Terazi Burcu
ve ben
Eski Yunanın günümüz kelimeler dünyasına katkıları saymakla
bitmiyor. Adamlar sanki yememişler içmemişler de sürekli kelime üstüne kelime
türetmişler biz kullanalım diye.
Bizimkisi de ayrı bir tembellik, nasılsa var bu kelime diye kılımızı
kıpırdatmamış yunan olsun, latin olsun, arap olsun, pers olsun ne bulursak
kullanmışız. Kabul etmek gerekir ki bizim komşu zamanında bugünün tam tersine
iyi çalışmış ve kolay kolay yadsınamayacak bir medeniyet yaratmış. O kadar çok
çalışıp o kadar yüksek seviyeli bir medeniyet olmuş ki bu bugün hala dinlenmeyi
normal kabul edebiliyorlar. Alın size o kelimelerden bir başkası. Astro gezegen
ve yıldız demek ve de Logos ise mantık. Bir araya geldikleri zaman ise
Astroloji kelimesine ulaşılmakta. Peki nedir bu Astroloji? Kimine göre sembolik
bir dil, kimine göre deli saçması bir şarlatanlık kimine göre ise başlı başına
bir bilim dalı. Bu iş ile uğraşan kişilerin yaptıkları tanımlara bakacak
olursak özetle matematiksel ve istatistiksel bilgileri temel alaraktan,
gezegenlerin zamansal hareketlerini inceleyen ve bu hareketlerin insan ve
sosyal hayat üzerindeki etkilerini inceleyen bir disiplin olarak tarif
edilmekte.
Ben bir Terazi Burcuyum. Üstelik belki de en tipiklerinden
biriyim. Gazetelerde, dergilerde ve artık günümüzde facebook ve twiter’da her
bir burç ile ilgili yığınla bilgiye ulaşabilirsiniz. Siz hiç yorulmayın ben
sizin için bir kaç tanesini hem de çok rahat sıralayabilirim zira zaten bunları
her daim hayatımda bizzat yaşıyorum. Grubu Hava, uğurlu günü Cuma (Cuma’yı kim
sevmez ki!). Güçlü bir adalet duygusu ve herkese iyi davranma isteği (çoğu kere
evet Victor Hugo’nun İyi olmak
kolaydır, zor olan adil olmaktır... sözü unutulur ya da unutulmaz da iyi
olup kimseyle tartışmamak çok daha kolay gelir). Yalnızlık hem de hiç sevilmez
ve çok doğaldır ki güzel şeylerden hoşlanılır. Uzaklarda da olsa etkisi büyük,
fiyakalı gezegen süslü Satürn sayesinde üstün bir yargı yeteneği. Olmazsa
olmazımız kavga etmek yerine çekip gitmek veya kendimizi kapamak. Zaman zaman
da olayları taratabilmek adına yalnız kalıp düşünme isteği. Evet evet şu an
resmen kendimi anlatıyorum sizlere. Aslında dahası da var isterseniz. Karar
vermede zorlanma ama güç bela verildiğinden olsa gerek bir daha bu zahmete
girmemek için bir kez verdikten sonra da sonuna kadar zorlama, kararsızlık,
kime hak vereceğini bilememe, zorlandığı anlarda işi zamana bırakıp
olabildiğince öteleme, erteleme, bir bekleyip
görelim durumu hayatlarımızın birer parçası adeta. En büyük emelimiz belki
de çok dostumuz olmadığından sebep mükemmel dostluklar. Tamam biraz kendimizi
beğeniriz ama nasıl beğenmeyelim biz güzellik burcu Venüs tarafından
yönetilmekteyiz.
Benimle aynı karakteri paylaşan diğer Terazi burcu
mensupları gibi ben de uyumlu, güvenilir, iyi kalpli ve arkadaşlarımı asla
hayal kırıklığına uğratmayan bir yapıya sahibim. Her şeyin güzel ve dengeli
olduğu bir dünya arar dururum. Kuyruğunu kovalayan ama bir türlü yakalayamayan
kedi gibi böylesi bir dünyayı boş yere arayıp durmamdan sebep hayalciyimdir.
Ve yine belki de bu nedenle zaman zaman gerçekle yüz yüze geldiğimde kaçış için
ya da kendimi koruma adına depresyonlara girer çıkarım. Zor sinirlenirim ama
yumuşak da olduğumu söyleyemem. Bizler dansı ve müziği çok severiz. Çünkü
bizler hayatı severiz. Hayatın renklerini severiz. İnişlerin de çıkışların da
olduğunu kabul ederiz. Bizler aslında sahip olduğumuz empati yeteneği ile (ki
ben artık bu yeteneğimden oldukça sıkıldım) herkesi ve her şeyi olduğu gibi
kabul ederiz ama ne gariptir hep de yanlış anlaşılırız. Kendimizi belki de iyi
ifade edemediğimizdendir. Bununla beraber çocuklarımızı iyi anlar, sevgilerimizi
bazen zekice ama çoğu kere de alenen ve sınırsızca gösteririz. Sırf bu nedenle
bile Terazi burcu olmaktan çok büyük bir memnuniyet duymaktayım. Çocuklarımızın
görüşlerine değer verir, hem onlara ve hem de görüşlerine saygı gösteririz.
Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür çocuklarımız olsun isteriz. Bu yönde de
hareket ederiz.
Bu çok bilinen özelliklerin dışında kıyıda köşede kalmış
başka özelliklerimiz de vardır. Bir kere entelektüel kişilerin çoğunlukta
olduğu bir burçtur bizimkisi. Övünmek gibi olmasın ama bilgiye her daim
susamış, yeniliklere büyük önem veren bir kitleyizdir biz Teraziler. Ruh bilim,
felsefe ve din konuları her daim bizler için çekici olmuşlardır. Tüm bunlara ek
bir de başkalarının görüşlerini dinlemeye de her zaman için hazırızdır ve
bundan büyük de keyif alırız.
Şimdi bayram değil seyran değil, bilmem kaçıncı Geleneksel
Teraziler Toplantısında söyleyebileceğim sözleri neden sizlerle paylaşıyor
olduğumu merak etmişsinizdir. Böyle bir merak oluşmuşsa inanın haksız da sayılmazsınız.
Konuya tabii ki gireceğim ama beni az buçuk tanımışsınızdır öyle kolay kolay
konuya giremiyorum. Uzun hem de çok uzun girişleri neden bilmem çok seviyorum.
Anlayacağınız şimdiye kadar olan ve bundan sonra olacak paragraflar daha
yazacağım konunun ancak giriş kısımları olacaklar. Zaman varken basın çarpıya
ve bir an önce kaçıp gidin. Ama sabır gösterip kalırsanız sizlere başımdan
geçen oldukça ilginç sayılabilecek bir deneyimimi paylaşacağımı şimdiden
bildirmek isterim.
Bruce Calvert’in sevdiğim bir sözü daha doğrusu bir saptaması vardır: İnanmak, düşünmekten kolay. Bu yüzden
düşünenden çok inanan vardır (Believing is easier than thinking. Hence so
many more believers than thinkers). Ben düşünmeyi tercih edenlerdenim.
İnanmadığımı söylemiyorum ama düşünmeyi ve düşünmenin gücünü severim. Hayatımla
ve kendimle ilgili arayışlarım da hep bu nedenledir. Şimdiye kadar olan
yazılarımdan bu uğurda onlarca kitaplar bitirdiğimi, bir çok kurs, çalışma ve
seansa katıldığımı zaten biliyorsunuz. Burcumun belki de bana dayatmasından bu
arayışlarıma, bu deneyimlerime bir yenisini daha ekledim. Açık konuşmak
gerekirse şimdiye kadarkiler arasında beni belki de en çok etkileyenlerden bir
tanesiydi. Bu konuyu mutlaka sizlerle paylaşmam gerekiyordu, yalnızca kendime saklayamazdım.
Etkilenmemden sebep şöyle böyle oldu diye geçiştiremeyeceğim kadar bende saygı
uyandırdığından sizlere bu konuyu en az iki yazı ile - duruma göre üç yazı bile
olabilir - anlatmaya karar verdim. Aslında bu satırları yazarken buna karar
verdim zira yazı şimdiden oldukça uzadı. Keyifle okumanız açısından yazıyı ve
deneyimimi ikiye bölmeye karar verdim. İkinci ve can alıcı bölüm ise azzzz
sonra diyerekten aranızdan ayrılıyorum.
Sevgi ve saygılarımı sunarım.
0 yorum:
Yorum Gönder