Artık kabul etmek gerekiyor ki yaşlanmaya başlıyorum. Çok değil bir kaç ay sonra kırklı yaşlara merhaba diyeceğim. Daha bir kırılgan, daha bir duygusal oldum son
zamanlarda. Hala olgun olduğumu veya arayışlarımın bittiğini söyleyemem ama
sanırım artık daha çabuk yoruluyorum. Alışkanlıklarım ve zevklerim çok
değişmedi belki ama ufak bazı değişiklikler de hiç olmadı değil hani. Mesela
geçen gün araba ile işe giderken tamamen şansa denk geldiğim Alaturka
isimli bir kanalı hala bırakabilmiş değilim. Bir çok parçayı bilmiyor olsam da
keyifle dinlediğimi ve dahası dinlerken dinlendiğimi fark ettim. Bu keyfi işte
de sürdürmek istedim ve kendimi bir anda Youtube’dan şarkılar dinlerken buldum.
İlk başta bildiğim, sevdiğim parçaları dinlerken sonra sonra yeni yeni arayışlara
girip kendimi bu dipsiz kuyuda farklı farklı dünyalarda gezinirken buldum. Bazı
parçalar beni özellikle çok etkiledi. Bugün bu parçaları sizlerle paylaşmak
istedim.
Beni farklı dünyalara taşıyan ilk parça aynı
zamanda bir soundtrack parça. Başka Dilde
Aşk filminden, Nazende sevgilim yadıma düştün. Parçayı seslendiren ise
gerçekten muazzam bir ses Figen Genç.
Eyvah Eyvah’da da aynı parça söylenmişti ama inanın bu sefer bir başka
söylenmiş. Yalnız bu şarkı nedeniyle filmi bulup izleyeceğim ve eminim çok da
seveceğim.
Şarkı meğer Azeri bir parçaymış. Ben Azeri
parçalarını da çok severim. Bu sayede bu
şarkıyı yine enfes söyleyen büyük bir usta ile, Rashid Behbudov ile de tanışma fırsatı buldum. Tahmin
edebileceğiniz üzere bu büyük ustanın bütün şarkılarını dinledim. Neredeyse
hepsi zaten tanıdık ve çok sevilen, bilinen parçalar. Ama bir tanesi var ki
beni ilk nota ile lise yıllarıma taşıdı. Ne zamandır dinlemiyordum. Hem o
günleri ve hem de o günlerin benim için sembol şarkısını meğer ne çok
özlemişim.
Nasıl oldu bilmiyorum ama birden kendimi yine
benim için çok değerli olan Mahmure
Hanım’ın Bir Çapkına Yangınım şarkısını dinlerken buldum. Yine çok
sevdim, yine çok sevdim. Her dinleyişimde ayrı bir keyif alıyorum. Tanımadığım,
yaşamadığım, bilmediğim geçmişime yolculuklar yapıyorum ama görüntülenilen bir
anı yok yalnızca ortaya çıkan duygular hakim her defasında.
Hemen sonrasında Karşıyakalı’yı dinleyip Seyyan Hanım’a yumuşak bir geçiş
yaptım. Mazi Kalbimde bir yara zaten enfes bir klasik. Bilmeyen yok ve
beğenmeyen de herhalde az çıkar. İlk Türk tangosu kabul ediliyor. Çalıkuşu
ve sonrasında ise Hasret Türküsü. Allahım ne duygusal, ne muhteşem bir parça. Ve
Seyyan Hanım... bu nasıl hüzünlü, etkileyici, duru ve kırılgan bir ses.
Sözlerini bile anlamadan insan tuhaf bir duygusal şölenin içerisinde buluyor
kendisini ve tek yapabileceği tekrar tekrar dinlemek oluyor her son notasında.
İlk orada gördüm ismini. Bir kaç şarkısını
dinledim ve her defasında daha da beğendim. Hasret Türküsünü bir yorumlamış ki
hani neredeyse Seyyan Hanım ile karşılaştıracaksınız. Islık ve piyanoyla bu
nasıl bir giriş. Sonrasında diğer enstrümanların katılımlarıyla nasıl bir
müzikal derinlik. Sözler artık daha bir anlaşılır olmuş belki de daha günümüzde
söylendiğinden.
O
gözler bana eskisinden yabancı
Gönlümdeki
bu sevda hiç dinmeyen bir acı
Ruhumun
kederinden gözlerim yaşla doldu
İnliyorum
derinden bana bilmem ne oldu
En
candan arkadaşım ruhumu saran gece
Ben
kime bağlanmışım ağlıyorum gizlice
Kimsesiz
karanlıklar derdime şifa verin
Kalbimde
ki yaralar daha çok daha derin
O
gözler bana eskisinden yabancı
Sema Moritz unutulmuş bir çok eski parçaya muhteşem sesi ile yeniden
hayat vermiş. Ben çıkarmış olduğu 2 albümü de aldım. İkisini de çok beğendim
ama size tavsiye edeceğim ilk çıkardığı albüm. Bence çok başarılı ve gerek sesi
ve gerekse parça seçimleri nedeniyle elinizin altında olması gereken
albümlerden. Yazımı albümde yer alan bir
yazı ile bitiriyorum. Bakın Sema Hanım
albümü için neler söylemiş:
“Anılarda
hanımlar... Bu hanımlar teğmen eşlerine aşık olup, sahneleri terk edip, şarkı
söylemekten vazgeçip eşleriyle şark hizmetine giden cumhuriyet döneminin
kadınlarıdır... Sesleri, kimi kez hüzünlü, kimi kez kırılgan, kimi kez şen
şakrak, kimi kez bir bahar çiçeği, kimi kez rüzgarda uçuşan bir kar tanesidir.
Kimi kez de ben seni işte böyle baştan çıkarıveririm dercesine acımasızdır...
Ağlarsınız... Gülersiniz... Eğlenirsiniz... Ve dayanamayıp kulağınıza çarpan
sesleri tekrarlamaya başlarsınız.. Ve bilirsiniz ki bu sesler öyle bitip
tükenecek gibi değildir... ve bilirim ki onların yankısıyım artık, yani
EKHO'yum ben...”
Tüm Cumhuriyet Kadınlarına sevgi ve saygılarımla, varlıkları, tercihleri
ve inançlarıyla farklı olup fark yarattıkları için...
0 yorum:
Yorum Gönder