Müziği notaların arasındaki sessizlik meydana getirir
"Müziği notaların
arasındaki sessizlik meydana getirir".
Kendi Kutup Yıldızını Bul adlı kitap işte bu sözlerle bir son
bulur. Ne kadar kulağa hoş gelen ve bir o kadar da içinde felsefik bir derinlik
barındıran bir söz değil mi?
En basit anlamıyla hayatı bir müzik olarak görmek çok da
hatalı olmayacaktır. Müzik ruhun
gıdasıdır derler ya bence az bile
söylenmiş bir saptamadır. Bence müzik ilahidir, ruhanidir, ulvidir, dünyaya
verilmiş bir hediyedir. Bu anlamda müzik bence ruhun aslında ta kendisi ve tam
bu noktadan hareketle de hayatı en iyi açıklayabilecek bir mucizedir aslında.
Düşünsenize bazen ufak bir melodinin bizlere hissettirdiklerini, ne ciltler
dolusu ansiklopedilerde, ne raflar dolusu kitaplarda, ne de saatler boyunca süregelen bir konuşmada
bulabiliriz. Gelin şimdi günlük hayat rutininizi de notalar olarak kabul edin. İşte
bu notalar arasında ki sessizlikler yani s’ler hayatı hayat yapan, anlamlı
kılan yaşanmışlıklar olarak karşımıza çıkıyor. Bence bunların belki de en
önemlilerinden bir tanesi tatillerimiz.
Küçüklükten beri severim tatilleri. Tatiller genelde mutlu
zamanların geçirildiği, güzel anıların toplandığı ayrıcalıklı anlardır. Madem
müzik ile başladık, müzik ile devam edelim.
C’est le ton qui fait la musique –
müziği yapan tondur. Aynı şey farklı şekillerde sunulurlarsa tamamen farklı
algılanırlar. İşte hayat genelde insanlara gülen yüzünü gösterir.
Merhametlidir, huzurludur, mutludur, sağlıklıdır.
Romalılar rara sunt cara derlermiş, ender olan kıymetlidir. Belki de ender
olmasından sebep ben tatilleri çok ama çok severim ve genelde de hiç doyamam.
Nasıl ki çalışma hayatında bütün bir hafta Cumayı beklersiniz ve bütün bir ay
maaş gününün gelmesini , işte bu bekleyişin yıllık olanı yani size sunulan
havucun yıllık olanı da tatillerdir. Bu döngü aslında bizlere yabancı da gelmez
zira tüm hayatımız zaten aslında böylesi döngüler ve havuçlarla doludur.
Önceden yaşanan hayatların bire bir kopyalarını yaşamayı marifet sayarız biz
şansız nesiller. Önce ilkokul bitmeli. Sonrasında güzel bir sınavla bir sonraki
durak tespit edilmeli. Ara verilmeden orta ve lise çağları ve hemen ardından
bir sonraki durak için yapılan bir başka sınav. Aralarda tabii rutin ders
çalışmaları ve sınav hazırlıkları (bizim zamanımızda rutin böyleydi, şimdilerde
daha da zorlaşmış gibi görünüyor).
Üniversite tabii çok önemli. Olmazsa olmazımız. Öyle ya bir
okulun diplomasıyla bir holdingin yönetim kuruluna girmenin hayalleri o
yıllarda daha çok taze. Oysaki bunun olasılığı yüzde birden bile düşük ama
böyle kötü düşünceler için zaman yok o yıllarda. Ne kadar zeki ve ne kadar
çalışkan olursam(nız) olayım en olası senaryo orta ölçekli bir işletmede
saplanıp kalmak aslında.
Bu kadar uzun girişi tabii ki benim için hem de çok önemli
olan bu seneki tatilimiz için yaptım. Anlatacak bir çok şey var. Bu nedenle bu
seneki tatilimizi Marmaris’te yaptık diyerek balıklama konunun içine dalıyorum.
Çamları ve balı ile meşhur bu beldeyi ben bu kadar sene
neden es geçmişim hiç anlayamadım. Hayır tarihimde 3 kere gitmişliğim vardı ama
bu gidişler bir kaç on yıl kadar öncesine dayandığından nicedir bu güzelliği
unutmuştum. Denizi tek kelime ile muhteşemdi. Havası kabul emek gerekir ki
sıcaktı ama neresi değil ki?! Sonuçta Alaska’ya gitmediğimize göre sıcaktan
şikayet etmek de bize yakışmazdı. Biz de etmedik zaten.
Otel bence çok güzeldi. Tamam daha lüks olanlarında kalmışlığımız
çok şükür olmuştu ama bence otel için tek söyleyebileceğim, her şeyin oldukça yeterli olmasıydı. Eşim bile ki
aristokrasiden gelmesinden sebep oldukça zor beğenir yüksek cenapları, o bile ne otele ne de
odamıza bir laf edebildi. Edilemezdi çünkü her şey oradaki misafirlerin rahat
etmesine göre düzenlenmişti.
Ben normalde büyük tesisleri pek sevmem. Bir kere her şeyden
evvel varmak istediğin yere kolay varamazsın. Gitmek istediğin bir çok yer çoğu
kere düşünülmeden tesislere serpiştirildiğinden bir oraya bir buraya gün boyu
ya yürürsün ya da çok sınırlı golf arabalarının gelmesini beklersin. Tesis bir
kere Antalya’daki mega oteller gibi çok büyük değildi ve here yere çok rahat ve
çok kısa sürede ulaşabiliyorduk. Odamızdan plaja gitmek için golf arabası
beklememenin keyfi paha biçilmezdi. Geçmiş anılar odalarda unutulan bir şeyi
almak için plajdan odaya dönen şahsımım ne kayıp yarım günleri ile dolu iken bu
otel bize mucizevi geldi. Düşünsenize odadan plaj yalnızca iki dakika hem de
yürüyerek. Plaj yemek salonu yalnızca 20 saniye. Mini disco ile odamız arasında
ki mesafe ise 2 dakikadan çok daha kısa. Daha ne olsun?! Mutluluk budur !dedim durdum sürekli olarak.
Büyük tesis yüksek kapasite hedefi de demek olduğundan yatak
sayıları ile restoran masa ve iskemle sayıları birbirlerine eşit değildir. Buna
ek olarak çalışan sayısı yüksek kapasite oranına göre değil belli bir
ortalamaya göre istihdam edildiğinden, yüksek sezonlarda yetersiz çalışan ve
daha da kötüsü yetersiz çalışanın yorgunluktan sebep asık suratlarıyla
karşılaşırsınız. İşte tüm bunlar ne şans ve mutluluk ki gittiğimiz otel için
geçerli değildi.
Yemek salonuna saat kaçta gidersek gidelim ne sabah ne öğlen
ne de akşam boş masa için beklemedik. Misafir sayısı ile masa sayısı uygundu. Medeniyet bu olsa
gerek. Ayran çeşidi bile Tekirdağ ve Yeni Ayran barındırıyordu. Daha ne olsun! Şarapların
geliştirilmeye ihtiyacı vardı ama şarap içmesem de olurdu ne yalan söyleyeyim.
Tesisin bana göre ama en önemli artısı müşteri ilişkileriydi.
Ben bu kadar sürede bu otelde ki kadar bir servis kalitesi ve böylesi
güleryüzlü ve müşteri memnuniyeti odaklı çalışanlar inanın görmedim. Böylesine
bir ölçekte her bir kişi kendisini oldukça özel hissedebiliyordu. Her bir
müşteriyi böylesine özel misafir gibi hissettirmek bence otelin en büyük
başarısıydı. Eksikleri peki var mıydı? Bence düzenlenen balık gecelerine rağmen
ki her türlü deniz mahsulü oldukça fazla miktarda ve çeşitlilikte vardı, yemek
kalitesinin biraz daha iyi olması gerekmekte. Aç mı kaldık hayır ama böylesi
bir müşteri memnuniyeti odaklılığı çok daha iyi yemekleri bünyesinde
barındırmalıydı. Umarım gelecek yıllarda bu da olur.
Genelde biz beklenti-fiyat dengesini iyi bulduğumuz bir
tesis bellemiştik, onun dibinden ayrılmıyorduk. Kısacası gereksiz macera aramıyorduk.
Garantiye oynamak ve beklentinin belirli bir düzeyde karşılanmasını cebe koymak
güzeldi de yine de insan daha iyiyi, daha kalitelisini ve en azından değişik ve
farklı olanı arıyordu her defasında. Bu sene zincirlerimizi kırıp, maceranın
tadına vardık. İyi de yapmışız. Karşılığını beklenmedik güzel bir şekilde
aldık.
Bu satırlara kadar yazdıklarım daha yalnızca bir
başlangıçtı. Daha neler neler oldu, neler neler yaşandı. Az sonraaaaaaa diyerek bu yazıyı sonlandırıyorum.
Dilerim her bir anımız tatil tadında olur ...
Blog yazılarıma ve okumalarıma uzun bir ara verdikten sonra, yeniden merhaba diyeyim sana :) Bugün kısa bir mola verdim kendime, birkaç bardak çay eşliğinde okumalarımı yapayım dedim ve en keyif aldığım bloglardan biriyle başladım :)
YanıtlaSilKeyifli bir tatil geçirmenize sevindim. Bir İzmirli olarak tatil yanıbaşımda olduğu için :)) ve mütevazi, kendi halinde yerleri seven biri olarak, büyük tesislerde yapılan tatili (affına sığınarak) hapisanede zaman geçirmeye benzetiyorum. Bu yılki tercihinizin farklı olmasına sevindim bu yüzden :)
Seriyi okumaya devam... :))
Hoşgeldin! Sen yokken inan yorum da olmuyor. Ben öylesine kendim için yazıp yazıp duruyorum :) Yorumların için çok teşekkürler.
YanıtlaSilİzmir'li olmanın bir çok güzelliğinden yalnızca bir tanesi tatilin hemen yanı başında olması. Belki ama en güzeli :) Yüzde yüz haklısın, büyük tesis pek güzel olmuyor. Oğlum artık büyümeye başladığından tercihlerimiz bundan sonrası için hep daha küçük yerler olacak :)
Aslında bloglara ilgi azaldı bu aralar sanırım. Ben de pek çok şeyi instagramdan anında paylaştıkça bloguma zaman ayırmaz oldum. Oysa öyle güzel şeyler oluyor ki, özellikle Ekin'in üretimleri açısından... Anında paylaşmak biraz tatmin ediyor ve daha kolay oluyor sanırım :)
YanıtlaSilKendin için de yazman harika ama, inan ki yazdıkların takip etmeye değer yazılar. Üzerinde konuşulacak, yorumla katkıda bulunulacak, nitelikli şeyler yazıyorsun. Okuyanların iletişimi biraz daha artırmaları gerekiyor sanırım ;)
Daha kolay olduğu kesin. Hem hızlı ve hem de çok daha az kelimeler içeriyor ...
YanıtlaSilYorumların için çok teşekkürler. Ben öncelikle yazarken keyif aldığım için yazıyorum ama bunun ötesinde benim için bir nevi günlük gibi. Geriye dönüp ne düşündüğümü, neler yaşadığımı hem kendim ve hem de oğlum için hazırlamış oluyorum. Zaten özellikle bu duygu benim için asıl itici güç oluyor :)
Evet okuyanları biraz uyandırmalı :)
Selam ve sevgilerimle,