Toskana bölgesi denince aklıma ilk şarap gelir benim ama
hemen sonrasında da birbirinden lezzetli yemekler ve tarih. Bu harikulade bölgede tarih, kültür, sanat,
gastronomi yani beni ilgilendiren ve ilgilendirebilecek hemen hemen her şeyi
bulabilirsiniz. Tarım turizmi (agriturismo) bölgede çok yaygındır. Buralarda
artisan olarak zeytin yağı, şarap ve peynir üretimleri yapılır ve dahası bu
ürünler sebzelerle karıştırılmak suretiyle ziyaretçilere sunulur. Bu lezzet
şölenine devam etmek isteyenler için kiralanan çiftlik ve/veya şato odaları da
oldukça meşhurdur. Her şey bir yana yalnız bu birbirinden leziz yemekleri yine
birbirinden leziz şaraplar eşliğinde denemek için bile tercih edilmesi gereken
bir yerdir bu bölge. Hadi hepsini geçtim dinlenmiş bir kırmızı şarap eşliğinde
tüketilen sarımsaklı ve zeytin yağlı kızarmış ekmek olan bruschetta bile
muhteşem bir deneyim olabilmekte bu bölgede.
Bölgenin başkenti
Floransa kabul edilmekte ki kişisel fikrimdir zaten bu onuru fazlasıyla hak
etmekte. Medici ailesinin bu muhteşem şehri, rönesansın doğduğu, hayat bulduğu
bir şehir, başka bir özelliğe zaten gerek var mı. Zamanın neredeyse bütün büyük
sanatçı ve dehaları bu şehirden hem geçmiş ve hem de geçmekle kalmayıp şehre
muhteşem eserler bırakmışlar. Devasa kubbesi ile Duomo Santa Maria del Fiore
Katedralı, Palazzo Vecchio Sarayı, Offici Sarayı, Santa Croce Kilisesi, Arno
Nehri üzerindeki Ponte Vecchio köprüsü bunlardan yalnızca bir kaçı.
Yüzyıllar boyunca
Floransa’nın büyük rakibi olan tepeler üzerindeki Siena bölgenin diğer bir
önemli ve tarihi şehri, bir kültür merkezi. Meşhur Remus’un oğlu Senius
tarafından kurulmuş. Onu emziren Romalı dişi kurt, sembolü şehrin her bir
yerinde. Eğik Piazza del Campo yada 102 metrelik Torre del Mangia kulesi en az
Floransa’dakiler kadar görülesi yapılar. Ama şehirde asıl görülmesi gereken
Campo meydanı ve 16.yüzyıldan beri her sene, Temmuz ve Ağustos aylarında
iki kere yapılan geleneksel Palio at yarışları.
Last but not least San Gimignano’da ise hala Orta çağ devam
etmekte. Dünyanın muhtemelen en pitoresk kasabalarından biri.
Bölgenin dünyaca
tanınan, bilinen ilk şarabı ise meşhur Chianti. Üzümü lokal sepaj olan
Sangiovese. Toskana denince akla ilk gelen üzüm türü de zaten Sangiovese. Brunello di Montalcino, Vino Nobile di
Montepulciano ve Carmignano bırakın Chianti’yi, bölgenin hatta ülkenin en
prestijli appellation’u olan şarapları ama başkaları da yok değil.
Toskana bağları 85 000 hektarlık bir alanı kaplıyor. Hani neredeyse adım başı şarap
degustasyonu yapabileceğiniz bir mahzene rastlamanız mümkün. Chianti halk
şarabıdır, fakir halkın içmesi için zamanında yapılan bir şarap. Bir de Süper
Toskan olarak kabul edilen ve zamanında asillerin Bordeaux şaraplarından
hareketle üretip, tükettikleri ve bugün muhteşem tatları ile hala varlıklarını
sürdüren İtalyan Grand Cru’ları var. Bu tür şarapların en önemli özelliği,
kuvvetli aromalara ve bunun yanı sıra kadifemsi bir lezzete sahip olmaları.
Bölgede pek bulunmayan Cabernet Sauvignon, Merlot ve Cabernet Franc üzümlerinin
bir karışımından üretilirler. Oldukça yüksek puan alan bu şaraplar oldukça
sınırlı sayıda üretilirler ve oldukça pahalıdırlar.
Tüm bunları niye mi
anlattım? Geçenlerde Süper Toskana İtalyan şaraplarının en iyilerinden olan
Ornellaia’nın tadımı vardı ve katılma şansını elde edenlerdendim. Üstelik
tadımda Ornellaia’nın bir değil, iki ayrı rekoltesi tadılıyordu. Ayrıca aynı
şarap üreticisinin ikinci ve üçüncü kademe şarapları da yine tadım
listesindeydi. Aslında aynı firmanın Masetto adını taşıyan şarabı da olsaydı
listede tadından yenmezdi ama yine de liste oldukça etkileyici bir listeydi.
Ortam, servis ve sunum çok şıktı. Aç karnına gitmemek adına beraber katıldığım
arkadaşımla beraber önce tostçuya gittik. Böylesi rafine bir organizasyon
öncesi oldukça sıradan bir karnını doyurma yöntemi olsa da bence yine de çok
iyi ettik. Sonrası oldukça keyifliydi. Önce oldukça lezzetli bir sparkling
beyaz şarap olan Beni di Batasiolo Moscado Spumante ile başladık.
Misket üzümünün muhteşem tadı her bir yudumda hissediliyordu. Tost ile
doymayışımdan olsa gerek bir yandan da zeytinyağına batırılmış ekmeğimi
kemiriyordum. Sonrasında sırasıyla aşağıda ki şarapları yudumladık. Aslında bir
çok kişi yudumlarken ben hazır bulmuşken ciddi ciddi içiyordum.
Sonrasında ise tadımın en can alıcı yanı başladı: Muhteşem Ornellaia'ların tadılması. Üstelik hem yatay ve hem de dikey tadım (farklı sınıflar ve farklı yıllar). Önce düşük seviye Ornellaia Le Volte IGT 2009 ile başlandı ki bence yalnız bu bile beni uçurmaya yeterdi de artardı. Sonrasında sıra ile Ornellaia Le Serre Nuove DOC 2008 ve 2005 tadıldı. Şarapta yıllanmanın ne demek olduğunu, şarabu nasıl güzelleştirdiğini, konu hakkında uzman olmayanların bile anlayabileceği bir deneyimdi. Yıldızlar ise sona bırakılmışlardı: Uzun adıyla Tenuta Dell' Ornellaia, Ornellaia 2008 ve 2002. Güzel kelimesinin az kalacağı muhteşem bir şaraptı. Büyük keyif alarak içtim.
Tadım sonrası bir çok kişi
mekanı terk etti ama biz soru sorma bahanesiyle kalıp para verseniz bile kolay
kolay bulamayacağınız Ornellaia 2002’yi
tüketmeye devam ettik. Lezzetli olmasına çok lezzetliydi ama bu kadar para
verir miyim bu şaraba, hayır ben vermezdim. Daha doğrusu bu parayı hak edecek
bir şarap olduğunu benim damağım anlamaktan çok uzak olduğundan bu parayı
vermezdim. Tamam lezzetliydi ve içimi son derece yumuşaktı ama bana aynı gelen başka şarapların olduğu da bir gerçek.
Bu değişik ve kesinlikle son derece keyifli deneyim sonrasında ben de
oluşan üç belirgin düşünce oldu. Birincisi böylesi rafine zevklere katılmak
insanı kesinlikle çok iyi hissettiriyor. Yalnızca içilen şarabın özel olması
değil, mekanın ve servisin de buna eşlik etmesi bu hissi sağlıyor. Diğer bir
nokta ise rafine keyifler için paraya ihtiyaç olunması. Aslında bu fikrin bir
alt fikri olarak da para aslında bu rafine zevkler için harcanabilecekse
kazanılmaya değer (zaruri güvenlik seviyesinin karşılanması sonrasında
kazanılan para seviyesi olmak kaydıyla). Son olarak da keyif de verse damağım
rafine tadı anlamaktan şimdilik çok uzakta. Bu aslında şu andaki ekonomik
seviyem ve şarap sevgim düşünüldüğünde benim için avantaj olmakta.
Dilerim daha nice rafine keyfi deneyimleme fırsatı yakalayabilirim. Dilerim
öyle de olur!
0 yorum:
Yorum Gönder