İşten eve dönmek güzeldir. Keyif eve dönüş yolunda daha
başlar. Evet bazen trafik vardır, canınızı sıkabilecek, bazen de işte kalan
aklınızı geri getirmek ama açılan bir müzik ile son bulur tüm sıkıntılar. En
azından son bulması için dinlediğiniz müziği ya da haberleri bir vesile olarak
görürsünüz. Eve dönüyorsunuz daha ne olsun. Beni bekleyen oğlumun ve eşimin
varlıkları en güçlü sakinleştiriciden daha etkilidir benim için. Onlar tüm gün
türlü türlü işlerle uğraşıp, yorgun, argın eve döndüğümde beni bekleyen huzur
ve mutluluk kaynaklarıdır.
Mutlu olmak ve huzur duymak için işten sonra mümkün
olduğunca program yapmayıp eve dönmeye çalışırım. İş nedeniyle zaten istediğim
kadar zaman geçiremediğim ailemle tüm iş dışı saatlerimi geçirmek benim için
aksi düşünülemez olandır. Oğlumla uyanık olduğu her bir anı beraber
geçirebilmek adına uyumadan ona kitap okuma ayrıcalığı da çoğu zaman benim
olmuştur. Ben oldum olası kitapları çok sevmişimdir. Onların varlıkları beni
hep mutlu eder. Kitaplarımı ve onlara olan düşkünlük ve hassasiyetimi, oğluma
göstereceğim belki de en önemli hayat dersi olarak görürüm. Çok küçük yaşlardan
bu yana kitap okumayı hep çok sevmiş ve mümkün olduğu kadar da çok okumaya
gayret etmişimdir. Bazen bu sayede filozoflarla sohbet etmiş, bazen ülkeleri
gezmiş, bazen savaşlar öncesinde kralların neler hissettiklerini öğrenmiş,
bazen de insanların düşünsel dünyalarında yolculuklar yapmışımdır. Kimisinden
az, kimisinden çok keyif almışımdır ama onları her zaman için basit yol
göstericilerim, sessiz öğretmenlerim olarak görmüşümdür.
Oğlumun bugün oyuncaktan daha çok kendine ait kitapları
var. Resimlerine bakmayı, onları okumamı, okumadan gördüklerinden hikayeler
yaratmayı çok seviyor ve bu beni çok mutlu ediyor çünkü biliyorum ki bu selüloz
yığınının tadını bir kere o aldı mı kolay bırakılamayacak bir keyiftir kitap.
İşte bu nedenle sahip olduğum ayrıcalığın ağırlığını ve sorumluluğunu bilerek
hareket ederim. Zaman geçirmek için değil anlam katmak için okurum. Okurken
kendimce drama bile yaparım. Amacım ise oğlumun kitapları sevmesini
sağlamaktır.
Geçenlerde okuduğum bir kitap diğer 3+ yaş kitaplarından
farklıydı, özeldi. Kitabın ismi Sıradan bir okul günü. Nesin
Yayınevi’nden çıkmış. Orijinal ismi Once Upon An Ordinary School Day.
Yazan Colin McNaughton ve resimleyen ise Satoshi Kitamura. Kitabın çevirisini ise Tülay Dikenoğlu Süer gerçekleştirmiş.
Kitap “Sıradan bir
okul gününde sıradan bir çocuk sıradan rüyalarından uyandı, sıradan yatağından
kalktı, sıradan bir biçimde tuvalete gitti, elini yüzünü yıkadı, sıradan
giysilerini giydi ve sıradan kahvaltısını yaptı” diye başlıyor ve 25 adet sıradan kabul edilebilecek, artık
rutinleşmiş ve neredeyse üzerinde düşünmeden, tadını çıkarmadan, kıymeti
bilmeden yaptığı işleri sıralıyor. Sonra bir cümleyle sıradanlık sıradışılığa
dönüşmeye başlıyor:
“Sıradan çocuk
sıradan sınıfına girdi ve sıradan sırasına oturdu. Ve sonra oldukça sıradışı
bir şey oldu... Günaydın herkese diyerek oldukça sıra dışı biri sınıfa daldı.
Benim adım Bay G. Sizin yeni öğretmeninizim”.
Bay G. bana daha ilk baştan geometriyi, gloria’yı ve God’ı
çağrıştırdı. Belki yazar bunları düşünerek yazmamıştı ama kitap okuma da önemli
olan zaten beyninizin, zihninizin tetiklenmesi ve bu tetiklenme sonucunda üretmiş
olduğunuz düşünceler, fikirler ve hayallerdir. İşin ilginç, rahatlatıcı, ve
muhteşem olan noktası ise yaratılan tüm düşünce, hayal ve fikirlerin okunan
satırlardan bağımlı ya da bağımsız olabilmesi. Kitap her bir okuyan için ayrı
bir hikayedir aslında. Kitap kişiselliktir. Kitap kendi iç dünyana yaptığın
yolculuğun altın anahtarıdır. Kimsenin bilmediği sığınağındır. İnsanlardan,
olaylardan, dertlerden veya seni rahatsız eden ne ise ondan bir kaçıştır. Tamam
bu çocuk kitabı için bu kadar anlam yüklemek çok fazla ama inanın bu kitap bu
satırları tabii bence hak ediyor.
Ceviz Ağacı’na bakarsanız tek bir ceviz dahi göremeyebilirsiniz.
Sonra bir adım sağa, ya da bir adım sola kayarsınız ve bir bakarsınız tüm
cevizler ortaya çıkmış. Önemli olan bulunduğunuz, baktığınız yerdir. Önemli
olan bakış açınızdır. Farklı yönden bakabilmektir. Kitabın başardığı işte
budur.
Kitapta hayranlık uyandıran o kadar çok nüve var ki
hangisini öne çıkarmam gerekiyor onu bile bulabilmiş değilim. Ama yine de bana
göre çok çarpıcı olan noktaları sizlerle paylaşmak isterim.
Öncelikle konuya farklı gözle, farklı açıdan
bakabilmesinde ki başarı. Herkesin görebildiği bir olaya bu kadar farklı bir
yaklaşımda bulunması, yazarının yaratıcılığını göstermekte her şeyden önce.
Bay G. daha ilk derste, öğrencileri tanımak için
öğrencilere müzik dinletir. Sonra bu müziğin onlara neleri çağrıştırdığını
söyler. Her kafadan sesler çıkar. Bay G. mutlu mutlu şimdi size
çağrıştırdıklarını resimleyin der ve müziği tekrar açar.
Hayal gücünün en üst düzeyde kullanıldığı bir teknik ve
onun kitaplaştırılması. Yazılanlar son derece günlük hayattan ve gerçekçi.
Çocuk dili de kullanılmamış. Direk tüm insanlara tabii bence odaklanılmış.
Bu dünyaya bildiğimiz, hatırladığımız kadarıyla bir kere
geliyoruz. Yalnızca ve yalnızca bir kerecik şansımız var ve içinde bulunduğumuz
hayatı tek düzeliğe çevirmek için didinip duruyoruz. Aslını isterseniz bu çok da
normal çünkü beynimizin işleyişi zaten bu yönde. Bilincimizin remi düşük
olduğundan tüm karşılaştıklarını tekdüzeliğe dönüştürmeye çalışıp bilinç altına iteliyor. Orada işlemler
kendiliğinden devam ediyor (bisiklet ya da araba kullanmayı bir kere
öğrendikten sonra unutmamak ve başka bir sürü şey yaparken kullanmaya devam edebilmek gibi). Arada bir bu gidişata
itiraz etmek, dellenmek, baş kaldırmak ve yapılan sıradan eylemlere anlamlar
yüklemek ve sıradışı hala getirmek gerekiyor. Sözünü ettiğim kitabı olur da
okuma şansınız olur ise bu açıdan ele alarak okumanızı tavsiye ederim.
Mutlu, keyifli, huzurlu, dolu, dopdolu ve sıradışı bir
hayat dileklerimle.
"Kitap kişiselliktir. Kitap kendi iç dünyana yaptığın yolculuğun altın anahtarıdır. Kimsenin bilmediği sığınağındır. İnsanlardan, olaylardan, dertlerden veya seni rahatsız eden ne ise ondan bir kaçıştır." Tamamen aynı fikirdeyim! Şimdiden çok geniş bir kitap "hazinesi" olan kızım da aynı fikirde olacak ki, kitaplarını okurken tamamen sessiz ve tek başına kalabileceği ortamları tercih ediyor. Biz de onu kitaplarıyla başbaşayken asla rahatsız etmiyoruz. Ona özel, keyifli zamanını işgal etmiyoruz :)
YanıtlaSilBu kitabı merak ettim, mutlaka edinmeliyim. Tam da hayatımızda yeni bir döneme başlayacakken (bahsettiğim ilkokul dönemi) iyi olur böyle bir kitap. Umarım böyle bir öğretmene rastlarız ve böyle öğretmenler çoğalır. Aslında bir dolap kitap da yazmış bu kitapla ilgili: http://www.birdolapkitap.com/2010/11/24/siradan-nasil-sira-disi-olur/ Yazının sonundaki öneriler çok eğlenceli, sıradanlıktan kurtulmak için harika seçenekler var :)
Oğlum da kendisine kitap okunmasını ya da okumadan yalnızca resimlerine bakarak bizlere hikayeler üretmesini çok seviyor. Umarım ve dilerim ki bu böyle devam eder ve bir gün evde herkes bir köşede kitap okurken buluruz kendimizi :)
YanıtlaSilBu kitap da yine okunası ve tavsiye edilesi bir kitap tabii bana göre ama okul öncesi okunması doğru olur mu şimdi bilemedim zira karşılaşacağı öğretmen kitaptaki kadar yaratıcı ve sıradışı olabilir mi emin değilim. Umarım ve dilerim olur ama ya olmazsa? Ama yine de güzel ve okunması gerekli olan bir kitap.
Yorumun sonrası bir dolap kitaba girip ilgili yazıyı okudum. Çok güzel ve doğru yazılmış. Çok hoşuma gitti. Bilgine.
Selam ve sevgilerimle,