Bu Blogda Ara

31 Ağustos 2012 Cuma

Farklı diyarlara yapılan bir ziyaretin ardından ....


Siz de farkında mısınız gün geçtikçe zevklerimiz ve alışkanlıklarımız giderek sıradanlaşıyor. Rafine diye düşünebileceğimiz, tanımlayabileceğimiz neredeyse hiçbir şey kalmamış hayatlarımızda ve tercihlerimizde. Bir süredir hemen hemen tüm restoranların birer simit saray ve evlerine dönmelerini üzüntüyle izliyorum. Esentepe’de ki Northsields mesela yerine simitçiye bırakmış daha nice güzel ve leziz restoranların yerlerini bıraktıkları gibi. Cunda Adasın’da ki rakı-balık restoranında artık yalnızca çay içebilecek olmamızla, eski İtalyan restoranların birer simitçi olmasının ardındaki nedenler hep aynı aslında. Para artık el değiştirdi ve buna bağlı olarak da her şey artık özgürce ve gönüllüce değişebilmekte. Benim üzüldüğüm değişen hayat tarzlarımız ve zevklerimiz. Ben simit yemek istemiyorum. Tamam çok daha ekonomik ama bu kadar yer açılacak kadar da talep olması ancak değişmemizi ve giderek sıradanlaştığımızı göstermekte. Tüm dünyada aynı zamanda ilk ve tek olmak da demek olan Laik, demokratik bir Müslüman ülke olmaktan sanırım artık uzaklaşarak farklı maceralara doğru yelken açıyoruz. Arapları son zamanlarda ülkemize getiren aslında hayat tarzlarımızdı, sahip olduğumuz özgürlüklerdi, ya da en yalın ifadeyle laik ve müslüman kelimelerinin dengeli olabilmesiydi. Sanırım cazibe merkezi olma durumumuz artık bir sona doğru ilerlemekte. 

Bizler bu yolculuğa doğru yol alırken beni oldukça şaşırtan bir gelişme de olmadı değil hani hayatımda. Ailece bir düğüne katılmak için geçtiğimiz günlerde İsrail’deydik. Gitmeden önce bizi oldukça korkutmuşlardı. Yok savaş çıkmak üzere, yok girerken ve çıkarken donunuza kadar soyup saatlerce bekletiyorlar, yok sorguya çekiyorlar, yok canlı bombalar, yok yakıcı sıcak ... Ülke evet çok ilginç bir ülke. Tüm komplo teorilerinin ortak ana fikri dünyayı bu ülke insanlarının yönettiğidir.  Eğer öyle ise korkulacak bir durum yok zira bu ülke tüm dünyayı yönetmekten hem de çok uzak. Hani açık yazmak gerekirse kendilerine faydaları yok. Gitmeden önce insan böylesi güçlü bir kavmin insanlarının oluşturduğu ülkeyi Monaco gibi ya da Luxembourg gibi olmasını bekliyor (tüm zamanların ve yerlerin en lüks McDonald’sı bana göre Luxembourg’dadır ve eşim bir migren krizi sonrasında oranın tuvaletinde kusarak orasını bizzat onurlandırmıştır). Ülke anlayacağınız üzere ne Monaco ne de Luxembourg gibiydi. Daha çok 30-40 sene öncesinin İzmir’i gibi bir yerdi, ama çok daha pis ve çok daha kötü evlerle dolu olanı. Sıcaklık, benim İstanbul’dan geldiğimle neredeyse aynıydı. Bu nedenle sıcaklık konusunda şikayet edemem ama ılık değildi ve MFÖ gibi şapkasız çıkmam abi tadındaydı. Yediğimiz yemekler garantiye oynamak istememizden Time Out dergisinde olan yerlerdeki yemekler olduğundan bana göre oldukça da pahalı bir ülke oldu. Oğlumla gittiğimizden ve sıcaklık kendini bir hayli hissettirdiğinden her yere de taksi ile gittik. Anlayacağınız bizim için pahalı bir gezi oldu. Tel Aviv’e Avrupai bir şehir diyenler sanırım hiç Avrupa’ya gitmemiş olanlar. Peki tüm bunlardan sonra beğenmedim mi? Hayrı bence ilginç bir şehir. Kesinlikle de en azından bir kez gidilesi ama çok anlamlar yüklemeden ve fazla bir beklenti içinde olmadan. Oğlumun biraz büyümesi sonrası Kudüs ve Tuz Gölüne de gideceğiz ama bu gezimizde yerimizden fazla kıpırdamayıp, zamanımızı yemekle ve belki 30 derecenin üzerindeki sıcaklığı ile Akdeniz’in içinde geçirdik. Lokal yerlerdeki görevliler oldukça kaba iken dergide yer alan yerlerdekiler son derece profesyonel ve çözüm ve müşteri odaklı. Tavsiyem bu yerleri seçmeniz. Dış mekanlarla, taksi dahil iç mekanlar arasındaki sıcaklık farkı ise ağlatacak cinsten. Taksi içinde ya da alışveriş merkezleri içinde hırka giymek isterken dışarıda derinizi bile çıkarmak istiyorsunuz, o kadar yapış yapış ve sıcak.

Alışveriş merkezi derken birgün bize bir yer tavsiye ettiler. Buranın İstinye Parkı dediler. Biz de üşenmedik, denizden çıkıp, kurulanıp, üst baş değiştirip, taksi tutup, oranın yolunu tuttuk. Allahım ne kalabalıktı inanamazsınız. İnsanlar alışveriş merkezinde üzerinize üzerinize doğru geliyor sanki. Tüm yemek yenecek yerler hınca hınç dolu ve boşalacak gibi de değil. Peki gerçekten de İstinye Parkı tadında mı tabii ki hayır. Olsa olsa en fazla Profilo AVM’nin çakması olabilecek seviyede. Her mağazanın girişinde, ancak bir insanın geçebileceği bir aralıkta bekleyen bir görevli, giriş ve çıkışlarda çanta kontrolü yapıyor. Etrafta polis ve asker üstelik ne kadar çok şaşarsınız. Hayatta kalabilmek adına kendilerine özgü kurallar belirleyip yaşayan farklı bir hayat, farklı bir dünya. İnsanları ise genelde daha çok bizler gibi. Oğluma güneşten koruyucu deniz elbisesi almak istedik. Şanslıydık, indirime de girmişti mağaza. Neredeyse fiyatlar yarı yarıya düşmüştü. Kasa da öğrendik ki ancak mağaza kartı olanlara bu indirim uygulanmakta. Almanya ya da Hollanda’da olsanız hemen kimlik, lokal adres sorulur ve kart ona göre düzenlenir. Biz turist olduğumuzu ve muhtemelen bir daha bu mağazaya adım atmayacağımızı söyleyince tamam biz bir şeyler karalarız dediler. İndirimli olarak aldık ürünümüzü. Üstelik muhtemelen bir daha adım atmayacağımız bir mağazanın kartına bile sahibiz.

Oldukça yüksek oktavdan kavga eder gibi konuşan bir ülkedeydik ama ses tonlarının tersine ülkede her şey şaşılacak kadar huzurlu. Ya da kaos içinde huzurlu olabilmeyi başarabilmişler. Neden bilmem aklıma Tanita Tikaram’ın twist in my sobriety şarkısı geldi. Aşağıda şarkı sözlerini size Türkçe olarak sunuyorum. Ülke içine çok rahat girdik ve çok da rahat çıktık. Hiç bir sorun ve sıkıntı ile karşılaşmadık. Özellikle Türk olduğumuzu duyan halk bize çok daha sıcak davrandılar. Bu sıralar Türkiye’ye gidemediklerini (malum son yaşanan olaylar) ama çok özlediklerini söylediler. Bu sıralar mecburiyetten Yunanistan’ı tercih ediyorlarmış. Ben az kalsın ne gerek var gelip simit yiyeceksiniz diyecektim ki sonra düşünüp hak verdim. Ülkemizde yaşanan simitleştirme çabasına rağmen çok güzel bir ülke ve kıyas bile kabul edilemez, en azından şimdilik.

Anı kesemize bir kaç anı daha atarak ülkemize geldik. Dilerim farklılıklarımızı kutlayan, eşsiz oluşumuzun değerini bilen, bir araya gelip bir gökkuşağı oluşturabilen bir toplum olarak kalabilmeyi başarabiliriz. 

Tanrı\' nın tüm çocuklarının, seyahat ayakkabılarına ihtiyacı vardır,
Problemlerini buradan başka yere taşımak için.
Tüm iyi insanlar iyi kitaplar okurlar
Artık vicdanın temiz
Konuştuğunu duyuyorum kızım
Artık vicdanın temiz

Bu sabah alnımı silerken
her şeyi silip süpürüyorum
Çok iradeli olduğumu ve senin dediklerini
asla yapmayacağımı düşünmek hoşuma gidiyor
seni asla duymayacağım
ve dediklerini yapmayacağım

Bak gözlerim sanki hologram
Bak, aşkın ellerimden kırmızı kırmızı akıyor
Ellerimden
asla,aklımı karıştırmaktan daha fazla bir şey olamayacağını biliyorsun
aklımı karıştırmaktan fazla

Biz sadece küçük boş bir pastayı dağıttık
İnsanların geceleri yaptığı gibi eğlenmek için
Gecenin geç saatlerinde düşmanlığa ihtiyaç duyulmaz
Ürkek bir gülümseme ve özgürlük molası

Onların farklı düşünceleri umurumda değil
Farklı düşünceler benim için iyidir
Kol kola ve yalın ve bütün
Tanrının tüm çocukları kendi yollarını buluyor

Bak gözlerim sanki hologram
Bak, aşkın ellerimden kırmızı kırmızı akıyor
Ellerimden
asla,aklımı karıştırmaktan daha fazla bir şey olamayacağını biliyorsun
aklımı karıştırmaktan fazla

Bir fincan çay, düşünmek için zaman ayır, evet
bir hayatı riske etmek için olan zaman,bir hayatı,bir hayatı

tatlı ve yakışıklı
yumuşak ve tombul
Işığı görene kadar pisboğazsın
pisboğazsın, ışığı görene kadar

İnsanların yarısı gazete okur
iyi ve güzel okurlar
güzel insanlar, sinirli insanlar
İnsanlar satmak zorundadır
senin satmak zorunda olduğun haberleri

Bak gözlerim sanki hologram
Bak, aşkın ellerimden kırmızı kırmızı akıyor
Ellerimden
asla,aklımı karıştırmaktan daha fazla bir şey olamayacağını biliyorsun
aklımı karıştırmaktan fazla

0 yorum:

Yorum Gönder