Bu Blogda Ara

25 Haziran 2013 Salı

Biraz da ekonomi ...

Bugünlerde içimden yazmak pek gelmiyor. Hani sanki kendimle ilgili bir şey yaparsam hata olacakmış gibi hissediyorum. Bu nedenle de zaten ne briç oynuyorum son günlerde ne de yazacak tonla konu olsa da blogum için yazı kaleme alıyorum. Hem kişisel hem de ülke olarak normalleşmeyi bekliyorum. Son zamanlarda yaşanan gerilim, kutuplaşma ve komplo teorilerinden fazlasıyla yoruldum sanırım. Bir dönemdir ve geçecektir ama geçerken işte sıkıntıları da bir şekilde yoğun olarak yaşatıyor. Bir yandan ülke içi yaşanan olaylar, bir yandan Avrupa ile olan ilişkilerimiz ve bir yandan da küresel ekonomik çalkantı hani her şeyi Floransa Etkisinin tam tersi bir durum olarak karşımıza çıkarıyor. Geldi mi üst üste gelir derler ya durumumuz tam olarak işte budur ve ben de böylesi bir konjonktürde oturup ailem hakkında ya da başıma gelen komik olaylar hakkında yazasım gelmiyor, gelemiyor bir türlü. Diğer taraftan ama bu sebepten ama şu sebepten yazmayı bırakırsam -yaz mevsimi de geldi- iyiden iyiye bırakırım ve tekrar eskisi gibi yazamam korkusunu da içimden atamıyorum. Belki de bu nedenle ufak ufak bazı konularda bir şeyler yazmak istedim.

Ülkemizde son yaşanan durum hakkında uzun bir yazı yazdığımdan tekrar o konuya girmeyeceğim. Onunla ilgili dileklerimi ve ümitlerimi korumaya devam ediyorum. Dilerim ülkemizde ki dil yakın zaman da yeniden yapıcı, barışçı, özgürlükçü ve anlayış dolu bir dil olur. Türkiye & AB arasındaki köprünün de giderek kuvvetlenmesinden yana biri olarak dilerim gerilim değil ama diyalog kazanan olur diyorum. Yanlış anlamayın birliğe girip girmemek beni ne üzer ne de sevindirir ama köprülerin atılması kesinlikle üzer.

İşte benim penceremden diğer bazı konu başlıkları. Okunma kolaylığı açısından yine ayrı ayrı yazılar olarak konular karşınıza gelecekler. İlk konu hepimizi çok ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gerekli bir konu olan ekonomi. Ben son zamanlarda bununla yatıp bununla kalkıyorum. Hepinize ekonomiyi hem de çok yakından takip etmenizi öneririm.

2008 krizi sonrası mecburiyetten başlayan ve tüm dünya piyasalarının yaşamasını sağlayan Fed kaynaklı yüksek hem de çok yüksek likidite dönemi artık bitiyor. Son yapılan açıklamalar bazı fireler olsa da hep bu yönde zaten. Özellikle Fed Başkanının yapmış olduğu son konuşma sonrasında beklenenin de üzerinde bir panik havası esmeye başladı. Sahi ne dedi de böylesi bir hava oluştu? Aslında bilinmeyen ya da tahmin edilmeyen hiç bir şey. Demek ki piyasanın bir şekilde fiyatlaması gelmiş ki bu fırsatı kaçırmak istemediler. Öyle ya da böyle beş sene boyunca bol likiditeye alışmış piyasalar tahvil alımlarında sona geliş haberleri sonrasında oldukça tedirginleşip, huzurları bir hayli kaçtı. Küresel riskte de iştah kaybı yaşanıyor ki Fed depremi sonrası bir süre daha illaki yaşanacaktır. Gerginlik o kadar fazla ki adeta ete kemiğe bürünmüş bir durumda ve bu da tüm riskleri sıfırlar duruma getiriyor. Benzer kötü durum Çin için de geçerli. Dünyanın en büyük ikinci ekonomisinde büyük sarsıntı var. O kadar ki Avrupa’daki sorunlar dert bile edilmiyor. Düşünün kü İtalya’da verilen mahkumiyet kararı ve Yunanistan’daki  parlamenter yapının değişmesi bile dert edilmeyecek kadar başka büyük sorunları piyasa fiyatlamakta. Zaten piyasa için fiyatlamak olsun da ne olursa olsun. Bir şekilde olumlu ya da olumsuz bir şeyi yakalamaya görsünler hemen kazanç kapısına dönüştürüveriyorlar. Bu işi de oldukça iyi yapıyorlar. Filler tepişir, olan yine çimenlere olur tabii.

Ülkemizde de durum benzer seyir izledi. USD/TL bir anda 1.95’leri gördü. Merkez Bankasının birbiri ardı sıra yaptığı benim için oldukça yüksek ama kurum ve piyasa için oldukça düşük dolar ihaleleri de bu durumu soğutamaya yetmedi. Yazıyı yazdığım an itibariyle USD/TL 1,9422 ve 100.000’i görmesi hedeflenen BIST maalesef 72.500’ün biraz üzerinde.  Bundan sonrasında artık riskler hep göz önünde olacaklar, saklanıp kalacakları yerler artık kalmadı ve bundan sonrada artık hiç olmayacak. Yani artık balonların patlama zamanı geliyor. Dilerim şiddeti hepimiz için kabul edilebilir seviyelerde olur.

Peki ne mi olacak?

İlk önce 2013 son çeyreğinde tahvil alımları azaltılacak ve 2014 yılında tamamen alımlar bir son bulacak. Son aşamada ise 2015 yılında faiz artırımları tekrar gündeme gelecek. 

Bizi ilgilendiren kısım mı nedir?

Siz siz olun dolar borçlanmayın ve paranız varsa ve kur müsaade ediyorsa 2013 son çeyrekten önce dolara dönün.


Peki geç mi kalındı?

Ümit ederim ki hayır. Fed sonrası oldukça sert bir yükseliş oldu evet ama Merkez Bankamız TL’yi desteklemeyi tercih etmekte. Bu bize avantaj sağlamakta, zira kurlardaki yükseliş bu sayede sınırlı kalacaktır. TL’nin faiz avantajı sayesinde de TL’ye geçişi avantaj olarak gören görüşler olacaktır. Bir de bunların üzerlerine azalan siyasi tansiyon ve Fed odaklı yorum ve haber akışı içeriğindeki her yöne çekilebilecek durum (ki bence bu da bir taktik) eklendiğinde USD/TL illaki düşecektir. Kişisel fikrim düşerse 2013 son çeyrek için hazırlıklı olun ve dolara dönün derim. Ama tabii tüm bunlar benim kişisel çıkarımlarımdır. Kimseye tavsiyede bulunmam zira bu işin uzmanı değilim. Yalnızca elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum o kadar. Araştırmalarınız yapın ve kararlarınızı yine ya siz verin ya da bir uzmandan profesyonel bir destek alın derim.

Hepinize bol kazançlar dilerim.

0 yorum:

Yorum Gönder