Geçenlerde 2,5 yaşlarında çocuğu olan bir erkek arkadaşımla laflıyorduk. İki erkek genelde futboldan konuşur ama konumuz futbol değildi. Ev ve iş hayatlarımız hakkında
dedikodu da yapmıyorduk. Konu çocuklarımızdı. Eskiden futboldan, komplo teorilerine, din ve inanç sistemlerine kadar bir çok konuda üstelik çok da rahat
konuşabiliyorken bugün artık en rahat konuştuğum alanın çocuk ve türevi konular
olması beni oldukça şaşırtıyor. Benim için rahat bir alan
olmasından belki sebep kendimi işte, evde, her yerde bir anda bu konuyu
konuşurken buluveriyorum. Ne kadar alıştım desem de yeni dönem bir şekilde beni
şaşırtmaya devam ediyor işte. Bana bir ara “bu
sıralar çok hareketli ve bir hayli aksi, sürekli olarak sınırlarını zorluyor.
İnan yorulduk” dedi.
Bu tam gollük bir ortaydı ve benim bunu değerlendirmem
gerekiyordu. Ben de benden bekleneni yaptım. Cevabım benim için gerçekçi onun
için ise sarsıcıydı: “bu yorgunluğa
alışmanız gerekmekte. Bizimkisi beş oldu ve sınırlarını zorlamaya ve hatta
genişletmeye her geçen gün devam
etmekte. Öncelerin ve sizin için şimdilerin daha bir fiziksel ağırlıklı olan hayatı
yerini hem fiziksel ve hem de düşünsel eşit ağırlıklı hayatına bırakıyor.
Olması da gerekiyor çünkü ne mutlu bize ki büyüyorlar. Kendini çok daha iyi
ifade edebiliyorlar. Ne istediklerini ve de ne istemediklerini artık bilmeye
başlıyorlar. Anne ve babalık nasıl ki 7/24 bir mutluluk ve keyif ise aynı
zamanda yine 7/24 bir sorumluluk. Durmak, gevşemek asla olmuyor. Hem fiziksel
ve hem de düşünsel yolculuk her daim devam ediyor. Yol yakınken buna alış ve
boş hayaller kurma” Tabii ki bu kadar didaktik bir konuşma yapmadım
kendisine, ama işte bu minvalde şeyler söyledim durdum. Bir süre sonra zaten
benden sıkıldı ve uzayıp gitti yanımdan.
Gerçekten de fiziksel koşuşturmacalara ek olarak bu sıralar
düşünsel faaliyetlerde oldukça yoğunlaşmaya başladı. Siz bakmayın uzun süredir
konusunu etmediğime, oğlum için eğlenceli, keyifli, mutluluk verici ve
kendisini geliştirici bir hobi hala aramaktayız. Bunun için denemelerimize ara
vermeden devam etmekteyiz. Geleceği için, eğitimi için hala kafa patlatıp,
araştırmalar yapmaktayız. Bir yandan da onu kütüphane tepelerinden toplayıp,
peşinden koşmaya, sabah hava aydınlanmadan kalkmaya devam etmekteyiz. Son olarak ise bir oyuncakçı firmasını arayıp
halen piyasada olmayan karakterlerin satışa çıkarılması için yoğun kulis ve
baskılara bile başladık. Piyasadaki karakterleri onun için almak tabii ki çok
değerli ama onun için piyasadaki oyuncakları belirlemek paha biçilmez.
Hobi olayına geri dönecek olursak, bizim için hala tam
olarak çözümlenmemiş önemli bir olay, ama önemli aşamalar da kaydetmedik değil
hani. Hobi olayını her şeyden önce çok önemsiyoruz. Yalnızca fiziksel olarak
efor sarf edeceği bir olayın çok ötesinde bir kavram olarak görüyoruz. İnsan
hayatına etkileri çok büyük her şeyden önce. Bazen hayallerimize ulaşmamızda
bizlere yol gösterici bir umut oluveriyorlar. O kadar ki yalnızca varlıkları
bile hayallerimizi her daim canlı ve yapılabilir kılıyor. Bazen ise günlük
koşuşturma, sorumluluk ve görevlerimiz ve bunlardan kaynaklı oluşan stres
nedeniyle zaman zaman kaybedebildiğimiz mutluluk ve huzurumuzun görünmeyen
küçük anahtarları olabiliyorlar. Bazen ise kendimizi kolayca ifade etmemizi
sağlayan araçlar haline dönüşebiliyorlar. Ama her daim onlarla kendimizi daha
mutlu, rahat ve dingin hissedebiliyoruz.
Tabii tüm bunlar en azından kolaya kaçmak gerekirse ileriki yıllar için
olan avantajlar. Küçük yaşlar özeline indirgeyecek olursak, çocuğa uygun, iyi
seçilmiş bir hobi ile hem duygular ve hem de duyular uyarılabiliyor. Karar
verme ve uygulama yetisi gelişiyor. Zengin bir hayal gücü için de yine hobi çok
önemli. Kısacası hem bedensel ve hem de ruhsal gelişimini sağlıyor ve hem de
bunları yaparken onu mutlu ediyor, daha ne olsun.
İşte bu daha ne olsun’nun
altını doldurabilmek ve enerjisini sağlıklı bir yöne doğru kanalize edebilmek
için bu sıralar yoğun bir şekilde onun adına hobi belirlemek için uğraşıyoruz.
Hemen söylemeliyim ki bu hiç de kolay bir süreç değil. Hele ki İstanbul gibi
devasa bir karmaşa yığınında. Tamam büyük şehir, imkanlar çok geniş ama o
imkanlara erişme bir o kadar zor ve tatsız. Diğer bir işimizi zorlaştıran
parametre ise oğlum. Bizimkisi kendine göre bir karakteri, doğruları ve hatta
prensipleri olan bir küçük adam. Sahip olduğu özgüven karşısında bazen şaşırıp
kalabiliyorum. Oldukça cool bir adam oldu çıktı başımıza. İşte bu nedenlerle
bizim onun için uygun bulduğumuz nice spor dalını kendisine bir türlü
beğendiremedik. Ben bir daha buraya gelmemden tutun da ben bunu sevmedimlere kadar açıkça fikrini söyleyebiliyor. Onunla
gerçekten de gurur duyuyorum. Zorla güzellik olmayacağından da biz de
başlıyoruz yeni arayışlara. Ne kilometreler tepip ne denemeler tamamladık bu
uğurda.
Küçükken bu anlamda her şey çok daha kolaydı. Zaten bir
hobisi vardı: Oyun oynamak. Bir süredir ise yeni bir adım atma aşamasındayız. Tam
olarak nasıl ve nereden başlayacağımızı bilemiyoruz ve bu nedenle de bol bol
araştırma yapıp, eşe dosta fikirler soruyoruz, sonra da denemeler yapıyoruz.
İlla her bir çocuğun yeteneği olacak diye bir kural yok ama bir ilgi alanı
mutlak surette vardır. Hobi yapılırken keyif vermeli, adeta yaparken
dinlenilebilmeli. Her boş zamanlarını doldurmak olmamalı tek amaç. Eğlenme
olmalı, keyif alma olmalı, yoksa bizler için bir program değil. Belki fiziksel
olarak yorulabilir ama zihinsel olarak yorulmamalı tam tersi istemeli ve
yaparken mutlu olmalı amaç zaten bu değil mi? İşte biz bunu bulmaya çalışıyoruz
ki bazen bu samanlıkta iğne aramak gibi oluyor.
Bu sıralarda ise bir mucizeyi yaşamaktayız. Ağzımda sürekli Allahım bitmesin bu rüya sözleri
çıkıyor. Nedeni ise her şeyde bir hayır
vardırın açıklaması gibi. Eşim bir süre önce çuvalla para ödeyerek, üstelik
üç senesini ipotek altına alarak bir spor kulübüne üye oldu. Tahmin ettiğim
gibi bir süre devam edip gitmeyi bıraktı. Çok şükür ki dondurma seçeneği vardı da paramız sokağa gitmedi. Ben tahmin
edebileceğiniz üzere gerek üyelik öncesi ve gerekse gitmemeye başladığı
dönemlerde sürekli söylenip durdum. Yine tahmin edebileceğiniz üzere benim bu
söylenmelerim bir kulaktan girip diğer kulaktan üstelik hiçbir engele
takılmadan girip çıktılar. Meğer burası bizim aylardır arayıp da bulamadığımız
bir merkezmiş. Aradığımız her şey burada vardı. Biz de bir üye olarak etinden sütünden faydalanmaya başladık bu vesile
ile. Bu sıralar oğlum hem de ne büyük bir keyifle kolay kolay hiçbir yerde
yapılamayacak iki spor dalını burada yapmaya
başladı. Üstelik bir dalda yalnızca kendisine özel olarak 3 eğitmen hizmet
etmekteyken, diğerinde oğlum ve arkadaşına iki eğitmen özel olarak hizmet
vermekte. En güzel yanı ise diğer
denediğimiz bir çok dala göre çok daha ekonomik olması. İşte tam bu noktada bundan iyisi Şam’da kayısı ya da kaymaklı ekmek kadayıfı tabirlerini
kullanmak yerinde olacaktır. Geçen gün eşime ben de üye olmak istiyorum dedim. Nereden nereye işte.
Demek ki neymiş eşim her zaman haklıdır, yeter ki sen anlayabilecek seviyeye
gel.
Oğlum bu özel derslerden, bu kadar ilgiden ve her şeyden
önemlisi bu dallardan sıkılır mı şimdilik bilemiyoruz. Bekleyip gözlemliyoruz.
Şunu farkettik ki spor dalı ne kadar oyunla iç içe olur ise o kadar çekici
oluyor, yoksa pek şansı olmuyor. Bu da çok normal çünkü onlar daha çok küçükler
ve oyun oynamak istiyorlar. Diğer bir yandan da halasından piyano dersleri
almaya başladık. Şimdiden notaları okumaya ve hatta piyanoda çalmaya başladı.
Sanırım bana çekmiş olmalı. Piyano dersi de oldukça ekonomik. Kız kardeşime bu
iş için tabii ki bir ödeme yapmıyorum. O kadar halası, hem beraber zaman
geçiriyorlar, daha ne olsun iki
durumu.
Oğlum her şeyi yapsın istiyorum ve ona her şeyi sunabilmek
ama daha da tehlikeli olanı belki her şeyi yapabileceğine inanıyorum. Hepsi
tabii ki olmayacak hatta belki hiç biri olmayacak ama biz onu mutlu edecek bir
yol bulmak için denemelerimize ve araştırmalarımıza devam edeceğiz. Hobileri
sorumluluklarını kötü yönde etkilemediği sürece de ona karışmayacağız.
Dilerim tüm hayallerine kavuşur!
0 yorum:
Yorum Gönder