Neden tahminlerimizde bu kadar başarısız?
Japonların Pearl Harbor’a saldırmalarından birkaç ay önce,
Tokyo’daki bir ajan Honolulu’daki bir casustan endişe verici bir istekte
bulundu. Söz konusu bu istek 9 Ekim’de şifrelenmiş ve çevrilmiş bir halde Washington’a
ulaştı. Mesaj Honolulu’daki Japon ajandan Pearl Harbor’u beş bölgeye ayırmasını
ve limandaki gemiler hakkında, bu bölgelerde de ilişkilendirerek rapor
vermesini istiyordu. Özellikle ilgi konusu olanlar zırhlılar, destroyerler ve
uçak gemileri ile birden fazla geminin demirli olduğu iskeleler idi. İşin
ilginci söz konusu bu talep ele geçirilip deşifre de edilmişti. Birkaç hafta
sonra garip bir olay daha oldu: Amerikan dinleme istasyonları 1. ve 2. Japon
donanma filolarına ait bilinen tüm uçak gemilerine ait radyo iletişiminin izini
ve bununla birlikte bu gemilerin yerleri ile ilgili tüm bilgiyi kaydettiler.
Sonra, Aralık ayının başlarında, Hawaii’deki 14. Donanma Bölgesi Muharebe İstihbarat
Dairesi, Japonların o ay içinde ikinci kez olmak üzere çağrı işaretlerini
değiştirdiklerini bildirdi. Dolayısıyla, bu işaretleri bir ay içinde iki kez
değiştirmeleri, “büyük çaplı bir operasyona hazırlık aşaması içinde olmaları”
olarak değerlendirildi. Bitmedi, dahası da var: Hong Kong, Singapur, Batavia,
Manila, Washington ve Londra’daki Japon elçilik ve konsolosluklarına gönderilen
mesajlar yakalanıp, deşifre edildi. Bu mesajlarda, diplomatların kod ve şifrelerinin çoğunu derhal imha etmeleri ve
diğer tüm önemli özel ve gizli belgeleri yakmaları isteniyordu.
Şimdi geriye bakınca bu kadar endişe verici boyutlara
ulaşmış bir durumda, bu bilgilere sahip kişilerden hiçbiri bu saldırıyı nasıl
olup da öngörememişti?
Gelin size başka bir örnek. Gencecik bir çocuk çekip birini
vuruyor. Silahtan çıkan bu kurşun sonrasında yaklaşık bir 30 sene kadar
insanların hayatları oldukça kötü yönde etkileniyor. 100 milyon kadar insanın
ölmesine ve yaklaşık 150 milyon kadar kişinin de birbirleriyle savaşmasına
neden oluyor. Kabul edelim ki 1914 yılında yaşıyor olsaydık, o yıllarda olayların
böylesine çığırından çıkacağını tahmin bile edemezdik. Oysaki bu iki dünya
savaşını hikaye okur gibi ders kitaplarından okuduğumuzda oldukça olağan olarak görebiliyoruz.
Savaş sonrası bulunan bir günlükte şu satırlar yazılıydı: “1940 Ağustos’unda Almanların Paris’i
işgalinden bir ay sonra burada herkes Almanların senenin sonunda
çekileceklerine inanıyor. Alman subaylarda bana bunu doğruladı. Fransa nasıl
çabuk düştüyse İngiltere de o kadar çabuk düşecek ve sonra nihayet Paristeki eski günlük
hayatımıza döneceğiz. Almanyanın bir parçası olsak da”. Aynen yazıldığı
gibi olmuş değil mi?!
Gelin günümüze biraz yaklaşalım. 2007 yılında ABD Merkez Bankası
Başkanı Alan Greenspan’ın eli bol finans politikası oldukça kabul görüyordu.
Yine 2007 yılı ekonomik tahminlerini incelediğinizde 2008-2010 yılları için
beklentilerin olumlu olduğunu görürdünüz. Ne mi oldu? Pek düşünülen olmadı.
Başta Lehman Brothers olmak üzere bir çok finans kuruluşu battı, tepe taklak
oldu, finans piyasası bildiğiniz üzere içeriye doğru çöktü.
Geçmişe bakıldığı zaman gerçek akış sanki en olası senaryo
ya da olasılık gibiymiş görünüyor ama yaşarken durum bu kadar açık ortada
olmuyor. İyi tahminler yaptığımızı sanıyoruz ama yanılıyoruz. Çoğu kere de
kibirli ve hatalı kararlar alıyoruz bu nedenle.
Peki ama bu kadar kelli felli adamlar, büyük araştırmacılar,
bilim ve devlet adamları nasıl oluyor da bu yanılgıya düşebiliyorlar? Nedeni
araştırılmış ve dahası bulunmuş efendim: Geçmiş ve gelecek arasında temel bir
asimetri vardır. Diğer bir deyişle, dönüp geriye bakınca tüm yaşananların tarihsel
gelişiminin neden böyle olmuş olduğunu açık olarak açıklayabiliriz. Ama olaylar
gerçekleşirken etrafımızda bulunan değişken ve parametreler o kadar karışık ve
bir o kadar iç içe geçmiştir ki neyin nasıl, neden ve ne zaman olacağını ön
görebilmek neredeyse imkansızdır. Olan olayı evet kolayca açıklayabiliriz ama
geleceği görmemiz ya da tahmin etmemiz işte bu nedenle çok zormuş.
Günlük yaşamımızda, her ne kadar onu öngörememiş olsak da,
geçmişin genellikle aşikar görünmesinin nedeni de işte bu temel asimetridir.
Satranç, doğrudan bir rastlantısal unsur içermez. Ama yine de, bir belirsizlik
vardır çünkü her iki oyuncu da kesin olarak rakibinin ne yapacağını bilemez.
Eğer oyuncular usta ise, oyundaki pek çok noktada ilerideki birkaç hamleyi
görmek mümkün olabilir; ama daha ileriye bakarsanız, belirsizlik artar ve artık
hiç kimse kesin olarak oyunun nasıl gelişeceğini söyleyemez. Diğer yanda,
geriye dönüp baktığınız zaman, her oyuncunun yapmış olduğu hamleleri neden
yapmış olduğunu söylemek genelde kolaydır. Bu yine geleceğini öngörmesi zor,
ama geçmişini anlamak kolay olan rastlantısal bir süreçtir. Yalan da değil hani. Herhangi bir analist, başarılı
oldukları, en kötülerin neden başarısız oldukları ve ortaya çıkan eğrinin neden
bu şekilde olması gerektiği hakkında bir dizi inandırıcı neden çok rahat gösterebilir.
Yani aslında şimdinin gözlüğü ile geçmişe bakıldığında açıklama çok kolay
yapılabilir ama aynı şey tersi için geçerli değildir. Size bu bir şeyi
hatırlatmıyor mu? Bana hemen hatırlatıyor: Borsacılar.
Hepsi neden doların düştüğünü, BİST’in hangi sebeple arttığını, FED’in ne
yapmaya çalıştığını saatlerce anlatabiliyorlar oysaki dolar bundan sonra ne
olacak sorusuna elimizde Merkez Bankasının
sahip olduğu düzeyde bir veri seti yok klişesini demekle yetiniyorlar.
Toplumcu tarihçi Richard Henry Tawney, bunu şöyle dile
getirmiştir: “Tarihçiler, galip gelmiş
olan güçleri ön plana çıkartıp, ortadan yok olanları ise arka plana iterek …
bir kaçınılmazlık görünümü yaratırlar.” Roberta Wohlstetter ise konuya bu
şekil bakmakta: “Olaylar olup bittikten
sonra, bir işaret tabii ki çok nettir, şimdi onun hangi felaketi haber vermekte
olduğunu görebiliriz … Ama aynı işaret, olaydan önce bulanık olup, çelişen
anlamlarla yüklüdür.”
Pearl Harbor baskını ya da günümüz için konuşalım 11 Eylül
saldırıları durumunda, geriye dönüp bakınca baskına yol açan olaylar kuşkusuz
çok belirgin bir yöne işaret ediyorlar. Yine de hava tahmininde ya da satranç
oyununda olduğu gibi, eğer olay gerçekleşmeden çok önce başlayıp olayları
ileriye doğru irdelerseniz, kaçınılmazlık hissi çok çabuk kaybolmaya başlar.
Mesela Pearl Harbor için sözü edilen istihbarat raporlarına
ek olarak, bir yığın da işe yaramaz bilgi de mevcuttu ve her hafta, sonradan
yanıltıcı ya da önemsiz oldukları anlaşılacak ciltler dolusu yeni ürkütücü veya
gizemli mesaj ve rapor birbiri peşi sıra toplanıyordu. Pearl Harbor baskınına
işaret etmeyen alternatif ve mantıklı bir çok açıklama da vardı. Örneğin, Pearl
Harbor’u beş bölgeye ayırma istemi, tarz olarak Panama, Vancouver, San
Francisco ve Portland’daki (Oregon) Japon ajanlarına gönderilen istemlerle
benzerlik gösteriyordu. Radyo bağlantısının kaybolması da daha önceden
duyulmamış bir şey değildi ve geçmişte, genellikle savaş gemilerinin kendi
karasularında olduğu ve sabit telgraf hatları vasıtası ile iletişim kuruyor
oldukları anlamına gelmişti. Anlayacağınız geleceği bulandırmaya yetecek kadar bilgi
fazlası vardı.
Pearl Harbor askeri üssünün boşaltılması evet muhtemelen
gerekirdi. Bugünkü bakış açısıyla evet kesinlikle gerekirdi çünkü saldırının
olacağına ilişkin birçok ipucu vardı. Fakat bu ip uçları ancak şimdi geri
bakıldığı zaman bu kadar net gözükebiliyorlar.
Bir sistem ne kadar kompleks ve zaman ufku ne kadar geniş
ise geleceğe bakış o derece bulanıklaşır. Küresel ısınma, petrol fiyatları, ya
da döviz kurlarını önceden tahmin etmek neredeyse imkansızdır. Edenlere siz
bakmayın, zaten tuttursalar bugün sabahın köründe ve akşamın bir saatinde
bizlerin karşısında olmak yerine kokteyllerini yudumlayıp keyif çatıyor
olurlardı. Falcılar eğer gerçekten ileriye görüyor olsalardı müşteriye
ihtiyaçları olmazdı. Her hafta sayısal ya da süper oynayıp kasalarını
doldururlardı ama yapmıyorlar, yapamıyorlar ve yapamazlar da. Oyunun kuralı
böyle işlemiyor.
Bir sonraki yazı ile bu konuyu tamamlamayı planlamaktayım.
Elimden geldiğince konularla ilgili bir sonuca gitmeyi düşünüyorum. Bu konu ile ilgili bu kadar yazı yazdıktan
sonra başarılı olma tahmininde
bulunmam zor ama elimden geleni yapacağım. Olur da yapamazsam sonraki
yazılarımda neden yapamadığımı da yazarım muhtemelen. Malum ileriyi görmek her
zaman bulanık ve oldukça bulutlu oysa ki geriye dönüp sebep bulmak oldukça
güneşli , bir o kadar da kolay ...
Sevgi ve saygılarımla,
Sevgi ve saygılarımla,
0 yorum:
Yorum Gönder