Bu Blogda Ara

22 Ekim 2013 Salı

Gel de kadere inanma 3

Neden tahminlerimizde bu kadar başarısız?

Japonların Pearl Harbor’a saldırmalarından birkaç ay önce, Tokyo’daki bir ajan Honolulu’daki bir casustan endişe verici bir istekte bulundu. Söz konusu bu istek 9 Ekim’de şifrelenmiş ve çevrilmiş bir halde Washington’a ulaştı. Mesaj Honolulu’daki Japon ajandan Pearl Harbor’u beş bölgeye ayırmasını ve limandaki gemiler hakkında, bu bölgelerde de ilişkilendirerek rapor vermesini istiyordu. Özellikle ilgi konusu olanlar zırhlılar, destroyerler ve uçak gemileri ile birden fazla geminin demirli olduğu iskeleler idi. İşin ilginci söz konusu bu talep ele geçirilip deşifre de edilmişti. Birkaç hafta sonra garip bir olay daha oldu: Amerikan dinleme istasyonları 1. ve 2. Japon donanma filolarına ait bilinen tüm uçak gemilerine ait radyo iletişiminin izini ve bununla birlikte bu gemilerin yerleri ile ilgili tüm bilgiyi kaydettiler. Sonra, Aralık ayının başlarında, Hawaii’deki  14. Donanma Bölgesi Muharebe İstihbarat Dairesi, Japonların o ay içinde ikinci kez olmak üzere çağrı işaretlerini değiştirdiklerini bildirdi. Dolayısıyla, bu işaretleri bir ay içinde iki kez değiştirmeleri, “büyük çaplı bir operasyona hazırlık aşaması içinde olmaları” olarak değerlendirildi. Bitmedi, dahası da var: Hong Kong, Singapur, Batavia, Manila, Washington ve Londra’daki Japon elçilik ve konsolosluklarına gönderilen mesajlar yakalanıp, deşifre edildi. Bu mesajlarda, diplomatların kod ve  şifrelerinin çoğunu derhal imha etmeleri ve diğer tüm önemli özel ve gizli belgeleri yakmaları isteniyordu.

Şimdi geriye bakınca bu kadar endişe verici boyutlara ulaşmış bir durumda, bu bilgilere sahip kişilerden hiçbiri bu saldırıyı nasıl olup da öngörememişti?

Gelin size başka bir örnek. Gencecik bir çocuk çekip birini vuruyor. Silahtan çıkan bu kurşun sonrasında yaklaşık bir 30 sene kadar insanların hayatları oldukça kötü yönde etkileniyor. 100 milyon kadar insanın ölmesine ve yaklaşık 150 milyon kadar kişinin de birbirleriyle savaşmasına neden oluyor. Kabul edelim ki 1914 yılında yaşıyor olsaydık, o yıllarda olayların böylesine çığırından çıkacağını tahmin bile edemezdik. Oysaki bu iki dünya savaşını hikaye okur gibi ders kitaplarından okuduğumuzda  oldukça olağan olarak görebiliyoruz.  

Savaş sonrası bulunan bir günlükte şu satırlar yazılıydı: “1940 Ağustos’unda Almanların Paris’i işgalinden bir ay sonra burada herkes Almanların senenin sonunda çekileceklerine inanıyor. Alman subaylarda bana bunu doğruladı. Fransa nasıl çabuk düştüyse İngiltere de o kadar çabuk düşecek  ve sonra nihayet Paristeki eski günlük hayatımıza döneceğiz. Almanyanın bir parçası olsak da”. Aynen yazıldığı gibi olmuş değil mi?!

Gelin günümüze biraz yaklaşalım. 2007 yılında ABD Merkez Bankası Başkanı Alan Greenspan’ın eli bol finans politikası oldukça kabul görüyordu. Yine 2007 yılı ekonomik tahminlerini incelediğinizde 2008-2010 yılları için beklentilerin olumlu olduğunu görürdünüz. Ne mi oldu? Pek düşünülen olmadı. Başta Lehman Brothers olmak üzere bir çok finans kuruluşu battı, tepe taklak oldu, finans piyasası bildiğiniz üzere içeriye doğru çöktü.

Geçmişe bakıldığı zaman gerçek akış sanki en olası senaryo ya da olasılık gibiymiş görünüyor ama yaşarken durum bu kadar açık ortada olmuyor. İyi tahminler yaptığımızı sanıyoruz ama yanılıyoruz. Çoğu kere de kibirli ve hatalı kararlar alıyoruz bu nedenle.

Peki ama bu kadar kelli felli adamlar, büyük araştırmacılar, bilim ve devlet adamları nasıl oluyor da bu yanılgıya düşebiliyorlar? Nedeni araştırılmış ve dahası bulunmuş efendim: Geçmiş ve gelecek arasında temel bir asimetri vardır. Diğer bir deyişle, dönüp geriye bakınca tüm yaşananların tarihsel gelişiminin neden böyle olmuş olduğunu açık olarak açıklayabiliriz. Ama olaylar gerçekleşirken etrafımızda bulunan değişken ve parametreler o kadar karışık ve bir o kadar iç içe geçmiştir ki neyin nasıl, neden ve ne zaman olacağını ön görebilmek neredeyse imkansızdır. Olan olayı evet kolayca açıklayabiliriz ama geleceği görmemiz ya da tahmin etmemiz işte bu nedenle çok zormuş.

Günlük yaşamımızda, her ne kadar onu öngörememiş olsak da, geçmişin genellikle aşikar görünmesinin nedeni de işte bu temel asimetridir. Satranç, doğrudan bir rastlantısal unsur içermez. Ama yine de, bir belirsizlik vardır çünkü her iki oyuncu da kesin olarak rakibinin ne yapacağını bilemez. Eğer oyuncular usta ise, oyundaki pek çok noktada ilerideki birkaç hamleyi görmek mümkün olabilir; ama daha ileriye bakarsanız, belirsizlik artar ve artık hiç kimse kesin olarak oyunun nasıl gelişeceğini söyleyemez. Diğer yanda, geriye dönüp baktığınız zaman, her oyuncunun yapmış olduğu hamleleri neden yapmış olduğunu söylemek genelde kolaydır. Bu yine geleceğini öngörmesi zor, ama geçmişini anlamak kolay olan rastlantısal bir süreçtir. Yalan da değil hani. Herhangi bir analist, başarılı oldukları, en kötülerin neden başarısız oldukları ve ortaya çıkan eğrinin neden bu şekilde olması gerektiği hakkında bir dizi inandırıcı neden çok rahat gösterebilir. Yani aslında şimdinin gözlüğü ile geçmişe bakıldığında açıklama çok kolay yapılabilir ama aynı şey tersi için geçerli değildir. Size bu bir şeyi hatırlatmıyor mu? Bana hemen hatırlatıyor: Borsacılar. Hepsi neden doların düştüğünü, BİST’in hangi sebeple arttığını, FED’in ne yapmaya çalıştığını saatlerce anlatabiliyorlar oysaki dolar bundan sonra ne olacak sorusuna elimizde Merkez Bankasının sahip olduğu düzeyde bir veri seti yok klişesini demekle yetiniyorlar.

Toplumcu tarihçi Richard Henry Tawney, bunu şöyle dile getirmiştir: “Tarihçiler, galip gelmiş olan güçleri ön plana çıkartıp, ortadan yok olanları ise arka plana iterek … bir kaçınılmazlık görünümü yaratırlar.” Roberta Wohlstetter ise konuya bu şekil bakmakta: “Olaylar olup bittikten sonra, bir işaret tabii ki çok nettir, şimdi onun hangi felaketi haber vermekte olduğunu görebiliriz … Ama aynı işaret, olaydan önce bulanık olup, çelişen anlamlarla yüklüdür.”

Pearl Harbor baskını ya da günümüz için konuşalım 11 Eylül saldırıları durumunda, geriye dönüp bakınca baskına yol açan olaylar kuşkusuz çok belirgin bir yöne işaret ediyorlar. Yine de hava tahmininde ya da satranç oyununda olduğu gibi, eğer olay gerçekleşmeden çok önce başlayıp olayları ileriye doğru irdelerseniz, kaçınılmazlık hissi çok çabuk kaybolmaya başlar.

Mesela Pearl Harbor için sözü edilen istihbarat raporlarına ek olarak, bir yığın da işe yaramaz bilgi de mevcuttu ve her hafta, sonradan yanıltıcı ya da önemsiz oldukları anlaşılacak ciltler dolusu yeni ürkütücü veya gizemli mesaj ve rapor birbiri peşi sıra toplanıyordu. Pearl Harbor baskınına işaret etmeyen alternatif ve mantıklı bir çok açıklama da vardı. Örneğin, Pearl Harbor’u beş bölgeye ayırma istemi, tarz olarak Panama, Vancouver, San Francisco ve Portland’daki (Oregon) Japon ajanlarına gönderilen istemlerle benzerlik gösteriyordu. Radyo bağlantısının kaybolması da daha önceden duyulmamış bir şey değildi ve geçmişte, genellikle savaş gemilerinin kendi karasularında olduğu ve sabit telgraf hatları vasıtası ile iletişim kuruyor oldukları anlamına gelmişti. Anlayacağınız geleceği bulandırmaya yetecek kadar bilgi fazlası vardı.
Pearl Harbor askeri üssünün boşaltılması evet muhtemelen gerekirdi. Bugünkü bakış açısıyla evet kesinlikle gerekirdi çünkü saldırının olacağına ilişkin birçok ipucu vardı. Fakat bu ip uçları ancak şimdi geri bakıldığı zaman bu kadar net gözükebiliyorlar.

Bir sistem ne kadar kompleks ve zaman ufku ne kadar geniş ise geleceğe bakış o derece bulanıklaşır. Küresel ısınma, petrol fiyatları, ya da döviz kurlarını önceden tahmin etmek neredeyse imkansızdır. Edenlere siz bakmayın, zaten tuttursalar bugün sabahın köründe ve akşamın bir saatinde bizlerin karşısında olmak yerine kokteyllerini yudumlayıp keyif çatıyor olurlardı. Falcılar eğer gerçekten ileriye görüyor olsalardı müşteriye ihtiyaçları olmazdı. Her hafta sayısal ya da süper oynayıp kasalarını doldururlardı ama yapmıyorlar, yapamıyorlar ve yapamazlar da. Oyunun kuralı böyle işlemiyor.

Bir sonraki yazı ile bu konuyu tamamlamayı planlamaktayım. Elimden geldiğince konularla ilgili bir sonuca gitmeyi düşünüyorum.  Bu konu ile ilgili bu kadar yazı yazdıktan sonra başarılı olma tahmininde bulunmam zor ama elimden geleni yapacağım. Olur da yapamazsam sonraki yazılarımda neden yapamadığımı da yazarım muhtemelen. Malum ileriyi görmek her zaman bulanık ve oldukça bulutlu oysa ki geriye dönüp sebep bulmak oldukça güneşli , bir o kadar da kolay ...

Sevgi ve saygılarımla,

0 yorum:

Yorum Gönder