Herakleitos’un "Aynı
nehirde iki kez yıkanılmaz" sözünü hatırlıyorum, ilk olarak bundan hem
de çok uzun yıllar evvel Jostein Gaarder’ın Sophie’nin
Dünyası adlı kitabını okurken görmüştüm. O zamanlar bugün anladığım kadar
bu sözü anlamış mıydım bilemiyorum ama ilk görüşte belki de nedensiz sevmiştim
bu söz. O dönem çok hızlı sevebiliyordum aslında. İçinde bir sembolizma
saklıydı bir kere. Hoş o zamanlar bu bana
bir şey ifade eder miydi pek hatırlamıyorum. Evrenin sürekli değiştiğini,
bir su gibi akıp gittiğini ve hiçbir şeyin aynı kalamadığı bilgisi mevcuttu bu
5 kelimelik sözde. Evet belki sen aynı nehire girdiğini sanıyordun ama ne sen
eski sendin ne de seni ıslatan su aynı su.
Zaman da farklıydı, kahramanlar da ve hatta değişen su nedeniyle en çok
emin olduğun mekanın kendisi bile değişmişti kaşla göz arasında. Aslında
dahasını da barındırmaktaydı. Değişimin gücünü veriyordu bu söz. Değişmeyen tek
şeyin aslında değişmenin taa kendisi olduğu gerçeğini. Belki de daha neler
neler; verilen fırsatların değerlendirilmesi gerekliliğini, hatalardan ders
çıkarılmasının önemini, kalp kırmanın ve bağnazlığın tehlikesini. Tabii anlamak
isteyene.
Bir süredir içinde bulunduğumuz tatsız ve iç kapatıcı gri
konjonktürel durumdan içimden yazmak gelmiyordu. Ne yazabilirdim ki? Tüm bu
yaşananların yanında yazacaklarım anlamsız ve oldukça sığ kalacaklardı. Sonra
birden aklıma nasıl bu kadar hızlı ve panikten tatsızlığa değişim
sağlanabiliyorsa, güneşli parlak günlere de değişim aynı hızla ulaşılabilir
gerçeği geldi. Öyle ya güneşli günler çok
yakın çocuk dedim ve tekrar bir şeyler yazmaya başladım.
Fransızların bir sözü vardır, “Je n’ai pas peur mais je tremble avec courageux” (korkmuyorum ama cesaretle titriyorum).
Benim durum da tam bu aslında. Çaktırmamaya çalışıyorum ama değişime engel
olamayacağım günlerin çok yakın olduğunu hissedebiliyorum. Histen de ziyade
bunu adeta biliyorum çünkü artık dayanma gücümün sonuna geldiğini biliyorum. Sanki
almış olduğum karar ve tercih ettiğim seçimler hep doğruymuş gibi bir süredir
kendi doğrularıma saplanıp durmuştum. Siz bakmayın bir süredir dediğimi oldukça
uzun sayılabilecek bir zamandan beri değişmemek, var olan sistemi korumak için
endişe dolu bir hayatı tercih edip durdum süreklilikle ve her geçen günün
benden aldığını çoğu kere bilerek. Bilerek lades buna denir anlayacağınız.
Bankadaki param bile benim param olmaktan çıktı bu nedenle. Ona
dokunmamak, azaltmamak için çalıştım durmadan, fedakarlıklar yaptım, keyiflerime
gem vurdum. Daha düşük bütçeli tatiller ve restoranlar seçtim. İkea var işte
başkasına ne gerek var zihniyeti ile yaklaştım her ihtiyaca. O para azalırsa
hayat bana zindan olacaktı sanki. Ben ona sahipken o bana sahip olmuştu birden.
Hayatımın içine, sisteme onu çekmek yerine, yeni tecrübeler ve yaşanmışlıkları
anı kesemize eklemek yerine, onun ekran üzerinde birer sayı olarak
konumlandırmaya tercih etmiştim. Ondan beslenmek yerine ben onu besledim
durmadan. Hem kendi canımı ve hem de çevremdekilerin canını sıktım bu süre
zarfında. Sebeplerim de çok iyi idi aslında: çocuğun okul parası, gelecek günlerin
belirsizliği, erken emeklilik isteği ...
Söz konusu bu durum bloguma bile yansıdı aslında. Farkında
değil misiniz tüm yazılarım oldukça muhafazakar. Solcu bir yazı yazmayı bile
tercih etmedim, edemedim (buradaki terminolojidir, politik bir görüş olarak
kullanılmamıştır). Daha çok var olan sistemi koruyan, sorgulamayan, yenilik
aramayan, kurcalamayan, herkesle iyi geçinen yazılar yazdım durdum son bir kaç
senedir. Tabii ne yorum geldi, ne de destek. Önemsenmediler. Eşim bile yorum
yapmadı, yapma gereği duymadı. Yazılan milyonlarca yazıdan farksızdılar. Yoruma
değecek farklılıkları yoktu.
Anlayacağınız ben bu işten, endişeye esir olmaktan,
muhafazakar yazı kimliğimden, değişime direnen, elindekilerle yetinmek zorunda
kalan, hep doğruyu yapmaya çalışan ve herkesle iyi geçinen karakterimden
sıkıldım. Benden bu kadar. Günün sonunda ne Musa’ya ne de İsa’ya yaranabildim.
Yaşadığım kadar yaşar mıyım bilemiyorum ama ikinci ya da belki üçüncü perdeyi
biraz daha farklı yaşamaya karar verdim.
Yeni dönemde görüşmek ümidiyle ...
0 yorum:
Yorum Gönder