Bir Pazar öğleden öncesi. Oğlum ve eşimle gitmiş olduğumuz
parkta bir yandan kahvemi içiyor, bir yandan oğlumla ilgileniyor ve bir yandan
da etrafı izliyorum. Eşim sanki hiçççç bizle değilmiş gibi çoktan kitabına
dalıp gitmiş. Orta yaşını az geçmiş bir büyük anne biricik torununu salıncakta
sallıyor. Sonbahara girmiş olmamıza rağmen şanslıyız hava oldukça güzel. Hani
sanki yaz unutmuş gitmeyi, bizle beraber olmaktan mutlu. Bir günü daha bizle
geçirmek için tüm gücüyle direniyor ve dahası başarıyor da. Suratında bir
tebessüm, zaman zaman ufak kelimelerle torunuyla konuşuyor büyük anne. Az önce
de torununu büyük bir mutlulukla kaydıraktan kaydırmış. Görevini yapmış olmanın
o haklı gurur ifadesi hala yüzünde. Tahterevalli ise maalesef olmamış. Nasıl
olabilirdi ki? Hem çocuğun güvenliğini sağla ve hem de bana bile artık zor
gelmeye başlamış fiziksel hareketi tamam
denilene kadar yapmaya devam et. Torun da zaten fazla ısrar etmemiş, salıncağa
doğru yönelmiş. Hemen yanlarında ise bir baba tatlı mı tatlı kızını suratındaki
tarifsiz mutluluk ifadesiyle sallamakta. Aralarında bir konuşma yok. Kız
sallanmaktan, baba sallamaktan mutlu. Arka taraflarda ise bir anne ise çocuğu
ile kum havuzunda oynamakta. Beraber kovayı doldurup sonra boşaltıyorlar.
Anlamsız, rutin ama kesinlikle keyifli. Çocuğun suratından bu kolayca
anlaşılmakta. Önemli olan zaten de bu değil mi? Bu arada panik olmayın,
korkulacak bir durum yok. Kum hem de çok özel bir kum, kontrol edilmiş strelize
kum. Evet evet yanlış okumadınız; strelize
edilmiş bir kum. Ne demekse! Ya da niye bu kadar önemliyse! Tellerle çevrili,
hapishaneyi andıran kum havuzunun hemen girişine koskocaman bir tabela ile kumun
bu özelliği koca koca harflerle herkese duyurulmuş. İçimiz rahat etti tabii. Çok
şükür kumumuz da strelize, daha ne olsun. Biz mi ne yapıyoruz? Eşimin ne
yaptığı aslında çoktan belli. Ben ise dediğim gibi oğlumuzun hemen başında
tırmanmasına, sallanmasına, kaymasına, atlamasına yardım ediyorum. Sahi aslında
bizler ne yapıyoruz?
Sosyalleşme olması gerekli bir ortamda çocuklarımızın
dibinden ayrılmıyoruz, ayrılamıyoruz. Çoğu kere korkudan, bazen de kişisel
tatminden. Tek başlarına kaymalarına, sallanmalarına ve hatta başka çocuklarla
oynamalarına izin vermiyoruz, veremiyoruz. Hep yanı başlarındayız. Onları
tehlikelerden koruyacağız ya... Tehlike de korkunç ve tehlikeli başka çocuklar. Kovamızı almaya çalışan
o sevimsiz sümüklü çocuktan kovamızı
koruyup oğlumuzun eline tutuşturacağız. Salıncağa önce bizim çocuğumuzun
binmesini sağlayacağız. Düşünsenize salıncağı kapmış olmanın zafer anını. Paha
biçilmez! Tabii tahterevallideki arkadaşları da biz olacağız, bundan daha doğal
ne olabilir ki. Kendi çocukluğumu hatırlıyorum ve benim zamanımın parklarını.
Doğruya doğru bu kadar çeşit yoktu, hatta bu kadar renkli de değillerdi ama bu
kadar ebeveyn de yoktu. Bolca oynayabileceğim çocuk vardı mesela. Aralarında
beni itenler de olurdu zaman zaman ama beraber oynamaktan büyük keyif
aldıklarım da. Top oynardık ve deli gibi koşardık. Düşerdik, dizimiz kanardı.
Tükürüklerimle kumları veya kanayan yarayı temizlerdim. Sonra hadi yeniden
oynamaya ve koşmaya. Susadığımızda hiç tanımadığımız evlerin kapısını çalıp su
isterdik. Hep de bir su veren olurdu. Karnımız acıktığında babaanneme gider
peynirli ve vişne reçelli ekmek alır yine sokakta arkadaşlarımın yanında yerimi
alırdım. Sahi ya benim sokakta aralarında bir yerim vardı. Benim sokakta
edindiğim ve zaman geçirmekten büyük keyif aldığım arkadaşlarım vardı. Yaşım da
çok değil oğlumun yaşının en fazla bir ya da iki yaş fazlası idi. Ben bir iki
sonra sonra oğlumun bunları yapabileceğini düşünemiyorum bile. Hata ben de mi?
Evet ben de tabii ki ve diğer velilerde. Ortam tabii ki eskisi gibi değil.
Sokaklar artık eskisi kadar oynanası ve çocuklarımızı salınası yerler hiç
değil ama hiç olmazsa onları parklarda yalnız bırakalım. Ben demiyorum parka
bırakıp evlerimize geri dönelim. Zaten desem de yapar mısınız ki? Sizi geçtim
ben yapar mıyım hiç? Ama işte bir şeyler de yapmamız gerekiyor artık. Bırakalım da sosyalleşsinler. Bırakalım da
diğer çocuklarla oynasınlar bizler yerine. Bırakalım da gerekirse kavga
etsinler ama öğrenebilsinler beraber oynayabilmeyi. Oğlum beraber oynayalım mı diye sorduğunda garip garip suratına
bakıyorlar ve annelerinin, babalarının arkasına kaçıyorlar. Ben de bizimkisi pek bir sosyal, kusura bakmayın
diyorum her defasında. Oysaki yalnızca sınıf arkadaşlarıyla oynamak değil, hiç
tanımadığı biriyle de oynamayı başarabilmeli çocuklarımız. Çocuklarımızı parka
götürmek ebeveynleri olarak kişisel tatmin araçlarımız olmamalı.
Unutmamamız gereken başka bir nokta ise onları ömür boyunca
koruyamayacak olduğumuz gerçeği. Kendi kendilerini koruyabilmeyi ve dahası ifade
edebilmeyi öğrenebilmeleri gerekiyor. Bunun için ise en önemli yerler de bence
parklar. Okullar da belki sayılabilir ama oradaki durum çok daha farklı, çok
daha izole ve en azından gerçek hayatı çok da yansıtmıyorlar. Parklar ise eğer
az karışmayı başarabilirsek tam bir test merkezleri gibi karşımızda durmakta.
Bırakalım çocuklarımız kendilerini tanısınlar ve dahası geliştirebilsinler. Bu
satırları yazan biri olarak ben yapabiliyor muyum? Hayır ama en azından hatalı
olduğumu da biliyorum. Bir yerden
başlamalıyız çocuklarımız için daha geç olmadan.
Dilerim bunu başarabiliriz de ...
Ebeveynliğimizin en korkunç hallerinin yansımasını görebiliriz aynı zamanda parklarda. Kızımla eğlenirken, ya da kızım diğer çocuklarla oynamaya çalışırken (üzgünüm, benim kızım da pek bi sosyal :P) annelik/babalık hallerimizi gözlemleyip, dehşete kapılıyordum. Artık pek gidemiyoruz parklara.
YanıtlaSilDünya değişirken çocuklarımız açısından pek çok olumlu koşul ortaya çıkıyor. Ama bir yandan bu değişimin olumsuz yönlerini de görebiliyoruz. En fenası çocuğun oyundan/sokaktan kopması bence. Bizler anne-baba olarak onların ihtiyacı en iyi bilenmiş gibi görünsek de sanırım en önemli şeyi atlıyoruz; onların "çocuk" olduğunu!
Sevgiler...
Aynen son cümlede belirtmiş olduğun gibi: Bizler onlara iyilik edelim, koruyalım, gözetelim derken bir çocuk olarak çocukça davranmalarının önüne geçiyoruz. Şu andaki yaş, tecrübe ve yaşanmışlıklarımıza göre hareket edip dahası onarın da bu yolu benimsemesini dayatıyoruz. Zamanın bizlere sunduğu avantajları kullanmak yerine olumsuzluklarından etkileniyoruz. Tüm ebeveynlerin aynı olmasını bekleyemeyiz ama bir taraftan da artık harekete geçmeli ve onların çocukça yaşayıp çocukça davranmalarının yolunu açmalıyız. Ben kendimce parkta artık oğlumu yalnız bırakıp izliyorum.
YanıtlaSilBenzer şekilde ben de çocuğumun sosyalliği konusunda açıklama yapma zorunluluğu hissediyorum :) Ama bir yandan da oğlumla gurur duyuyorum :)
Sevgi, ve saygılarımla,