Bugün
7 Mayıs 2012 Pazartesi. Yaklaşık 1 hafta sonra bu seneki şampiyon belli olacak.
Halen devam eden bir yazı dizisi olduğundan sizler bu yazıyı şampiyonluk düğümü
çözüldükten sonra okuyacaksınız. Yayıncı kuruluşun tam da isteyebileceği üzere
düğüm son haftaya kadar taşındı. Tabii bunun şans olduğunu ya da bu kadar güzel
denk düşebileceğini yerseniz. Dün takip edebileceğiniz üzere Galatasaray
berabere kaldı ve Fenerbahçe’de çok zor bir deplasmandan galip gelmeyi başardı.
Aslında kişisel dileğim Galatasaray’ın yenmesi, Fenerbahçe’nin en azından
berabere kalması ve son maça PAF takımla çıkmamızdı ama olmadı. Koşullar ne
olursa olsun, sonrasında neler yaşanırsa yaşansın Galatasaray’ın şampiyon
olmasını çok isterim. Özellikle şampiyonluk Kadıköy’ün tılsımı bozularak
gelecekse çok daha anlamlı ve bizler için çok daha sevindirici olur. Bununla
beraber sonuç ne olursa olsun bizleri futboldan bu kadar çok soğutan tüm emeği
geçenlere de teessüflerimi sunarım. Bir çokları için Türk futbolunun marka
değeri yoktur ama benim için vardı. Artık üzülerekten söyleyebilirim ki benim
için de yok. Tabii ki ortada futbol fanatizminin, cehaletin, fakirliğin ve
yapacak daha iyi bir şey bulamamanın sömürülmesi ile oluşan ticari bir hacim ve
hatta bol kazanç vardır ama artık ne keyif kalmıştır, ne adil bir mücadele ne
hak, ne hukuk, ne centilmenlik, ne sportmenlik, ne dürüstlük, ne de
inandırıcılık. Bizlerin böyle düşünmesine neden olan herkese gönülden Yazıklar olsun haykırışlarımı sunarım.
Tabii
ki her daim Galatasaray’ın şampiyon olmasını isterim (yalnızca istatistiksel
açıdan) ama şu yaşanan mega-traji-komik olaylardan sonra ne Galatasaray’ın
şampiyon olması beni çok mutlu eder ne de kaybetmemesi çok üzer. Bu nedenle bu
yazının son hafta maçından önce ya da sonra yazılmış olması hiç mi hiç önemli
değil, en azından benim için. Bu düşük, değersiz ve şaibeli ligin şampiyonu
olmaktan ötürü sevinecekler varsa, şampiyonluklarını şimdiden kutlarım.
Bu
sene beni Galatasaray da çok üzdü. Gazetelerden takip etmişsinizdir (basınımız
bu tür haberleri hem de hiç atlamaz, işlerini kusursuz yaparlar) Galatasaray
Kulübü İkinci Başkanı Ali Dürüst, Spor Toto Süper Final Şampiyonluk Grubu'nda
Beşiktaş ile oynadıkları maçın ardından yaptığı açıklamada, “Bu oyun sezon başından beri kurulmuştu, biz
de bunun figüranları olarak iyi hizmet ettik. Olay son maça taşındı, artık son
maça çıkacağız” dedi. Ali Dürüst başkan hem de çok sert konuşmuş! Süper Final öncesi, “6 maçı da kazanır şampiyon oluruz” derken başrol oyuncusuydu şimdi
ise başarılı bir figüran.
Sevgili
Başkan, daha önceleri aklın neredeydi?
figüran olmaya niçin itiraz etmedin ve kabullendin? diye sormak isterim ama
nasılsa cevap alamam. Adama sormazlar mı kendi
sahanda 3 maçta 7 puan kaybetmenin senaryo ve rol dağılımıyla ne ilgisi var?
Evimizdeki Fener maçını bile (hani uzun uzadıya yazmıştım)1-1 bitirebilseydik 6
Mayıs akşamı üstelik evimizde şampiyonluk turu atacaktık.
Başkan da beni hayal kırıklığına uğrattı. Biz Don Kişot
muyuz demesi beni ayrıca yaraladı. Keşke olsaydı, keşke olabilseydi . Galatasaray kültürünü oluşturan, oluşmasını
sağlayan, renk katan değerlerin belki de en başındakilerden olan Tevfik
Fikret’in “Hak bildiğin yolda, yalnız da olsan yürüyeceksin” demesini ya
unutmuş olsa gerek ya da yolu doğru yol olarak görmemiş olması.
Üstte
yazdıklarım tabii madalyonun bir yüzü. Ya diğer yüzü? Bir gazeteci sormuş: “Figüran gibi mi hissettiniz kendinizi?”
Dürüst gerçekten de dürüstçe yanıtlamış: “Yalnız
biz değil, bütün takımlar. Önceden organize olmuş bir olay bu. Buraya kadar
geldi. İşte sonuçta her şey planlanmıştı, planlandığı gibi oldu. Son maça
kaldı, hayırlı olsun.” Yalan mı sizce söyledikleri? Bu kadar mı safız (hoş
saf olmayanların ayakta kalması zor bu ülkede), bu kadar mı karanlığa alıştı
gözlerimiz?
Beşiktaş
karşısında aldığımız sonuca hiç üzülmedim (ikinci yarı olması gerektiği gibi
mücadele ettiler)ve eğer Fenerbahçeyi yenemeyeceksek de hiç şampiyon olmayalım.
Diğer taraftan evet figüranız hepimiz. Kimimiz eğitimli, kimimiz uysal, kimimiz
fanatik, kimimiz iyi kimimiz kötü niyetli. Kültürlü olanımız da var aramızda
kör cahil olanımızda ama hepimiz tüm bunları hak ediyoruz. En başta da
Galatasaray. Önlerinde fark yaratma, farklı olma, Kral çıplak deme şansları vardı. Alın liginiz sizin olsun, biz dürüstlüğü seçiyoruz deme şansları
vardı ama gittiler her şeye rağmen başarılı olma sözde kahramanlığı altında
sportif ve kimileri için de kişisel başarı (Koskoca Galatasaray başkanının
gereksiz ziyaret ve çıkışları ne kadar acı) elde etmeyi seçtiler.
CAS'taki onur ve namus davasını ülke menfaatlerini
göstererek çekmiş olanlara sormazlar mı neden dava açarken ülke menfaatlerini
düşünmedin diye.
Dahası da var. Malum cezalar açıklandı. Futbol Federasyonu
Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’nun muhteşem tarihi !!! kararına göre
göre ceza alanlar ve nedenleri söyle sıralanmış:
“İBRAHİM AKIN’ın
01.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe- Büyükşehir Belediyespor MÜSABAKA
SONUCUNU ETKİLEMEKTEN eski FDT’nin 58/1. maddesi uyarınca 3 YIL
MÜSABAKALARDAN MEN CEZASI ile cezalandırılmasına.”
“AHMET ÇELEBİ’nin 01.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe- Büyükşehir Belediyespor müsabakasında, MÜSABAKA SONUCUNU ETKİLEMEKTEN dolayı eski FDT’nin 58/1. maddesi uyarınca 2 YIL HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına.”
Her şeyi kurcalayan muhteşem basınımızdan kaç gündür bekliyorum biri çıksa da seçilmiş Federasyon başkanına, hani şike ve teşvik sahaya intikal etmemişti diye delikanlıca sorsa diye ama benimkisi yalnızca romantik bir naiflik. Hadi onu da geçtim biri hiç olmazsa müsabaka sonucunu etkilemenin ne demek olduğunu sorsa. En zoruma giden Aziz Nesin’in oranını hepimiz için genişletiyor olmaları. Kendilerine göre şike olayını akıllıca ve bizleri akılsız hatta aptal yerine koyarak kapattılar. Peki ya UEFA? Ya Avrupa? İşte size bir kaç gazete ve ilgili başlıkları (Fatih Altaylı’nın köşesinden alınmıştır. Umarım izinsiz kullanmama kızmaz) . Ben okurken hem utandım ve hem de üzüldüm.
Corriere dello Sport:
"Türkler kanunları kendilerine göre
düzenlediler. UEFA'nın vereceği karar merak konusu."
Der Tagesspiegel:
"Türkler harika işler yapıyor. Türk
futbol tarihinin en büyük yolsuzluğu büyük incelikle çözüldü."
The Guardian: "Türk Federasyonu, şike skandalı
sonrası yakaladığı kulüpleri cezalandırmadan serbest bıraktı. Türk futbolu
üzerine karanlık bir örtü örtüldü."
Daily Mail: "İki futbolcu şike yapmış ama
Fenerbahçe hâlâ çok temiz."
SkySport: "TFF, Şampiyonlar Ligi'nden kovulan
takımı akladı."
Güzel ülkemde tüm üniversitelere ayrılan bütçe kadar bütçe
yalnızca diyanete ayrılabiliyor. İmam sayısı doktor ve öğretmenden daha fazla.
Kütüphane yerine açılan hep başka kurslar. Durup tekrar düşünüyorum da ben hala
Galatasaray-Fenerbahçe konuşuyorum. Kim olursa olsun şampiyon.
Hakemin çaldığı son düdükle dilerim ortaya çıkan duygular
yalnızca sevinç ve hüzün olur ama asla nefret ve öfke değil.
0 yorum:
Yorum Gönder