Bu Blogda Ara

10 Aralık 2013 Salı

Hayatın özeti: Zıtlıkların uyumu

Kız kardeşim ingilizcesinin yeterli olmadığına inanıyor. Bence yanılıyor. Ben bir uzman değilim ama  kendi ingilizcemin kötü olduğunu düşünmüyorum. Benden tabii ki çok daha iyi konuşanlar var ama ben de derdimi en iyi şekilde idare edebiliyorum. En azından yurt dışlarında bu ingilizceyle yaşamışlığım, gezmişliğim ve çalışmışlığım var. Kız kardeşim de en az benim kadar konuşuyor. İşte bu nedenle ben ısrarla yanıldığını düşünüyorum. Geçen gün onunla bu konuyu konuşurken, bu konudan hareketle bulanık mantık, dualite ya da ying yang gibi bazı konulardan bahsetmenin benim çok hoşuma gidebileceğini düşündüm ve bu satırları kaleme almaya başladım. Konumuz artılarımız, eksilerimiz ve bunların oranları. Umarım beğenirsiniz.

Dualite konusu beni her zaman şaşırtmıştır. İlk zamanlarda biraz korkutmuş olsa da geçen yıllarla beraber aslında ne kadar da rahatlatıcı olduğu gerçeği ile beni şaşırtmaya yine yeniden devam etmiştir. Peki nedir bu çok şaşırtan konunun alameti farikası? Bazı olgular vardır farkında olun ya da olmayın hep beraber düşünür ve beraber kullanırsınız, zira bunların birbirleri olmadan anlamları kalmaz. Gelin bir kaç örneği beraber sıralayalım:

Galatasaray-Fenerbahçe mesela. Ebedi dost ezeli rekabet. İşin şakası bir yana (ama her şakada da bir gerçek payı vardır aslında) listemize başlayalım.

Işık-karanlık, ak-kara, hayır-şer, iyi-kötü, güzel-çirkin, iç-dış, pozitif –negatif yeterli mi? Yetmez ama evet mi boş verin eveti gelin listeye devam edelim o zaman. Mıknatısın zıt iki kutbu (mıknatıs ne kadar küçük parçacıklara ayrılırsa ayrılsın her seferinde iki ayrı kutup meydana gelir ve tek kutuplu bir mıknatıs meydana getirilemez), soğuk-sıcak, eril-dişil, doğum-ölüm, yükseliş-iniş, mikrokozmos-makrokozmos, ruh-madde.

Ne mi demek istiyorum?

Hayat "ya, ya da" değil "hem hem" dir. Hayat, evrendeki karşıtlık ve birbirini tamamlayıcılık ilkesini üzerine kurulmuştur.  Evrende her şey çift ve zıttı ile birlikte yaratılmıştır. Her parçacığın zıt yükte bir antiparçacığı vardır. Zerre ve hücrelerden, galaksi ve insanın kendisine kadar her yerde ve her şeyde bu gerçeği görmek mümkündür. İşte buna dualite ya da ikili denge ya da ikili sistem denmekte.

Hayat bol miktarda tuzaklar içermektedir. Kim aksini söyleyebilir ki? Buna karşılık gelin görün ki beklenmedik mutluluklar da hemen yanı başımızda belirebilmektedir.  Hayat bu, bazen siyah bazen ise beyaz. Ne 1 ne de 0. İşte buna da Fuzzy mantığı (Bulanık Mantık) denmekte. Hayatlarımız hep grinin bir tonunda seyretmekte. Hayatın tam da özeti idi aslında. Yalnızca siyahlar ve beyazlar yoktur, griler de hatta grilerin tonları da vardır.

Hayatımızda karşımıza çıkan tüm durumlar için bu aslında geçerli bir mantık. Önemli olan içinde bulunduğumuz andaki durum renginin siyaha ya da beyaza ne kadar yakın olduğu. Aynı tüm hareketlerimizi belirleyen sevgi ve korku oranlarımız gibi. Önemli olan bu karışıklık içerisinde hangi yöne eğilimimiz olduğu. Bir taraf aslında asla yok olmuyor; ne pratikte, ne de teorikte, ne felsefik olarak, ne de matematiksel olarak. Asla yok olmayan bu ikili düzlemde önemli olan, tercihlerimiz ve bu tercihlerimizi sahiplenmemiz. Gri alanlar illaki hep olmaya devam edeceklerdir.  Yalnız siyah ve beyaz renkten oluşan hayat  bugün yalnızca Çarşı’da ki onu da yok etmek için maalesef yoğun uğraş verilmektedir.

İnsan bu yaklaşımla olaylara baktığında işi son derece de kolaylaşıyor. Bir taraf tutmasına gerek kalmıyor. Her iki tarafa da eşit mesafeden bakıp, korkusuz bir tercih yapabiliyor. Karışık konuşmayıp düz olmak gerekirse yalnızca iyi ya da ya da yalnızca kötü bir şey yoktur, o şey hem iyidir ve hem de kötüdür (ying yang).  Yani büyüklerimizden sürekli duyduğumuz söz: Her hayırda bir şer; her şerde de bir hayır vardır.

Siyah beyazlı hayat aslında otuzlu yaşlara kadar sürüyor. Sonra yaşasın gri hayat. Önemli olan gri renklerle dolu hayatımızda gri giyinmemeyi başarabilmek. İsteklerimizin, hedeflerimizin, hayallerimizin ve bu uğurda aldığımız yol ve çabaların yalnız siyah ya da yalnız beyaz olabilmesi, net olabilmesi.

Tüm bu yazdıklarımı günlük hayat düzeyine indirgeyecek olursam bütün sahip olduğumuz özel yeteneklerin yanında insanların zaafları da vardır. Hem yeteneklerimize ve hem de eksikliklerimize de belirli bir oranda sahip olabiliriz. Belki çok büyük ve beylik bir laf olacak ama engellemelerimizin, eksikliklerimizin tarihidir hayatlarımız. Engeller, eksiklikler olmasa destansı hayatlar da olmazdı, gelişemezdik, üretemez, hayal kuramaz, yaratamaz, geliştiremezdik.

Doğaldır hep iyi özelliklerimize odaklanıyoruz. İyi bir işim var, iyi kazanıyorum, sağlıklıyım, ailem var gibisinden ama hayatta işte dualite mantığı var. Güzel olanın çirkini var, acının yanında mutluluk var sevgin yanına nefret var ve bu nedenle yoksunluklarımıza, eksikliklerimize de odaklanmalı onları da karşılamaya çalışmalıyız. Onları yok kabul edip, yüzleşmemek bize çok pahalıya patlar. Her şeyden evvel başka nasıl dengeye ulaşabiliriz ki?

Çoğu kere hayatın zorluğu, stresi ve çeşitli mekanizmaların yönlendirmesi ile (Mesele organik pazar elması olabilmek) öyle bir sarmalın içinde buluyoruz ki kendimizi, ne düşünebiliyoruz, ne de hissedebiliyoruz. Bir yol bulup buna son verebilmeliyiz. En kötü ile yüzleşebilecek cesareti gösterebilmeliyiz.

 Hepimiz şık olmaya, zayıf olmaya, başarılı olmaya, eksiksiz olmaya, güzel ve moda giysiler giymeye, güzel olmaya, seksi olmaya doğru gidiyoruz. Çevremizi sarmalayan afişler, reklamlar, rol modeller, TV ve sinema kahramanları, yazılı ve görsel basın hep bu yönde bizleri işliyor. Gerçek olmayan hayatlar yaşıyoruz. Gülse Birsel ne de güzel demiş gerçekten de yalan bir dünya da rol yapan insanlarla bir arada rol kesiyoruz. Yorulmuyor musunuz? Yorulmuyor muyum? Hem de ne kadar çok.

İnsanların gençlik yıllarında arkadaşları oluyor etraflarında ve insan ister istemez kendini karşılaştırmaya başlıyor; bu daha uzun, bunun fransızcası benden daha iyi, bu daha iyi basket oynuyor,... ve ister istemez kendi yerini toplum içinde belirliyor. Zamanla arkadaşları azalıyor ve yaptığı karşılaştırmalar derinlikten çok uzak, basit, yüzeysel karşılaştırmalar oluyor. Gerçeklikten çoğu kere uzak bir değerlendirme ve karşılaştırmayla yerini belirlemek durumunda kalıyor ki bu da sıkıntı yaratıyor.Çoğu kere de bu durumlarda fedakarlık yaptım aldatmacası içine giriyor bunun aslında yüzleşmekten bir kaçış olduğunu göremiyor . Başarı da var hayat da başarısızlık da. Mutluluk kadar mutsuzluk da var. Birini göstermek serbest olurken diğerini göstermek zayıflık olabiliyor. Oysa bunu saklamak aslında en büyük zayıflık. Ağlayabilme doğallığını gösterebilmektir büyüklük aslında yoksa çelik gibi ama ruhsuz bir surat ifadesine sahip olmak değil.

Aslında tüm bunların nedeni alt bilinç, ego ve üst benlik kavramlarında ve bunların birbirleriyle olan ilişkilerinde yatıyor. Anlayacağınız çözüm için bize gerekli olan büyük düşünür, ünlü ve tarihsel kişilik olan Freud Amca.

Geçenlerde Cem Mumcu’nun bir programını izledim. Öylesine beğendim ki sonrasında youtube’tan bulup tekrar izledim. Adam işi çoktan çözmüş. Hem onun düşüncelerini ve hem de Freud Amcanınkileri, kendiminkilerle harmanlayıp bir sonraki yazıda, bu yazının devam niteliğindeki yazı ile anlatmaya çalışacağım. Oldukça ilgi çekici notlar aldım. Kafamda da sizlerle paylaşmak için can attığım oldukça ilginç saptama ve çıkarımlarım var. Ben bir düşünür değilim elbet ama hiç düşünmem de demek değil bu.

Bu konuyu bağlamak gerekirse söyleyebileceğim iki şey olur: Kendinize güvenin (çünkü siz de yok sandığınız yetenekler dahi bulunmakta aslında) ve eksikliklerinizden korkmayın. Unutmayın ki tüm eksiklik ve yeteneklerinizle birlikte siz, sizsiniz. Kendinizi bir bütün olarak sevin. Hep siz kalmanız dileklerimle.

Yakında görüşmek üzere.


2 yorum:

  1. Pek TV izlemeyen biri olarak programın nerede ne zaman olduğunu bilmiyorum :) Rica etsem o programın linkini paylaşır mısın? Sonraki yazılarını da okudum, oldukça ilgimi çekti. Okuduklarımın üzerine programı da izlemek isterim. Şimdiden teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  2. Youtube'a girip Cem Mumcu ve Öteki Gündem yazarsan hemen çıkacaktır. İyi seyirler şimdiden. Bence çok ilginç ve izlenmesi gereken bir program olmuş ...

    YanıtlaSil