Evrendeki
kişisel noktam: ilk nefesim
Geçenlerde bir arkadaşın sorduğu ve benim cevaplayamadığım
bir konu hakkında araştırma yaparken kendimi Kabalistik astroloji kavramını
okurken buldum. Oldukça ilginç ve çekici bir konu olduğundan bir süre bu
konudan ayrılamadım. Çok derine inmeyeceğim ama bahsetmeden de geçemeyeceğim.
Öncelikle hemen belirtmeliyim ki Kabalistik astroloji bilinen en eski ve en
yaygın astronomi uygulamalarından biri kabul edilmekte. Yani aslında büyücülük
ve falcılıktan bilime terfi edilmişse bu disiplin bunda Kabalacıların etkisi
büyüktür. Kabalistik astrolojiye göre her birimiz spirituel gelişimimiz için en
doğru yerde ve zamanda doğduk. Hayattaki amacımız ise bu akıma göre ruhsal
gelişime ve Tanrısal Işığın bir parçası olabilmektir.İşte doğru yer ve zamanda
doğarak özgür iradelerimizle potansiyelimizi tam olarak kullanarak bu ışığa
ulaşmak gerekmektedir. Geleneksel Astrolojiden farklı olarak Kabalistik
Astrolojinin amacı horoskoplar yardımıyla şanslı ve şansız dönemlerimizi
paylaşmak değil, evrenin etkilerinin üstesinden gelmek ve hayatlarımızın
akışını kontrol altında tutmayı, kaderlerimizin efendisi olabilmeyi
öğretmektir. İlk nefes aldığımız o mucizevi andan itibaren mensubu olduğumuz
burcun olumlu ve olumsuz özelliklerini alırız. Ama burada burç özellikleri
kişiliğimizin nedeni değil bir sonucudur. Bu hayata kadar geliştiremediğimiz
özelliklerimizi geliştirebilmemiz ve ışığa biraz daha yaklaşabilmemiz için bize
yardımcı olan bir mekanizma gibidir burçlar. Amaç geliştirmemiz gereken
özelliklerimizi geliştirebilemek için bu özelliklerin hüküm sürdüğü burçta
doğmaktır. İlginç bir teori değil mi? Bu konu ile karşılaşmak benim için
açıkçası Astroloji farkındalığı için varan 1 oldu.
Sonra bir gün eşim durup dururken bana bir mesaj gönderdi.
Mesaj bir astroloji uzmanının birkaç twitinden oluşan bir screenshot’tı. Belki
inanmayacaksınız ama yazdıkları tam da o sıralar hem de çok yoğun olarak
hissettiğim duygu ve düşüncelerimdi. Bu mesaj benim için varan 2 oldu.
Ben de oturdum ve araştırmalara başladım. Doğal olarak kendi
burcum ile ilgili bir çok araştırma okudum. Bir de baktım ki bugüne kadar pek de
yüzüne bakmadığım bu bilim dalı meğer aslında bir çok şeyler söylemekte ve
başıma gelen bir çok şeye cevap üretebilmekteymiş. Sorun ben de değil yıldız ve
gezegenlerdeymiş. Ahh bir yakalarsam şu Merkür’ü ona edeceğimi biliyorum ama
... Sonra araştırmaları kişiselleştirmenin gizemi ve cevapları hem de bir hayli
arttıracağını öğrendim. Hayatı ilk olarak içime çektiğim anı tespit edip bir
bilir kişiye gidebilirsem hayatımla ilgili bir çok soruya cevap bulabileceğimi
öğrendim. Zaman malum hızla akıp gitmekte. Bu modaya güneş, dünya, ay ve
yıldızlar da uymakta üstelik. İşleri güçleri yok akıp giden zaman içerisinde
sürekli yer değiştirip duruyorlar. Sırf bunlar mı bunları barındıran Samanyolu
da yine yer değiştirmekte. Balık baştan kokar tabii. Önemli olan bu sürekli
akan mekanizmada doğru bir kişisel nokta bulabilmek. İşte doğum saati ve yeri bu
işe yaramakta.
Ben de hemen kalkıp annemle babamın yanına gittim. Hummalı
bir düşünme seansından sonra doğum saatim konusunda bir fikir birliğine
varıldı. Gerisi çok daha kolay gelişti. Eşim hemen bu işlerde iyi olarak kabul
edilen bir uzmandan randevu aldı. Bir önceki akşam oldukça zor geçti. Heyecan
zirvedeydi. Sorulacak sorular tespit edildi. Dünyanın parası verilecekti ve
azami fayda sağlanmalı, mümkün olduğunca cevap alınmalıydı. Sanki hayatın
anlamını öğrenmeye gidiyorduk. Ertesi gün eşimle beraber bu uzmanın yanına
girmek için yola koyulduk. Arabamızı park ettik ve seansın yapılacağı evi
bulduk. Evin iki bloğu vardı. İlk denediğimiz bloğun isim listesinde şansa bizim
patronun soyadını taşıyan bir kişi de oturmaktaydı. Ben de bak bilmem kim burada oturuyormuş dedim.
Meğer adamın penceresi açıkmış ve bizi duymuş. Buyrun ne vardı demez mi ? Ben adama cevap verecek iken eşim
başladı söylenmeye. Böyle şeyler de hep
seni bulur .... ben eşimi dinlemeyi bırakmış adama uzmanın adını söylemeye
başlamıştım bile. İlginçtir adam yan blok dedi ve konuşma bitti. Oysaki konuşma
adamın adının söylenmesi ile başlamıştı. Neden sustu, iyi de kardeşim benim adımı söylememiş miydin neden demedi hiç bir
fikrim yok. Biz apartmanın bahçesinden yan bloğa doğru ilerlemeye başladık.
Önden eşim gidiyor ve ben de arkasından onu takip ediyorum. Zaten genelde de
hep böyle olur. O önden gider ve ben de onu takip ederim. Birden bir köpek
havlaması duyduk. Serde erkeklik var ya ilerlemeye devam ettik. Köşeyi dönmesi
ile eşimim yeniden bana döndü. Beti benzi atmıştı derler ya durum o hal. Köpek bağlı değil sözü ile aramızdaki
konuşma bir anda bitti ve biz patronun sözde akrabasına doğru koşmaya başladık.
Onunla konuşacaklarımız daha bitmemişti. Ben bir ara daha hızla kaçıp kendimi
kurtarmayı düşündümse de eşimin bunu yıllarca unutmayıp yüzüme kakma riskini
göze alamadığımdan ısırılma riskini göze aldım. Oysaki köpek yalnızca havlamış,
yerinden bile kıpırdamamıştı. Havlaması bize yetmişti. Eminim bunlar da ne korkaklar, yerimden bile
kalkmaya gerek olmadı diye düşünmüştür içinden. Belki de sonraki
havlamaları havlama değil gülme idi bilemiyorum.
Biz iki korkak uzmanın asistanını aradık. Geldiğimizi ama korktuğumuzdan
giremediğimizi belirttik. Sağ olsun kendisi bizlere oldukça yardımcı oldu. Göze göze gelmezseniz bir şey yapmaz!!!!!
Ben de pencereden şimdi bakıyorum!!!!! Peki
ya istemeden göz göze gelirsek?? Gerçekten de bir kaç saniye sonra 1.katın
penceresi açıldı ve bir bayan köpek ile konuşmaya başladı. Biz de göz göze
gelmekten kaçınaraktan ve sürekli penceredeki bayanla konuşmaya çalışaraktan
(sözde köpeğe onu tanıdığımızı göstereceğiz ya) oldukça yavaş hareket ederek
binaya girmeyi başardık. Zafer artık bizimdi. Gerisi hem de çok kolay olacaktı.
Kedilerin fink attığı bir eve giriş yaptık. Kısa bir süre sonra bir odaya davet
edildim. Görüşme tek tek yapılacaktı. Eşim oyun dışı kalmıştı. Peki ama nasıl
dışarı çıkacaktı? Vahşi ve acımasız köpek onu orada bekliyor olacaktı. Üstelik
yanında ben de olmayacaktım. Neyse efendim bir güzel ben bir şeyler atıştırayım
dedi ve gözden kayboldu. Uzman bayan benim doğum tarihi ve yerimi sordu. Sonra
doğum saatimi sordu. Sürekli hareket eden evrende benim kişisel doğru noktama
erişip üzerinde onlarca sembol bulunan bir dairenin çıktısını aldı ve başladı
konuşmaya.
Neler mi bildi? Sizin için sıralayayım. Ama öncesinde
yinelemek istiyorum yalnızca doğduğum tarih ve saati ve yeri kendisiyle
paylaştım. Başka ağzımı açmadım.
Mühendis olduğumu, çocuğum olduğumu ve çocuğumun yaklaşık
doğum tarihini, yakın zamanda 10 kilonun üzerinde kilo verdiğimi, eşimin doğum
sonrası yaşadığı sıkıntıları, evdeki kadınların çok güçlü olduğunu ve tatlı
tatlı kapıştıklarını, son bir kaç yılımın ne kadar da zorlayıcı olduğunu, son 6
ayımın nasıl da kaos içinde geçtiğini, iş değiştirdiğimi, ve işimi sevdiğimi
hepsini bildi. Bunlar dışında beni benden daha iyi tanıyor gibiydi.
Karakterimi, duygu ve düşüncelerimi olduğu gibi ortaya bir serdi ki kendimi bir
an çıplak gibi hissettim. Yaklaşık bir buçuk saat boyunca benden konuştuk, beni
bana anlattı durdu. Sürekli beni çekiştirip, dedikodumu yaptı, üstelik ben
hemen yanı başındayken. Pes doğrusu. Bunlar dışında geleceğe ilişkin
fırsatların olabileceği, hayatımın olumlu yönde hareket etmeye başlayacağı
dönem ve zamanları da söylemedi değil hani. Bol bol not tuttum. Fazla
konuşmadım, konuşamadım, konuşturulmadım. Soru bile pek soramadım. Oysaki o
kadar hazırlanmış, bir çok soru türetmiştim. Gerek kalmadı açıkçası. Leb
demeden ne Çorum kaldı ne ahalisi.
Görüşme sonrasında bir hayli rahatladım. Rahatlamamın
başlıca sebebi ise Kabalistik astroloji ile Geleneksel astrolojinin ortak
noktasını görmemdi. Başıma gelenlerin mutlak surette bir nedeni vardı. Bir süreç
insan hayatında yaşanıyordu. İnişler, çıkışlar, başarı ve başarısızlıklar tabii
ki vardı ve hep de olacaklardı. Önemli olan gelişimdi, önemli olan her hayırda
bir şer ve her şerde bir hayır olmasıydı ve yine önemli olan ister kişisel çaba
olsun, ister ruhani güçler, ister yıldızların hareketleri, bir şekilde hayatın
sizi hep bir sonraki faz için hazırlamasıydı. Bu döngü ilk nefes alışınız ile
başlayıp son nefsinize kadar da devam etmekteydi. Yapabilecek çok fazla bir
şeyiniz yok. İşte bu nedenle rahatladım, işte bu nedenle kendime çok misyonlar
yüklemek yerine içinde bulunduğum sürecin tadını çıkarmaya başladım. Son bir
kaç gündür de çıkarmaya devam ediyorum.Ben istesem de istemesem de her geçen
gün biraz daha gelişiyorum. Olumsuz başıma gelen her bir olay ise yalnızca
benim biraz daha gelişebilmem için.
Bugün eşimle görüştüm ve onu kendisinin de randevu alması
konusunda ikna ettim. Aslında bence ikna
olacağı vardı yoksa o benim konuşmamla pek ikna olmaz. Gidip görüşmesini
istiyorum çünkü onun da benim gibi rahatlamasını istiyorum.
Benim adıma ilginç ve bir o kadar da gizemli bir deneyimdi.
Tamam özgür irademle hayatıma yöne verebiliyorum ama gittiğim hangi yön olur
ise olsun olumsuzluklardan arınacağım bir çaba içerisinde bulacağım kendimi.
Bundan kaçış yok, o halde keyif almaya çalışmak en yerinde karar olacaktır. Ben
böyle düşünmeyi tercih ediyorum. Sizin nasıl düşüneceğinize yine sizler karar
vereceksiniz . Çünkü sizler kendi hayatlarınızın efendilerisiniz.
Yolculuğunuzda sizlere başarılar ve esenlikler dilerim.
0 yorum:
Yorum Gönder