çalışma zorunluluğu olduktan sonra hiç de tahminin çıkmayacaktır. Japonya içte yeniden yapılanmaya gidecek ve dış politikasını küresel çıkarlarıyla eşleştirmeye başlayacak. Ama ABD’nin takip etmesi gereken ülke Japonya olacak. Bir kere Pearl Harbour’u patlattılar ya artık mimlendiler. Ağızlarıyla kuş tutsalar önyargı değişmeyecektir. Hem ne demiş büyük düşünür Albert Einstein amca “önyargıları parçalamak, atomu parçalamaktan zordur…”
Japonya’ya karşı ABD stratejisinin ilk adımı Çin’in dağılmamasını sağlamak olmalı çünkü Çin ne kadar zayıflarsa Japonya hareket etmekte o kadar özgür kalır.
Japonya güç olarak yükselir ve Çin zayıflarken Korelilerin ABD’ye her zamankinden daha çok ihtiyaçları olacak ve ABD iki ülkeyle ilgilenirken seçeneklerini artırmak için Kore’ye güvenecek.
Kore ayrıca önemli bir teknolojik merkez durumuna geldi. Özellikle Çin bu teknolojiye aç olacak ve transfer aşamasında kontrol sahibi olmak ABD’nin Çin üstündeki baskısını artıracak. Kendi açılarından Koreliler özellikle gelecek on yılda kaçınılmaz olan tekrar birleşmenin maddi açılarını ele alırken başlarındaki Kuzey Kore sıkıntısıyla uğraşmak için yardıma ihtiyaç duyacaklar.
ABD’nin bölgede ilişki kuracağı ikinci en önemli yer Avustralya. Tek başına ve güvenli görünüşüne rağmen ekonomisini desteklemek için Avustralya özellikle gıda maddeleri ve demir cevheri gibi sanayi mineralleri satışında uluslararası ticarete oldukça bağımlı. Bu mallar deniz yoluyla gönderiliyor ve Avustralya’nın deniz trafiğinin güvenliği üstünde kontrolü yok. Bir anlamda, Avustralya damarları vücudunun dışında bulunan bir yaratık gibi, savunmasız ve devamlı risk altında.
Avustralya’nın bu zayıflıkla başa çıkma yolu bir zamanlar İngiltere’nin, şimdiyse ABD’nin oluşturduğu Pasifik’teki egemen donanma gücüyle müttefik olmak. Her ittifakın bir bedeli vardır ve hem İngilizler hem de Amerikalılar, iyiliğe karşı iyilik istediler.
Avustralya’nın savaşlarına katılması. Avustralya Boer Savaşı’nda, iki dünya savaşında, Kore’de ve Vietnam’da ağır kayıplar verdi. 1970 ve 1990 yılları arasında Avustralya bu askeri ortak rolünden geri çekildi ama bu dönemde onların katılımına duyulan talep zaten azdı.
İkinci Dünya Savaşı’nda Avustralya, Kuzey Afrika’ya birlikler göndererek İngiltere’ye hizmet etti. ABD’ye Pasifik sahnesinde ABD birlikleri oluşturması için istasyon görevi yaparak yardımcı oldu. Avustralya’nın sadece iki stratejik seçeneği var. Bir tanesi ittifak görevlerinden geri çekilmek ve çıkarlarına rastgele cevap verileceğini kabullenmek. Diğeri, ittifaka katılmak ve Birleşik Devletler’den daha resmi taahhütler almak. Birincisi daha ucuz ama riskli, ikincisi daha pahalı ama daha güvenilir.
ABD için aynı stratejik önemde olan başka bir yer de, İngilizler tarafından Malezya Yarımadası’nın ucunda, Malakka Boğazı’nı kontrol edecek bir üs olarak yaratılan Singapur.
Singapur coğrafi konumu ve teknoloji endüstrisinden dolayı artık son derece refah içinde yaşayan bağımsız bir kent devlet. Bir müşteri olmanın yanı sıra egemenliğini korumak için de ABD’ye ihtiyacı var.
ABD Singapur’un kolayca kontrol edemez. Bunun yerine onunla işbirliği yapmalı. Kore ve Avustralya’yla yaptığı gibi, başkanın ittifakı sağlamak için Singapur’a gerektiğinden fazla bonkör davranması gerekir. Bedeli az ve bahis oranları yüksek.
Birçok yönden Hindistan, çok büyük bir Avustralya olarak kabul edilebilir. İki ülke de farklı yollardan olmasına rağmen ekonomik açıdan güçlüler ve bu anlamda oldukça ciddiye alınmaları gerekir. Hindistan’a demokratik Çin de deniyor, bir yere kadar bu doğru, bölgesel güce bir bedel ödüyor. Hindistan’ın etkileyici ekonomik büyümesinin en büyük sınırlamalarından biri Hindistan’ın ulusal bir hükümeti olmasının yanında, her eyaletin kendi yasaları olması ve bazılarının ekonomik gelişimi önlemesi. Bu bölgelerin birbirlerine bağlı olmalarının değişik yolları var ama en büyük garantör ordu.
Hindistan üç görevi olan büyük bir ordu barındırıyor. Birinci görevi, Pakistan’ı dengelemek. İkincisi, kuzey sınırını Çin istilasından korumak. En önemlisi, Hindistan ordusunun, Çin ordusu gibi ulusun iç güvenliğini garanti etmesi.
Hintliler, denizlerde Hindistan’ın deniz yollarını korumak ve gücünü yansıtmak amacıyla Hint Okyanusu’nda önemli bir oyuncu olabilecek bir donanma geliştirmek konusunda isteklilerdi. Ama ABD, Hindistan’ın bu hatlarda ilerlediğini görmek istemiyor. Baba senin gibi bir gücü adı üstünde senin sularında yani Hint sularında dolaştırır mı? Hint de, Pasifik de, Atlantik de temiz olmalı, arınmış olmalı, boş olmalı, yalnızca onlar olmalı. Çok da iyimsermişsin ...
Hint donanmasının gelişimini ABD çıkarlarını tehdit etme noktasından aşağıda tutabilmek için ABD Hindistan’ın savunma harcamalarını donanma yerine kara kuvvetlerine ve taktik hava kuvvetlerine yönlendirmek için uğraşacak. Gelecek on yılda Hindistan ekonomik olarak öne çıkacak ama tek başına ekonomik güç, ulusal güvenliğe veya Hint Okyanusu’na hükmedecek bir güce dönüşemiyor.
Gelin bir sonraki durağımız farklı bir yer olsun. Bu yerde insanlar dans ediyor, puro içiyor olsunlar. Futbol en az bizim ülkedeki gibi dinden hemen sonra gelsin. Fakir ama gururlu ve kesinlikle eğlenceli insanların toprakları olsun. Salsa ve Tango buralarda doğmuş olsun. Karnaval nasıl olurmuş tüm dünya bu insanlardan öğrensin.
Gelin bu kez de Güney Amerika’ya bir yolculuğa çıkalım. Sonrasında da Kanada üzerinden ülkelere yaptığımız yolculukları tamamlayalım. Ne dersiniz?
0 yorum:
Yorum Gönder