Aklımızdan geçirdiğimiz düşünceler, vermiş olduğumuz ya da vereceğimiz kararlar, sürdürdüğümüz, dört elle tutunduğumuz hayatlar, tercih ederek, sözde bilinçli bir şekilde girdiğimizi sandığımız yollar, bizlerle, gerçek nüvelerimizle, hani bir an yüz yüze geldiğimiz ama sonra hemen korkarak arkalara ittiğimiz gerçek bizlerle ne kadar barışık, ne kadar uyumlu?
Sahi gerçekten de kendimizi, hayatımızı, seçtiklerimizi, kararlarımızı seviyor muyuz? Yoksa elimizdekiler bunlar olduğundan kendimizi, ruhumuzu, kalbimizi, düşüncelerimizi ve kararlarımızı bunlara göre mi ayarlamaya çalışıyoruz?
Yaşadığımız hayatlarımız ne kadar gerçek? Gerçekten içimizden geldiği gibi, kendimizle barışık olarak mı yaşıyoruz yoksa yalnızca tüm bunların bizlerin seçimi olduğu rolünü mü oynayıp duruyoruz?
Hayattaki başarı kıstası nedir?
Mesela Facebook oldukça başarılı bir uygulama değil mi? Başarısı su götürmez bir şekilde apaçık karşımızda değil mi? Facebook başarısı aslında bizlerin başarısızlığı değil mi? Benim mesela yüzlerce arkadaşım var. Tamam, zamane gençliği gibi 800-900 tane arkadaşım yok ama arkadaş sayım 200’ü geçmekte en azından.
Sahi benim 200’ü geçen arkadaşım gerçekten de var mı?
Bir önceki ve son iş yerindeki aynı hedef için bir yerde zorunluluktan ya da rastlantısal olarak bir araya geldiğimiz çalışma arkadaşlarımı çıkaralım mesela. Öyle ya bu iş yerleri olmasaydı muhtemelen onları tanımayacaktım bile. Hem kaçıyla bir şey paylaşıyorum ki? Ya da paylaşıyor muyum? Ne kadarını seviyorum, kaçı beni seviyor? Kaçı ile bu işten ayrıldıktan sonra görüşeceğim ya da işten ayrılan kaçı ile hala görüşüyorum?
Geriye kalanlardan sırf sistemin iyi çalışıp çalışmadığını denemek ve hafızamı zorlamak için girdiğim ve bulduğum (Sistem iyi çalışıyor. Bunları yazarken amacım facebook’u kötülemek değil çünkü aslında çok başarılı bir uygulama. Görüşmeyi istediğimiz, özlediğimiz, bir şekilde iletişimin koptuğu kişileri başka nasıl bu kadar kolay bulup, hayatları hakkında az çok bilgi sahibi olabilirdik ki? )ilkokul arkadaşlarını da çıkaralım. Bazı bulduklarımla yazışmamışız bile, yalnızca birbirlerimizi nedensiz yere kabul etmişiz hepsi o kadar.
Bu arada tüm bu yazdıklarım beni ilgilendiren konular, sizdeki durum da böyledir diye yazmıyorum. Ben de bu şekilde işlemiş o kadar. Neyse devam edecek olursam lisedeki arkadaşları koymak zaten bir mecburiyet. Bazısı ile mezuniyetten beri görüşmemişiz. Benim de hatam var ama bir şekilde olmamış görüşme. Demek istediğim birçoğu ile hayatlarımız tekrar kesişmemiş, görüşme bir öncelik olmamış. Oysaki biz farklıydık, biz hiç kopmayacaktık ve biz hep görüşmeye devam edecektik çünkü bizim bizden başka arkadaşımız yoktu, olamazdı. Aslında ikinci bölüm benim için doğruydu çünkü gerçekten de benim sonradan başka arkadaşım neredeyse hiç olmadı.
Ender olarak yazıştıklarım hadi kalsın ama diğerleri listeden çıksın o halde. Aile üyelerini de çıkarttıktan sonra benim listede iki elin parmaklarından daha az sayıda kişi kaldığını üzülerek ve belki de utanaraktan belirtmek isterim.
Bazen hiç görüşmediğim kişilerin hayatlarını, bu şekilde, arada çoğu kere iletişim bile olmadan takip ediyorum: Fotoğraflarına bakıyorum, günlük olarak değişen ve o gün ile ilgili psikolojilerini özetleyen ve çoğu kere birilerine dolaylı mesaj özelliği taşıyan özlü sözlerini okuyorum. Doğum günlerinde mesaj atmak yalan değil kolay da oluyor. Yüz yüze gelmediğim, konuşmadığım insanların hayatlarını bu şekilde takip etmek bence sistemin başarısı ama benim başarısızlığım.
Bir çok mazeretim var tabii birbiri ardı sıra söyleyebileceğim. Zamanım yok bir kere. Evden işe, işten eve koşuşturup duruyorum. Yoğum bir tempoda yaşıyorum. Sorumluluklarım var... Aslında tüm mazeretlerim, utancımı, tembelliğimi, üzüntümü bohçalayıp saklayan ya da saklamaya çalışan birer sis perdeleri. Ortada mazeret yok aslında. Ortada açık olarak duran bir gerçek var: Hayatımı ikinci hatta üçüncü plana atıyor olmam. Üstelik bunu hayallerimden ve hobilerimden ilk vazgeçmeye başladığım zaman başlamış olduğu gerçeğini ancak şimdi anlayabiliyorum.
Hesap ortada arkadaşım bile düşündüğüm kadar yok. Bunun aslında bir nedeni de (bugün eşime hiç laf atmamıştım, atayım da rahatlayayım)eşim. Şartmış gibi en iyi arkadaşım oldu, çıktı. Bu güzelmiş gibi görünse de hiç güzel bir durum değil. Herkesin yeri ayrı olmalı aslında. Eşim en fazla arkadaşım olmalıydı ama o en iyi arkadaşım oldu. Her şeyimi onunla paylaştım, ona anlattım, o kadar ki artık onun dışında kimseyle bir şey paylaşmaz oldum. Hata idi çünkü biz sürekli tartışan bir çiftiz. Her tartışma sonucunda ben yalnızca eşimle değil, en iyi arkadaşımla da iletişimi koparmış oluyordum. Barışana kadar kimsesiz, ortada tek başıma kalakalıyordum (di’li geçmiş kullandım ama durum bugün içinde aynıdır). Oğluma tavsiyelerimden biri de bu olacak, sen sen ol, sakın eşinle iyi arkadaş olma. Hatta mümkünse arkadaş bile olma. Eğer bana çeker ise beni dinlemeyecek ve olacaktır. Umarım hep mutlu ve huzurlu olur.
Ortada tek başıma kaldığım zamanlarda ise en aradığım şey sigara. Bırakalı neredeyse sekiz sene oldu ama aslında hala bırakabilmiş değilim. Kendimi kaybedecek kadar içki içme hakkım ise yine benim tarafımdan (oğlum büyüyene kadar)geçici olarak engellenmiş durumda. Kitap okumak bana kalan tek sığınak (sanki içki ve sigara sığınaklarımmış gibi oldu ama çok şükür tabii ki değiller) oluyor ama ama bir şekilde bu da hep engellere takılıyor ve hak ettiği zamanı bulamıyor.
Zuhal Olcay’ın ne de güzel söylediği gibi : Yalnızlığım; bugünüm, yarınım, sen benim vazgeçilmezimsin......
Yaşadığımız bu hayatta ne kadar mutluyuz? Huzurlu muyuz? diye sormuştum. Cevabını hala arıyorum, bulabilmiş değilim. Sanırım bu kadar arama beni acıktırdı. Bir şeyler yemek için yine bir mola rica edeceğim.
Bir sonraki mesajımda umarım hem cevabı buluruz, hem mutluluğu ve hem de huzuru.
Sanırım sizin gibi aynı hatayı ben de yaptım, eşim en iyi arkadaşım oldu aynı zamanda... Ama insana eşinden başka "en iyi arkadaş" da lazım. Sanırım ben buldum :) Yalnızlığımın ne kadar kıymetli olduğunu da keşfettim. Büyümenin, yaş almanın sonuçları mı bunlar? :)))
YanıtlaSilBelki artık başka en iyi arkadaşlar bulmak için çok geç ama en iyi olmasa da başka iyi arkadaşlar bulabilmeliyiz. Hayatın kalitesi ve keyifli geçmesi adına kesinlikle lazımlar. Umarım şansımız açıktır ve çok kısa sürede bulabiliriz :-) Eşlerin aynı zamanda en iyi arkadaş olması yıpratıcı ve paylaşımcılığı kısıtlayıcı aslında. Belki hayatın zorluklarına, stresine beraber göğüs germenin doğal bir sonucu bu yakınlaşma. Olmasın demiyorum, hatta belki güzel bile olabilir bu durum ama kesinlikle başka en iyi arkadaşlar da olmalı insan hayatında. Yalnızlık değil de fırsat buldukça kendinle başbaşa kalabilmek güzel ve kesinlikle gerekli de ama alışkanlık yapabilir aman dikkat :-)
YanıtlaSilKeyifli ve güzel günler dileklerimle ...