Sakin
ve huzurlu bir liman: Aktif kadercilik
Bir
önceki yazımın sonlarına doğru içinde bulunduğum durumu anlatmıştım;
sonrasındaki bir dönem kah meleklerle konuştum, kah reiki yapıp durdum kah
dilekler tutup gerçekleşmesi için çeşitli ritüelleri uyguladım. Günlük olumlama
cümlelerimden ve NLP uygulamlarımdan sıkılsam da asla ve zinhar hiç
vazgeçmedim. Yetmedi Nefes kursuna gittim. Kurs da kesmedi, nefes ile ilgili
özel kişisel seanslara katıldım. Tüm bunlar başarısız geçti demeyeyim de daha
çok amaçladığım şeylere bu tekniklerle ulaşamadım. Yani anlayacağınız huzur
bulmam konusunda değişen çok bir şey olmadı. Hatta tam tersi batışım devam
etti. Dibinde dibi varmış dedirtecek şekilde düşüşüm devam etti. Hayatım günden
güne içinden çıkılmaz bir hal almaya başlamıştı.
Peki
neler mi oluyordu? Neye el atsam kuruyordu. Ne ile uğraşsam zarar ediyordum.
İkili ilişkilerde sıkıntılar yaşıyor, günden güne kendime olan sevgim de saygım
azalıyordu.
Yok
bu gidişin bir son bulması gerekiyordu dedim ve çözüm olarak kurşun döktürmenin
en iyi yol olduğuna karar verdim. Başladık araştırmalara. Ona sorduk, buna
sorduk ve sonuçta koskoca İstanbul’da bize kurşun dökecek kimseyi bulamadık. Ekmek
yok pasta var misali, kurşuncu teyze bulamadık biz de feng shuici teyze(ler)
bulduk. Geldiler eve, ölçtüler, biçtiler. Kafa kafaya verip düşündüler ve bizim
için en iyi olana karar verdiler. Bir plan çizdiler ki valla paralarını hak
ettiler. Bugüne kadar para verip de en azından somut bir şekilde karşılığını
aldığım tek teknikti. Bir plan ki belki 3-4 saatimizi harcadık anlamak ve
uygulamak için. Tabii ki doğal olarak dünyanın parasını verdik. Üstelik
yalnızca danışman teyzelerine de değil, sonrasında aldığımız bir ton kişisel ve
ev takılarına. Üstelik az parada vermedik hani bu birbirinden değerli eşyalara,
belki teyzelere verdiğimizden daha fazlasını bizleri kötü enerjilerden
koruyacak mallar için verdik. Evimiz karnaval yeri gibi oldu. Bugün evimizin
herbir köşesinden bir şeyler sarkmakta ve enerjinin sorunsuz bir şekilde akması
sağlanmış durumdadır. Evde huzur tavan yapıyor anlayacağınız.
Kuşun
döktürecek birini bulsak oldukça ekonomik olarak sorunumuzu çözdüğümüzü
sanacakken çözecekken kendimizi türlü türlü oyunlar oynarken bulduk. Mesela
evdeki bazı köşeler gösterildi ve karar verirken buralara bakmam söylendi. Açık
klozet zinhar yasak, iyi enerjiyi çekermiş. Sen misin bunu öğrenen, çocuğun
peşinden klozeti kapatmak için koşar olduk. Evin belli köşelerini oradaki
pozitif enerjiyi aktive edebilmek adına sürekli aydınlatır olduk. Merak etmeyin
hemen tasarruflu ampuller aldık bu noktalar için. Beğenerek aldığımız güzelim
çiçeğimiz beğenilmedi mesela ve evimizden acımasızca gönderildi. Adaçayı
yakarak kötü enerjileri kovduk evimizden. Sirkeli sular ile sildik her bir
yeri. İş yerinde bile karşıma güney yönünü almamam gerektiğinden masamın yerini
değiştirdim. Bana iyi geleceği söylenen taş elimde siyah renkleri tercih eden
ben kendimi yeşil renk kazak ararken buldum. Ve aslını isterseniz daha bunlar
gibi nice şeyler yapmaya başladık. Asmakla, klozeti kapamakla işler istediğimiz
gibi gidecek, enerji sorunsuz akacak diye düşündük. Keşke herşey para ile veya
bir kaç danışman ve bir kaç parça eşya ile çözülebiliyor olsaydı. Unutmadan bu
feng de en az 5000 yıllık kadim bir uygulama imiş. Biz de hem çaresizlikten ve
hem de bir bildikleri vardır bu 5000 sene boyunca bu işe gönül verenlerin dedik
ve bu güzide tekniği de uyguladık anlayacağınız.
Yok
kardeşim bu teknik de işimize yaramadı. Sorunlar çığ gibi aratarak devam etti. Biz
o kadar enerjinin akışı için uğraşalım o bize bir gram fayda sağlamasın.
Başlarım böyle tekniğe ...
Yahu kardeşim bir faydasını göremedim
işte. Yeminle söylüyorum bugüne kadar uyguladığım tekniklerin hiçbiri işe
yaramadı. Hepsini mi salakça ve özensiz yaptım? Öyle şeyler gördüm ki, öyle
inananlar ve bu inananlardan dünyaları götürenler, anlatsam şaşarsınız. Yeminle
söylüyorum ben yapanlar adına utandığımdan yazamıyorum ki raflarda nice kitapları
satılıyor. Hadi, ben fayda görmedim, hayır faydasını gören birini de tanımadım.
Eğitmenler hariç, onlar iyi kazanıyorlar tabii ki. Rahatlama tabii ki oluyor
günün sonunda kendinle baş başa kalıyorsun ama rahatlama dışında tek bir
faydasını gören var mı?
Başka
neler mi yaptım?
Neler
yaptım neler. Bende hikaye bol. Aktardan yedi dükkan süprüntüsü denen bir
bitkiler karışımı aldım. Tavada bunları yakıp elimde tava oda oda dolaştım.
Nazarlar, kötü enerji ve keyfimizi kaçırmaya neden olan ne varsa evden kovulmalıydı
ve bu karışımın dumanı bunun için bire birmiş. Üzerimin ve evin kokması dışında
bir faydasını! çok görmedim açıkçası.
Sonrasında
astroloji ile ilgilenmem başladı. O teknik atlanmamlıydı. Ben de zaten
atlamadım. Şimdi dönüp baktığımda yine akla en yatkın olanı bu teknikti. Önce
Kabalistik astrolojiyle ilgilendim. Büyücülük ve falcılıktan bilime terfi
edilmişse bu disiplin, bunda Kabalacıların etkisi büyüktür.
Kabalistik
astrolojiye göre her birimiz spirituel gelişimimiz için en doğru yerde ve
zamanda doğduk. Hayattaki amacımız ise bu akıma göre ruhsal gelişime ve
Tanrısal Işığın bir parçası olabilmekti.İşte doğru yer ve zamanda doğarak özgür
iradelerimizle potansiyelimizi tam olarak kullanarak bu ışığa ulaşmak
gerekmekteydi. Geleneksel Astrolojiden farklı olarak Kabalistik Astrolojinin
amacı horoskoplar yardımıyla şanslı ve şansız dönemlerimizi paylaşmak değil,
evrenin etkilerinin üstesinden gelmek ve hayatlarımızın akışını kontrol altında
tutmayı, kaderlerimizin efendisi olabilmeyi öğretmekti. İlk nefes aldığımız o
mucizevi andan itibaren mensubu olduğumuz burcun olumlu ve olumsuz
özelliklerini alırız. Ama burada burç özellikleri kişiliğimizin nedeni değil
bir sonucudur. Bu hayata kadar geliştiremediğimiz özelliklerimizi
geliştirebilmemiz ve ışığa biraz daha yaklaşabilmemiz için bize yardımcı olan
bir mekanizma gibidir burçlar. Amaç geliştirmemiz gereken özelliklerimizi geliştirebilemek
için bu özelliklerin hüküm sürdüğü burçta doğmaktır. İlginç bir teori değil mi?
Babacım ilginç olmasına bile gerek yoktu. Farklıydı ve ihtiyacım vardı ve ben
de ilgilendim. Hoşuma da gitti. Sonrasındaki durak doğal olarak geleneksel astrolojiydi.
Kabalistik astroloji ile Geleneksel
astrolojinin ortak noktası başıma gelenlerin mutlak surette bir nedeninin oldu
idi. Bir süreç insan hayatında yaşanıyordu. İnişler, çıkışlar, başarı ve
başarısızlıklar tabii ki vardı ve hep de olacaklardı. Önemli olan gelişimdi,
önemli olan her hayırda bir şer ve her
şerde bir hayır olmasıydı ve yine önemli olan ister kişisel çaba olsun, ister ruhani güçler, ister yıldızların
hareketleri, bir şekilde hayatın sizi hep bir sonraki faz için hazırlamasıydı.
Bu döngü ilk nefes alışınız ile başlayıp son nefsinize kadar da devam
etmekteydi. Yapabilecek çok fazla bir şeyiniz yok.
İşte bu düşünce tarzı beni rahatlatmaya
başlamıştı. Yine bu nedenle kendime çok misyonlar yüklemek yerine içinde
bulunduğum sürecin tadını çıkarmam gerektiğini düşünmeye başlamıştım. Her şeyi
kendi omuzlarıma yüklemek ve bu yükleri taşımama rağmen başarıya ulaşamak beni
her geçen gün biraza yıpratıyordu. Aslında ben istesem de istemesem de her
geçen gün biraz daha gelişiyordum. Olumsuz başıma gelen her bir olay ise
yalnızca benim biraz daha gelişebilmem içindi. Kontrol ben de değildi, hiç
olmamıştı. Patron ben değildim. Hatta patronluk konusunda esamem bile
okunmuyordu. Bunu yavaş yavaş anlamaya başlamıştım.
Irmakların
bir hızları vardır ve doğasından daha hızlı akıtamazsınız. Yani her şeyin
kendine uygun zamanda gerçekleşmesi gerekiyordu ve bu gerçeği benim anlamam
için çok para harcam ve nice tekniği başarısızca uygulamam gerekiyordu. Yüzleşmek
gerekiyor. Yok efendim kendi kaderimin efendisiymişim yok küçük tanrılarmışız.
Evet özgür irade tabii ki var ama gelecek için istekler konusunda var. Sen
isteyeceksin, duanı edeceksin ama gerisine karışmayacaksın. Kabul edelim ya da
etmeyelim patron bizler değiliz.
Hayatlarımızda
tesadüflere yer yoktur. Hepimizin dünyaya gelişlerinin bir nedeni vardır ve tüm
başımıza gelenler bu nedenler içindir. Yani aslında başımıza gelen iyi kötü her
şeyin bir nedeni vardır ve bizim en yüksek hayrımızadır. Ne yaşandıysa,
yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır, dersimizi alalım ve ilerleyelim. Hayatımızda
karşılaştığımız her olay, bizim için en mükemmel olandır. Bu nedenle ne
geçmişle, pişmanlıklarınla ya da zaferlerinle zaman kaybet ne gelecek için
endişelen. Günü yaşa, tadını çıkar, kendine iyi bak ve tüm kalbinle sev.
“Neden ben” yerine “Ne öğrenebilirim” sorusunu sor her bir defasında. Hayatındaki her
gün bir hediye, kıymetini bil.
Hayatın
anlamını hepimiz öyle ya da böyle aramaktayız. Şanslı olanlarımız heyecan
verici ipuçları bulurken bazılarımız kısa sürede aramaktan vazgeçebilmekteyiz.
Bana göre hayatın anlamı insanın kendisiyle tam anlamıyla barışık bir hayat
yaşaması. Barışma çabalarım ve bu uğurdaki yolculuklarım halen devam etmektedir
ve hep edecektir. Bu sıralar sığınacak güzel, sakin ve huzurlu bir liman bulmuş
gibiyim. Ben aktif bir kaderciyim. İyi yolda olduğumu yaşadığım tüm
olumsuzluklardan sonra biliyorum. Bir gün biliyorum, kendimle karşılıklı gelip,
gözlerimizin taa içlerine bakıp, huzur, mutluluk ve özgürlük hisleriyle dolu
olarak kadeh tokuşturacağız. Sizlere de bu keyifli ve öğretici yolculukta içten
başarılar dilerim ...