Ateş düştüğü yeri yakıyor. Biz bulunduğumuz yerde ne kadar
üzülürsek üzülelim yüreği yanan, anne, baba, evlat ya da kardeşin neler
hissettiğini anlayamayız. O eşin haykırışları kulağımdan gitmiyor. Acının sese
bürünmüş hali ta oralardan çıkıp giriyor kulaklarımdan içeri. Gözümde biriken
yaşlar ölenlerden çok geride kalanlar için. Bu işe engel olabileceklere,
sorumlulara sinir ise artık kalmamış. Umudum zaten bir süredir bitmiş. Herkes
hakkettiğini bulurmuş. Ülke olarak hakkedilen buymuş demek ki.

Yere göğe sığdıramadığımız, uğrunda düşünmeden can
verebileceğimiz biricik vatanımızda her sene 70.000 iş kazası olmakta ve yine
her sene 1.700 cıvarında iş kazalarına can vermekteymiş, öğrendik haberlerden.
Dünyanın 17. büyük ekonomisi diye gurur duyduğumuz ülkemiz, iş kazalarında
Avrupa birincisi ve tüm dünyada üçüncüymüş. Ne büyük bir saadet. Küme düşmüşüz.
Yalnızca farklı açılardan bakarak avunur olmuşuz. Yani aslında her bir iş
kazasına bağlı ölüm haber niteliği taşıması gerekirken sayı ancak yeterince
fazla olunca medyanın radarına girermiş, bunu da öğrendik. Ne ka ekmek o ka
köfte durumu. İstifa mı? Hadi canım sizde?!!! Globalleşen dünya sayesinde giydiğiniz Fransız takımlardan ve İtalyan
ayakkabılardan kendinizi bu ülkelerin vatandaşları mı saydınız ki böyle bir
beklenti içerisine girdiniz? Bırakın bu boş umutları. Değil istifa yapılan
açıklamalardan ülkemizde en ucuz olan şeyin hayatlarımız olduğunu da öğrendik.
Zaten aslında yaşıyor, görüyor, duyuyor, biliyorduk da bu sefer iyice bir
gözümüze de sokuldu. Yüzlerce yıl öncesinin olayları ile karşılaştırmalar
yapıldı. Bugünün teknolojisi ile insana değer veren ülkelerde ölüm oranları
sıfıra çok yakınken biz de ki durum kadere bağlandı. Hoş verilen örnekler en
azından sunulan mantalite ile aynı dönemden. İnsan şaşırmıyor en azından
yalnızca içi kanıyor. Kabulleneceksin kardeşim bu durumu, başka da çaren yok.
Ya da en güzeli unutacaksın. Neler unutulmadı ki, bunu da unutacaksın. Bizler
evet ya balık hafızalı olmaya zorlandığımızdan ya da hayatın koşuşturması ve
önceliklerimizden hem de çok çabuk unutacağız ama işte sabah eşini yanında
bulamayan bir kadın, babasını kucaklayamayan bir çocuk unutmayacak.
Hakkını helal et oğlum diye avucunun
içinde not ile bulunan ve son nefesinde dahi oğlunu düşünen bir adamın oğlu
babasını nasıl unutabilir? Kederli bir anne veya babanın hayatı ise bir daha
zaten asla hayat olmayacak. Onlar yalnızca günlerin geçmesini bekleyecekler.
Onlar unutmayacaklar, unutamayacaklar.
Para herkese değil ama illaki bazılarına mutluluk
getirebilir ama para herkese istinasız özgürlük getirir. Para insanı özgür
kılar. Paraları olsaydı girerler miydi, girmek zorunda kalırlar mıydı hiç o
koca toprağın altına. Karartırlar mıydı hiç hem vücutlarını hem kendi ve hem de
sevdiklerinin hayatlarını?

Kuzeyin zevksiz, özelliksiz ve sıkıcı hayat tarzları olan
ülkeleri biraz akıl ve stratejiyle biz az ile yetinen, öğlenleri güzel sofralar
kuran, sonrasında evlerine çekilip
siesta yapan ve ancak sonrasında işlerine
geri dönen, hayatın kısa olduğunu bilip, her bir anının tadını çıkaran biz
güneyin insanlarını kendilerine benzettiler. Güneşi olmayan ve intihar oranının
yüksek olduğu bu ülkelerin çalışkan, yakışıklı/güzel ama kıskanç insanları
Güney’in o muhteşem anlayışını yerle bir ettiler. İhtiyaçları olmadıkları ve
hatta istemedikleri parayı, eşyayı bir anda önlerinde buldular ve alıştılar da.
Hızlı ve aceleci olmayan hayatlarımıza ters, hızlı ve kaliteli ama aynı oranda
pahalı arabalar, bilgisayarlar, telefonlar, televizyonlar sunuldu bizlere.
Eskiye ait olan terk edildi yeni olana çabuk alışıldı. Alıştırıldı. Reklamla,
kolay edinebilme ile ve çoğu kere çocuklarına, eşlerine daha iyi bir standart
sağlayabilme adına.
Disce quasi semper
victurus, vive quasi cras moriturus. Hep yaşayacakmış gibi öğrenmek ve
yarın ölecekmiş gibi yaşamak varken, onlar bu uğurda her an ölecekleri bir işi
seçmek zorunda kaldılar.
Ateş düştüğü yeri yakıyor.
Dil ne söylese, kalem ne yazsa
yeterli gelmiyor. Allahım sen ölenleri nasılsa sarmalarsın, sevgiyle kabul
edersin asıl geride kalanlara sabırlar ver, dayanma gücü ver, akıl sağlıklarını
koru.
En içten dileklerimle,
0 yorum:
Yorum Gönder