Eşim hep uzun uzun yazdığımı ve okurken kendini, yazdıklarımın içinde kaybettiğini söyler durur. Aslında kendisi sürekli konuşur ve sürekli yapmam gereken şeyleri bazen bir öğretmen tadında yarı azarlayarak, bazen bir yargıç gibi duygusuz ve bazen de bir anne gibi şefkat dolu bıkıp usanmadan söyler durur.
Eşimle peki iletişim problemi mi yaşıyor muyuz? Hayır, kesinlikle yaşamıyoruz. İşin aslı ben uzun bir süre önce onu dinlemeyi bırakmış bulunuyorum. Bu nedenle bu konuda aramızda bir problem de bulunmamakta. Tabii en önemli nokta büyük bir dikkat ile dinliyormuş gibi yapıp bildiğinizi okumaya devam edebilmektir.
İnsanız elbet dinlemiyorken yakalanabiliriz de. İşte bu durumlarda hemen beni değiştirmeye çalışma, beni olduğum gibi kabul etmelisin, ben her isteğini yapan bir android değilim, benim de düşüncelerim, duygularım var, bir evde iki tane senden mi olmasını istiyorsun, gibi oldukça ses getirici ve her olaya uyarlanabilecek birer klasik olmuş, zamanlar üstü sebeplerimi söyleyip kurtulmaya çalışırım. Zaman zaman hatta o kadar iyi oynarım ki rolümü, boş bulunup özür dilediği bile olmuştur tabii eğer çok içmişse. Ama genelde bu oldukça geçerli savunmam onun tarafından pek duyulmaz, işleme alınmaz ama ben kendimi savunmaya yine de devam ederim.
Tartışırken belirttiğim gibi eşimi pek dinlemem. O sırada genelde söylediklerine karşılık kendi cevabımı hazırlıyor olurum. Bu bana hem zaman kazandırır ve hem de esneklik. Konu ama yazdıklarım olunca işler değişir. İnanın o zaman bütün dikkatimle onu dinlerim.
Son zamanlarda bana sürekli 3-4 cümle ile günü kotarmaya çalışan Seth Godin’i örnek veriyor. Çok yaratıcıymış da, önemli olan uzun yazmak değilmiş de. Genelde hep aynı konuşmaları yapıp hep aynı şekilde konuşmayı sonlandırıyoruz. Ben son derece anlamlı ve doğal olarak “Tamam her şeyden evvel onunla karşılaştırılmak gurur verici ama bizim kulvarlarımız farklı şekerim” diyorum pis pis gülerek.
Baktım o gülmüyor ve cevap dahi vermiyor o zaman da “o benim kadar yaratıcı değil ise ancak 3-4 satırlık yaratıcılığı var ise ben ne yapabilirim” final repliğimi söylüyorum ve konuşmamız sona eriyor. Selam verip sahneden ayrılıyoruz. Nasıl bir alkış sonrasında anlatamam ... :-)
Ben genelde konuşmanın bitmesini ve beni dinlememesini fırsat bilip dikkat çekmeye çalışmak için ağlayan,bağıran, kıran, döken çocuklar misali Seth’tir git Godin özdeyişini patlatıyorum arkasından. Kaçmasa yüzüne karşı da söyleyeceğim ama hep bir kaçış hep bir saklanma. Zannediyorum konuşma ve yorumlarımla onu adeta eziyor olmamdan sebep hep benimle konuşmayı sürdürmekten kaçıyor. Seth’tir git Godin şeklinde tatlı mırıldanmam ise içten ve dolu dolu söylediğimden mi yoksa sesimin şiddetini ayarlayamadığımdan mı bilemiyorum, onun tarafından hep duyuluyor. Sonrasındaki suratının aldığı ifade ise unutulacak gibi değil ama ben her defasında unutmayı başarabiliyorum. Bizim evliliğimizdeki mutluluğumuzun küçük sırrı da bu zaten; benim çok kolay unutuyor olmam.
Aslında işin garibi hala söylediklerimin arkasında olmam. Gerçekten de evimizin kedisi, sokağımızın delisi olan bizim Seth ile kulvarlarımız farklı. O bir çok kişinin görmediği/göremediği pazarlama konularına bambaşka pencerelerden bakabilme imkanı veren bir kaç satırlık yazılar yazıyor. Ne yalan söyleyeyim çok da başarılı. Kıskanıyor muyum? Kesinlikle hayır. Benim onun için düşüncem daha çok hayranlık. Ben ise yazarken büyük keyif alıyorum. Eminim yazarken onun aldığından çok daha fazla keyif alıyorum. Ortaya çıkan yazı tabii ki önemli ama ben ortaya çıkarılış anında da büyük mutluluk duyuyorum. Yoksa hafta sonu önce şuraya sonra buraya gittik demek ve yazıyı sonlandırmak var ama ben yazarken kendimi bambaşka konulardan bahsederken bulmaktan hoşlanıyorum.
Nereden nereye geldim yine. Sözde yazının konusu Hafta sonu üzerine sohbetler ... Daha hala hafta arasında dolanıp duruyorum, bir türlü giremedim şu hafta sonuna.
Eşim kayboluyorum derken sanırım ne demek istediğini şimdi anlamaya başladım. Küçük, mini minnacık gerçeklik ve haklılık payı da var gibi. Eşimin kaybolmasını istemediğimden yazıyı daha fazla uzatmayacağım. Bu nedenle bu anlaşılması son derece basit, iddiasız ve mesaj kaygısı taşımayan hafta sonuna ilişkin yazımın devamını bir sonraki yazıma bırakıyorum.
0 yorum:
Yorum Gönder